SONUÇ SIFIRA ÇIKAR - 2.02.2017

11 kere okundu

Kapalı dükkâna kira öder gibi uyandığımız günlerden biri; sıcaklık sıfıra aşağıdan bakıyor... Yatsak ne olurdu diye düşünmek istiyorsun ama ne mümkün, soğuk ona bile izin vermiyor. Duş alacaksın kombinin gösterge panelinde küfre gebe bir kod, arızanın sakalı çıkmamışı…  Kahvaltı edeceksin zaman yetmiyor, yatıp uyuyacaksın aklına geliyor; hayat çok zor be Katya.

Şimdi efendim nereden başlasam da nasıl anlatsam, önce birkaç dinleyen mi bulsam ya da beni seven arkamdan gelsinle yola çıkıp gideceğim yere tek başıma mı varsam. Şubat ayının daha başındayız farzet Katya, uyanmışız ama aklımız yatakta. Bir İstanbul sabahı, yalnız hissediyoruz herkes gibi ama onun bile çıkmıyor tadı. Yalnızlığımı paylaşmak istemiyorum ben belki, sokağa çıktığımda bardaktan boşanır gibi evini terk eden insanlarla yüz yüze gelmek istemiyorum. Günaydın dememek bile eziyet gibi. Ama bu lanet düzeni her kim kurmuşsa düzülmek hep bize düşüyor. Üstelik sabahın yedisinde başlıyoruz buna. Biliyorum, sen de hoşnut değilsin bundan ama yaşamak da gerekiyor. Düşe kalka belki, istemeye istemeye, yara bere içinde…

Yaz gelecek diyorlar, ısınacak havalar. İnsanların yüzü gülecek, denizler yaşadığımız yerlere yaklaşacak, kenarında şezlonglar ve şemsiyeler olacak. Yatıp uzanacaksın istediğin zaman, istemezsen denize gireceksin. Sıkılınca ki sıkılmaya vaktin olmayacak pek kumun üstüne geri döneceksin. Kâğıt helvacı geçecek yanından. Şimdi diyeceksin, bir de dondurma olacaktı şunun arasında… Ohh mis! Helvacı diye sesleneceksin, verir misin bir tane. Hemen abla diyecek. Öyle işte Katya, geceden gözyaşı dökmemiş olacaksın. Gözlerin kapanana kadar en sevdiğin arkadaşlarınla okey oynamış olacaksın mesela ya da bira içip sohbet edeceksin. Benden bahsedeceksin belki, çok domuzsun diyecek sana Sibel. Gülüşeceksiniz. Öyle diyorlar sabah haberlerinde. Ağız birliği yapmış gibi üstelik, hepsi de aynı cümlelerle müjdeliyorlar. Aramızda kalsın ama inanmıyorum ben.

Kimin daha iyi duvar ördüğünün ne anlamı var. Yaşayamadıktan sonra, koyveremedikten sonra kendini, her şeyi kafana taktıktan sonra ne önemi var. Ev yapar kendine insan duvarların arkasında mutsuzluğuna göz kulak olabilmesi için. Kafasını uzatsa hayatın kokusunu duyar ama korkar da bir yandan. Kötüdür herkes, acıya gebedir. O acı ki katlanılır gibi değildir defalarca. Ne gereği var der, kapatır kapıyı, pencereyi. Bill Holiday çalıyordur radyoda, alır götürür bilinmez yerlere ama çıkmaz tadı. Tek başına eksiktir hep. Olsun der, çok güzel duvarlarım var. Bir damla yaş düşer gözünden, bir tane daha ve bir tane daha… O mu örmüştür bu duvarları yoksa insanlar mı hapsetmiştir onu düşünmek istemez. Onlar kötü olmasaydı ben burada olmazdım der dudak ucuyla. Anlamadım der Bill Holiday. Yok bir şey der, babamı özledim yine.

Yılbaşında büyük ikramiye hevesiyle, belki bir ihtimal deyip çeyrek bilet alır gibi Katya. İkramiyenin tamamında yok gözümüz, tok gözümüz Katya. Amorti çıkar son rakamına; kazananlar sıfır ve sekiz. Bende sıfır var, şanslıyım ama çok değil. Bir de kazı kazancılar var yol kenarında. Versene on beş tane ile başlayan muhabbet bunda da boş ile son bulur. Harcarız yavaş yavaş elimizdekini. Oysa çok bir şey istemiyoruzdur hayattan. Topu topu altmış milyon TL; tamamı da değil üstelik, dörtte biri… Hayat bizim nazarımızda bundan ibaret Katya. Bir dolu şey isteriz on beş lira verip. Çıka çıka amorti çıkar. Gidip kazı kazana yatırırız hepsini, sonuç sıfıra çıkar. Mutlu olamadan döneriz başladığımız yere; daha bıkkın, daha ümitsiz ve daha az inanarak.

Kapalı dükkâna kira ödemekten hep bunlar işte. Parasında pulunda değilim inan, sen de değilsin biliyorum ama yoruluyor insan. Ahh be Katya, dönmeyecektik gittiğimiz yerden; Norveç olur, İzlanda olur ne önemi var. O küçük gölcüklerin her birinin kenarında durup dinlensek geçerdi yorgunluğumuz. Birer çay içer, bir sigarayı bölüşürdük. Biliyorum içmiyorsun, biliyorsun ben de içmiyorum ama içenleri çok seyrettim, çok keyif alıyorlar. Şimdi söyleneceksin sen “o zıkkımla ciğerlerimi öldüremem” diye. Ölmüyor insan Katya, ölmüyor. Mutlu eden ne varsa yasak, yapma diyor birileri. Sen deme Katya, sen deme. Hem içlerine çekmezlerdi söylendiği kadar kötü olsa.