ELBET - 15.06.2018

42 kere okundu

Ne güzel bir kelime elbet. Dedem kullanırdı eskiden, çok eskiden. Öldü sonra. Lisedeydim, bir kıza aşıktım. O zamanlar kızlar saçlarını kısa kestirip arkalarında uzunca bir kuyruk bırakırdılar. O bırakmazdı. Evlenmiş, bir kızı olmuş. Adana’da oturuyor diye duymuştum. Yolum düştü bir keresinde, on yedi yıl üzerine buluştuk. Tuttu karşımda yeşil çay içti. Peki dedim içimden. Bir daha da arayıp sormadım.

Birkaç kez aradım telefonla açmadı. Kaçıktı keyfi, çok kaçıktı. Kendine bir şey yapacağı yoktu ama yine de merak ediyordum. Kardeşim gibiydi. Bir dolu şey anlatırdı. Bazı dertleri büyütürdü gözünde dağ gibi yapardı, bazı şeyleri umursamaz kulak arkası ederdi. Saçını karıştırırdım. Yapmasana yaaa derdi, gülerdik. Evi aradım, annesi açtı. Cemre yok mu dedim. Var dedi. Telefonu eline alır almaz niye aradın dedi. Ararım ben dedim. Böyle yaparsan bir daha konuşmam senle dedi. İnsanları arkadaşlığınla tehdit etmemelisin dedim. Ben ederim dedi. Peki dedim, kapadım. On beş yıl olmuş dile kolay. Ne ben bir daha aradım, ne de o niye aramadın dedi.

Yağmur yağan her şehir Trabzon’du ya. Gökyüzü nasıl da gürül gürül gürlüyordu. Şimşekler delirmiş gibi sağa sola ateşler saçıyordu. Belli ki yağacaktı, öyle az bu z da değil üstelik. Gittim dayandım kapısına. Nevşehir’de sık rastlanan bir durum da değildir bu. Yakalamışken değerlendireyim fırsatı dedim. Tamam, saat biraz uygunsuzdu belki. Belki iş de vardı ertesi gün ama kısaydı hayat, gök gürlüyordu. Yağmur yağacak ve Nevşehir bir süreliğine de olsa Trabzon olacaktı. O da yanımda olacaktı. Aramadan gitmiştim, sürpriz olacaktı. Olmadı; başkası vardı evde, başka bir adam. Daha yirmi dört yaşımdaydım. Uzatmadım çok, peki dedim. Nevşehir eskisi gibi kalsın dedim, yağmasın yağmur. Yağmadı da o gece. En azından benim üzerime yağmadı. Eve dönüp uyudum. Uyku pek çok şeye ilaçtır çünkü.

Her buluşmamızda yemek ısmarlardı bana Filiz. Samsunluydu, delikanlı kızdı. Hasan benimle evlenmek istiyor demişti. Bizim Hasan, Yozgatlı olan. Ne dersin diye fikrimi sormuştu. Bana yemek ısmarlamana engel olacak mı demiştim ilk. O gelmişti aklıma çünkü. Gülüşmüştük, aşk olsun demişti. Hasanla dimi demiştim. Sonra evlenip Tavşançalı’ya yerleştiler. İstememişti Filiz ama ben ısrar etmiştim. Gelmez oldu Konya’ya, zamanla aramaz da oldu. Gel zaman git zaman hiç hesapta yokken aradı bir gün. Nasılsın dedi, iyiyim dedim. Çok borcum var sana dedi. Niye dedim.  Çok geldim Konya’ya ama arayamadım dedi. Niye dedim yine. Hasan istemedi dedi. Olur öyle bazen dedim, üzülme. Üzülecek başka şeyler var zaten dedi. Konuştuk biraz. Özür dilerim dedim kapatırken telefonu.

Sarışındı, Boşnak’tı, her iş gelirdi elinden. Ne güzel adamsın sen demişti ilk tanıştığımız gün. Ne dediğine değil de deme biçimine tav olmuştum. Elini dizime değdirmişti bunu söylerken. Eline bakmıştım, düzgündüler. Elleri düzgün kadınları sevmişimdir hep. Çay içelim mi demiştim. Kahve olmaz mı demişti. Tamam demiştim. Üçüncü görüşmemizde evli olduğunu söylemişti. Niye daha önce söylemedi bilmiyorum. Çok da umurumda değildi ama bunu bileyim diye değil de bahane gibi söylemişti. Ya da ben öyle hissetmiştim. Hoşça kal dememişti giderken. Arasam mı diye düşündüğüm zamanlar olur hala.

Aynı yerde çalışıyorduk. Ağırdı biraz, yetiştiremezdi işlerini. Yardım ettim bir gün. Hadi sana tatlı ısmarlayayım dedi. Muhallebiciye gittik. Babasıyla annesi ilk muhallebi yedikleri gün öpüşmüşler de… Uzun uzun anlattı hikâyelerini. Banliyö ile Kadıköy’e bırakırken elektrikler kesildi. Uzanıp öptüm yanağından. Evinin önünden ayrılırken kal istersen dedi. Haydarpaşa’yı gören bir teras katta kalıyordu. Kar yağdı o gece. Mum ışığında seyrettik yağışını. Sabah erkenden kalktım, o uyanmadan çıktım evden. Yine zaman zaman yetiştiremedi işlerini ama ne o yardım istedi ne de ben yardım ettim. Muhallebiciye de gitmedik, banliyöye de binmedik bir daha. Hala o evde mi oturuyor onu da bilmiyorum.

Ne güzel bir kelime elbet dedim. Dedem kullanırdı, öldü sonra. İnsan kendi eksiklerine katlanıyor da çocukları eksik kalınca için için yiyor kendisini. Midesine bir ağırlık çöküyor. İçinden çıkılmaz kuyular yağmur suyuyla dolsun da yüzerek dışarı çıkayım istiyor. Unutuyor ayağına bağlı demirleri. Çırpındıkça nefessiz kalacağını düşünemiyor. Çok mu uzak dedim. Bazen dedi, bazen tahmin edemeyeceğin kadar uzak. Elbet biter dedim. Hangi baba sevmez kızını. Ben hiç sevmem dedi, yeşil çayı; ilk yudumdan sonra nefret ettim. Ben içerim bazen dedim ama bu tadının berbat olduğu gerçeğini değiştirmiyor.