KORONA GÜNLÜKLERİ; ON BİRİNCİ GÜN - 26.03.2020

57 kere okundu

Susacak zaman var konuşacak zaman var. Şimdi ikisinin ortasındayız. Altımızdan su akıyor. Hırçın bir su. Bahar sonu; karlar eriyerek denize ulaşmaya çalışıyor. Herkes bir şeyler için çalışıyor. Biz eve kapandık, karantinadayız. Kimi ekmek derdinde, kimi can sıkıntısında. Bir de kesesini daha çok doldurmak isteyenler var. Allah onları bildiği gibi yapsın.

Toplum baskısını küçümsemeyin, kim olursanız olun küçümsemeyin. Bir yolunu bulup öper sizi. Dün akşam gözümün önünde öptü bir arkadaşı mesela. Yok efendim yok, ben salağa salak derim. Öyle öğrettim çünkü kendime. Nene hatunların torunuyuz biz diyor bir tanesi, üzerimize ne düşerse yapacağız. Topu topu bankadan para çekip yaşlı bir amcaya vereceksin. Ne gerek var tarihten örnek vermeye. Üstelik ağzın maskeyle kapalı olacak, elinde de eldiven. Başkaları için öteye beriye evrilmek. Yaranmak ya da olduğundan farklı görünmeye çalışmak akıntıya karşı kürek çekmekten farksız. Bir gün yorulacaksın ve teslim olacaksın akıntıya. Kimse hatırlamayacak seni. Sahi istemiyor musunuz hatırlanmak. Ben istemiyorum. Yarın isteyebilirim ama, kesin konuşmuyorum o yüzden.

Köye kaçalım diyor Erkan, Hüseyin köyde virüs yok mu diyor. Benim derdim sebzeli bulgur pilavı. Piştikten sonra tereyağını katacaksın yalnız, iyisi öyle olur. Yağı eritip üzerine dökeceksin pilavın, sonra demlenmeye bırakacaksın. Eski zamanlarda, daha önlükler siyah, köy okulları açıkken öğle paydosunda eve giderdik yemek için. Okula en yakın ev bizimkiydi, beş yüz metre. Tereyağı eritip ekmek bandırarak yerdik. Osman, Ferhan, abim ve ben. Nereden geldi aklıma bilmiyorum. Herkes tuhaf bu aralar. Çok kişi sağlam çıkamaz bu karantinadan. Babam evde durmuyor köyde, ben de durmam. Ama sokaklarda insan olmaması güzel bir şey. Kedi köpekten de bulaşmıyormuş meret. Kediler sizin olsun, köpeklerle yarenlik ederim ben.

Küfretmek isteyen edebilir. Günlerdir evde sıkılan, sokağa çıkamayan, daha bu günden delirme noktasına gelen her kim varsa küfredebilir. Daha evde olduğumun bile farkına varamadım ben. Yetmiyor zaman. Yapacak o kadar çok şey var ki. Fırsat varken hepsini yapmaya çalışıyorum. Trafikte zaman kaybı yok, kural dinlemez taksici, minibüsçü yok, yerlere tüküren, sebepsiz yere kavga eden şehirli öküzler yok, gürültücü pazar esnafı, işinden memnun olmayan iş arkadaşı yok. Varlık içinde yokluk yok en azından. Yokluk içinde varlıktır bu maddi sıkıntısı olmayana. Maddi sıkıntısı olanlara değinmeyeceğim, yapacak bir şeyim olmadığını bilsem de vicdanımın keyfi kaçıyor.

Anne babasıyla istediği kadar zaman geçirebilen mutlu bir nesil yetişiyor her şeyden önce. Tamam delirenleriniz var çocuklarla bir arada olmaktan, okullar açılsa da kurtulsak şunlardan diyenleriniz var. Hatta biliyorum ellerine tablet ya da telefon verip -ki telefonlar sizin elinizde olduğu için çocukların payına genelde tablet düşüyor- başından savmaya çalışanlar bile var. Ama çocuk öyle düşünmüyor, henüz kirlenmemiş annesi babası kadar, karamsar değil, bıkmamış hayattan. Kafasını kaldırdığında yüzü ekşimiş de olsa bir anne görüyor, öteye beriye kızmak için tetikte bekleyen baba görüyor. Eskisinden daha mutlu çocuk. Seviyor annesini ve babasını, pişman değil dünyaya gelmiş olmaktan. Yokluklarını çekmiyor. Netice itibariyle birkaç aylık da olsa anne babasıyla birlikte olmaktan mutlu bir nesil yetişiyor.

Ben iyimserim pek çok konuda. Tamam, kaygılarım da var ama boktan bir mikrop henüz ilk denemesinde öldürmeyecek bizi. Absürt şeylerle yaşamayı öğreneceğiz. Sıkıcı hayatımız sürprizlerle dolu olacak artık. Belki din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri kadar biyoloji derslerini de umursamaya başlar koltuk sahibi amca ve dayılarımız. Bazı oyuncularla yollarımızı ayırmak zorunda kalacağız gerçi ama ölüm diye de bir şey var. Bugün olmazsa yarın çalacaktı zaten kapımızı. Önlem almayı, bilime önem vermeyi, temiz olmayı öğreneceğiz. Ertelememeyi, sevdiklerimize sahip çıkmayı öğreneceğiz. Öğrenemeyen de bir zahmet boş yere yer kaplamasın evrende. Zira adlarını bile bilmediğimiz birileri nüfusumuzun azalmasını istiyor. Hem de çok azalmasını. Yaşamaktan şikâyet eden, keyif almayan, almayı öğrenemeyen kendi isteğiyle gitsin. Bir işe yaramış olmanın huzuruyla bitirsin doksan dakikasını yenik olarak sürdürdüğü maçını.