BİR KAĞIT ÜZERİNE - 14.01.2018

14 kere okundu

-Kuralların yazılı olduğu kâğıt mı o?
-Evet.
-Yazdınız mı?
-Evet, lazım mıydı ki?
-Torbanın içine koyacaktım.

Yirmi beş yaşındasın sen diye geçirdi içinden, neyin işgüzarlığıydı bu? Kime ne yararı vardı bu aptalca tavrın!

-Poşete konmaz ki o, çöpe atılır.

Kötü davranmak istemiyordu. Ne gerek vardı sabah sabah. Üstelik bu yeni yetmeden başka kimsenin umursamadığı bir kâğıt için…

-Ben koyuyorum, ayrıca sorumlu da benim.

Popomun sorumlusu dedi duyulmayan bir sesle. Ama savaş baltalarını kuşanmak yerine olgun davranmayı seçti. Tarzı değildi hiç!

-İstersen bulayım bir tane senin için?
-Lütfen…

Kalktı, dışarı çıkıp yan salona geçti. Sabah tanıştığı sakallı adama masanın üzerine terkedilmiş kâğıt için alabilir miyim, bir şeyler yazacağım dedi. Çöpe gidecekti kâğıt sonuçta. Üniversiteden gelen zibidiye lazımmış demedi. Alıp bir tarafına, pardon poşete sokacak demedi. Gülüştüler sadece. Biraz önceki doksan dakika muhabbetinin sıcaklığı kaybolmamıştı henüz. Alaycı bir suratla geri döndü sınıfa. Kâğıdı kadına uzattı.

-Bulabildiniz mi
-Evet… Çöpten aldım!

Yüzü değişti kadının, kızardı biraz, kaçtı keyfi. Fark etti yediği haltı; belki doğru, belki yanlıştı ama kötü hissettirdiği kesindi. Konuşmadılar bir daha. Bir buçuk saat boyunca göz göze bile gelmediler. Ayrılırken birbirlerine iyi günler demediler, teşekkür etmediler…

İnsanlar tuhaftı. Doğru sandıkları gereksiz mevzularla sadece kendi canlarını değil etraflarındakileri de sıkabiliyordular. Takmadı kafasına pek, ne ilkti ne de sonuncu olacaktı. Çiseleyen yağmur altında arabasına yürüdü. Anahtarı çevirip motorun sesini duydu. Dikiz aynasından gerisini kontrol etti. Ortaca’dan Özer gelmişti, Orhan ile telefonlaşmıştı sınavdan önce. Bir şeyler içecektiler. Soğuktu hava, kış kendini hissettirmeye başlamıştı nihayet.