00.08 - arkadaş dediğin... - 3.01.2011

0 kere okundu
     Taşınıyorum ya ben şimdi, hani eş dost yardımcı olur ya bu konularda… Sağ olsun Cansel ve Erol her fırsat bulduklarında yardım ettiler, Fikret ve Deniz de daracık vakitlerinden bir bölümünü ayırdılar, yardım taleplerini sık sık dile getirdiler. Özer ve Ömer de arada bir hal hatır sordular Naile gibi onlarda birkaç kez yardıma ihtiyacın var mı dediler. Ümit Kubat vardı hani hatırlar mısınız bilmem, bir zamanlar sık sık görüştüğüm bir arkadaş, değil yardıma ihtiyacın var mı demek hal hatır sormayı keseli aylar oldu. Orhan Çam’ı da es geçmemek gerek, ne zaman konuşsak ne durumdasın yardıma ihtiyaç var mı diye soruyor. Dün nereden şaşırdıysam alo deyip Yataş’ın İdealtepe numarasının telefonuna bakabilir misin internetten dedim, meşgulüm şimdi dedi, kahvaltı yapıyorum sonra hallederiz. Peki dedim ve kapadım telefonu. On dakika geçmeden jeton düştü bende ve tekrar çevirdim Sayın Çam’ın telefonunu, ulan sığır dedim hep yardım teklif ediyosun ya, mutfaktan çalışma odasına gidemeyen adam bana neyin yardımını yapacak? Başladı hikâye anlatmaya, meşguliyetinin derecesini açıklamaya, mööö den ibaret kelimeler, suratına kapadım hiç çekinmeden.
     Perdeci de salladı beni Yataş ve Artem gibi, Cuma günü gelecek perdeler bu akşam altıda teşrif ettiler. Yarın sabah erkenden Artem’e gidip oturma grubunun teslimatını halledeceğim, paşalarıma kalsa haftaya cumartesiye sallayacaklar beni ama üzgünüm…
     Dershane keyifli başladı bugün, bir dolu öğrencim var can kulağıyla dinleyip yarı uykulu gözlerle yüzüme bakan. Buna da şükür, geçen yıl ki gibi üç beş öğrenciye la fonten’den masal anlatmak zorunda kalmıyorum.

11.28 - konumuz Naile YALANUZ - 6.01.2011

0 kere okundu
     Varmadan yirmisine, gelin olmuş Naile, hem çocuk hem de kadın, yirmi birinde ana, bir gül gibi al ve narin, bir su gibi saydam ve sakin, konuşan kadın Naile. Bu haftanın konusu Naile koca kafalı okurlarım, cadı kızının hırçınlığı ile kendisinin sakinliğini bağdaştıramamaktan kaynaklanan aile içi şiddet olayı her ne kadar kel kafalı yazarınızın uydurmacası olsa da Sezen Teyze’nin Ünzile şarkısına konu ettik arkadaşımızı. Eniştemiz Özer bey’in affına sığınarak “Yağmuru kim döküyor, Naile kaç koyun ediyor, dayaktan uslanalı, hiç soru sormuyor.” Seviyor muyuz Naile’yi arkadaşlar? Eveeeeetttt, şimdilik çok seviyoruz ama yarın ne olur bilinmez…
     Taşındım ben kuzucuklar, Ömer’im bıyığı eksiğim ve kardeşimle birlikte Atalar’ı yeni mekân olarak tescilledik. Diğer emeği geçenlere de teşekkür ederim lafı çok uzatmadan, gece yarısı elinde çayla gelen Cansel ve kaloriferlerin havasını alıp iç dekorasyon konusunda emek sarf eden Erol beye de ayrıca değinmekte yarar var.
     Taşındım dediysem de işim tam olarak bitmedi ne yazık, evin içi eşya dolu ve mobilyalar tam olarak teslim edilmedi. Yeni ev olduğu için de her gün bir eksik çıkıyor. Koca kafalı kaloriferci petekleri uygunsuz döşerken hayatı aksatacağını düşünememiş sanırım. Ama kabahat onda değil onu zamanında tepelemeyende sanırım.

02.35 - taşınma halleri - 9.01.2011

0 kere okundu
     İki bin on bir hareketli başladı, daha doğrusu önceki yılın hareketliliği artarak devam etmekte yeni yılda. Dört gündür yeni evimde uyuyorum ama daha yerleşemedim, her gün yeni bir şey çıkıyor. Son eğlencem İkea’dan halı alıp beğenmeyince de gidip değiştirmek, yarın üçüncü halı harekâtını düzenleyeceğim sabahın ilk saatlerinde.
     Kardeşimi Büyükçekmece’ye götürmem gerek öğleden önce, ardından da dershaneye koşturup ders anlatmam gerekiyor. Dershane demişken son olarak da asp.net kursu çıktı iyi mi kötü mü olduğuna karar veremediğim. Zamansızlık kötü olsa da öğreneceğim mevzular işime yarayacak, bir terslik olmazsa iki hafta boyunca okula gitmeyip asp kodları peşinde koşturacağım.
     Yoruldum ve uykum var ama ders çalışmam gerekiyor, internete girip biraz gazete okuyayım, yeni filmler çıkmış mı diye bakayım dedim zamansızlığa inat.

09.20 - hazır sinyali - 10.01.2011

0 kere okundu
     Nedir bu yahu ciyak ciyak, bir tarafımda Şerafettin efendi diğer tarafımda bıyıksızım Ömer’im, dışarıda bir dolu yerden bitme velet feryat figan. Asp.net kursu açılmış okulun birinde ve davet etmiş sevgili kullarını eğitimin milli olanı. Sabahın biraz geç vaktinde kalkıp geldik, oturduk koltuklara açtık bilgisayarlarımızı, bekliyoruz…
     Taşınmıştım yerleştim de güzel ve geniş evime. Gece Open Season’u seyrederken uyuyakalmışım, saatin kalk ulan sabah oldu sesiyle uyanıp yüzümdeki kılları budadım ve güne hazır sinyali vermeye başladım.

18.33 - öğrenmenin tadı - 12.01.2011

0 kere okundu
     Bir ilim sevdasıdır almış başını gidiyor arkadaş, ODTÜ’de ki sertifika programının yanına asp.net kursunu kondurmuştum bu hafta başında, şimdi de Microsoft’un it kursuna kayıt yaptırdım, orada da asp.net ve mysql dersleri alacağım. Öğrenmenin tadını almak insanoğlunun en büyük şansı olsa gerek, doldum taşıyorum, otuzundan sonra programcı olmaya çalışıyorum, hadi hayırlısı…
     Cumartesi günü okuldan aradılar, asp.net kursunuz var pazartesi sabahı okula gelmeyin dediler. Pazartesi sabahı kursa gidince de bizimle ilgisi olmadığını ama istersek kalabileceğimizi söylediler, peki dedik kalalım seve seve.  Kör ucuzundan bir göz istiyorken, milli eğitim iki göz verdi bedavadan.
     Şerafettin ile hem eğleniyor hem de öğreniyoruz, Umutcan da pek bir hevesli maşallah J. Bunca iyi bir eğitimi üstelik ücret ödemeden alma imkânı varken, daha da önemlisi dilin programlama mantığını bilen ve gayet anlaşılır şekilde anlatan bir hocaya sahipken benim memleketim öğretmenleri aynı bildiğiniz gibi. Düşünsenize öğretmensiniz ve dersinize giren bir öğrenci sakız çiğneyip kafasına göre takılıyor. Daha da kötüsünü düşünün öğretmensiniz ve başka bir öğretmen size bildiği bir konuda ders anlatıyor ve siz ağzınızda sakızla kafanıza göre takılıyorsunuz. Ben kendimi mükemmele yakın sanırım ya, öğretmen arkadaşların çoğu aynaya bakınca mükemmel bir canlı görürler de kimselere bir şey demezler nazar almasınlar diye.  
     Eyvah eyvah 2 fena değil bu arada, kararsız olanlara tavsiye edilir. Recep adında ki kıl yumağı öküz iki kuruşluk filmler yapa dursun Ata Demirer kalitesini ve yeteneğini inceden inceden işliyor gönlümüze.

11.22 - kokoreçten ibaret - 14.01.2011

0 kere okundu
     Koşturmaktan saçlarımı kesemedim, aldı başını gidiyor kılların her biri. Yan taraflar uzadıkça önlerde ki kellik açığa çıkmasa ne hoş olurdu, üç beş yılda bir parmaklarımı saçlarımın arasına daldırıp havalı havalı tarayasım geliyor her ne kadar kıl tüy olayından haz etmesem de. Kokoreç gibi bir şey aslında benim için, her ne kadar boktan olsa da canı çekiyor insanın arada bir. Kokoreç severlerin ağzının tadı kaçmasın, memleketim bağırsakları her daim pir paktır, burnunuzun direğine sataşan o koku sırf Avrupa Birliği’ne inat yayılır çevreye.
     Bu sabah erken uyanacaktım hesapta, koşturup birkaç işi halledecektim dersten önce ama kalk canım kardeşim diyen telefonun samimiyetini görmezden gelip uyumayı tercih ettim rahatına düşkün her canlı gibi. Yarım saat gecikmeli katıldığım arkadaşlarım sql de yeni bir sayfa açıp tablo hazırlamaya başlamışlardı bile.
     Orhan Çam vardı dün akşam, balık yaptık ilk kez yeni evimde. Bizim sıpa Fikret “Salim abi yeni evde balık yapılır mı?” demiş olsa da fikrimce balık kokmayan eve ev denmez. Midemiz mi küçüldü balıklarda mı bir şey var bilemedim, son 2-3 balık mevzusu da artık verdi, balıkları bitiremeden bitti yemek.

17.41 - gereksiz iyi niyet şubemiz kapalıdır - 15.01.2011

0 kere okundu
     Bir dolu para vermişim elemanlara ama bana defolara sahip sehpaları teslim edecekler, neymiş efendim ufacık bir şeymiş de Kefken’de yapıldığı için böyleymiş. Ulan kafası kırıklar, üç maaşımı yatırdım onlara, güneşin gölgesi olsa teslim almam ama 500 kâğıt geri verecekseniz bir şeyler düşünürüm, sizden değerli mi sanki. Memleketim insanları ne tuhaf aslında, kendileri üç kuruş için kıyamet kopartırken karşısındakinin anlayış göstermesini bekliyor. Sıfır olarak aldığın ürün sıfır olmalı, mağazada birkaç yerinde çizik olacak demiyorsan her şey mükemmel olacak diye vaatte bulunuyorsan benden anlayış beklememelisin. Alışmışız ama insanların iyi niyetlerini kendi defolarımızı kapatmak için kullanmaya. Defonla yaşa arkadaş, bendenizden hem para verip hem de duygu sömürüsüne alet olacak günümde değilim.
     Sıkıldım tepemdeki kıllardan, makineyi elime alıp hasat yapacam, fazlalıkları budayıp güzel kafamı açığa çıkaracam.
     Veri tabanı bağlamak konusunda çalışmam gerek, rekabetçi güçler modelinden bahseden Michael Porter amcanın da neler dediğine bakmalıyım. Yapmalıyım da yapmalıyım arkadaş, çalışmalıyım da çalışmalıyım ama hiç içimden gelmiyor nedense, pazartesi sabahına kadar yatak keyfi yapmak göz kırpıyor en baştan çıkartıcı haliyle. En iyisi demi bol bir çay yapıp şekerden tasarruf ederek yudumlamak, hem belki yatak cazibesini kaybeder vücuda giren kafeini görünce.

23.45 - Tibet yolunda sığırlardan ayrılmak... - 20.01.2011

0 kere okundu
     Ulan aslında be değiliz biz, yalan dolanız baştan aşağıya… Salağın siyasi fikri varmış öyle yazmış facebookuna, öbürü aslında hayatın anlamını kavramış uzak doğu dinlerine kendisini verdiğinden beri, meditasyon çok iyi geliyormuş ruhuna. Ulan ruhuna köpek pislesin, içindekini bulmak için Tibet’e gitmene ne gerek var, aynaya baksana adam gibi. Yok efendim insanlar aslında anlamıyormuş onu sığır olduğunu zannedenler yanılıyormuş, iyide ne zaman görsem seni mööö yapıyorsun. Biri kral diğeri kraliçeymiş, biri prenses öbürü prensmiş aslında her ne kadar burnu bokta kıçı havada olsa da. Biz değiliz işte bu, diyorum da kovuyor gücü yeten köyünden, deliye çıkıyor adım.
     Ne inanıyorsun lafına diyor esmer olanı, tipine baksana güvenilir mi ona? Haklı ne taraftan bakarsan bak. Güven dediğin yük üzerimde, geçici süreyle kapatılmış şubeç Montum bile ağır gelirken gövdeme, aslında kendisi bile olmayan iki ayaklı canlıların beklentileriyle ceplerimi doldurmak niye. Kim topa benzeyen bu dünyayı ciddiye alır, Maltepe sahiline inin bakın, hava kararınca bir dolu dünya dönmeye başlıyor taksimetresini açıp.
     Hocam sahipsiz kaldık, itip kalkıyorlar bizi yokluğunuzda diyor koca kafalılar. İyi de ben size güvenmeyi ya da beklemeyi öğretmedim ki diye cevap veriyor aklı selim, baş etmeyi, katlanmayı öğrettim, umursamamayı, köprüyü karşıya geçerken afili cümleler kurmayı öğrettim, hayatın tam da gözünün içine bakıp uyuz uyuz gülmeyi öğrettim. Her zaman yardım isteyeceğiniz bir kurtarıcı olmaz ki yanınızda, kendi yolunuzu bulmak zamanıdır, ezilmekten zevk almalısınız, iman içinde küfür küfür içinde iman olmlısınız, pişerken birilerine küsüp  kendendinizle baş başa kalmalısınız. Tibet’e gitmeden de Buda’ya erişebilirsiniz, ben size lamanızı iyi seçmeyi öğrettim… Umarım öğrettim...

05.22 - yağmur, kadın ve para - 24.01.2011

0 kere okundu
     Koşturmaca almış başını gidiyor, yadigâr iki bin ondan olanca sevimliliğiyle. Gamsızım ben arkadaş, koca dünyanın yükü neyime, seksen kiloyla zor başederken. Yok efendim Yataşçı amcalar yamuk yapmış bana, ağız açık göz kapalı, dinleyen de Fenerbahçeli olsun dinlemeyen de. Al birini vur Artem’e, a benim tatlı dillim yüzünü görmediğim kestane şekerim… O masa ile o sandalye bacağı olur mu, bu kafada o fötr durur mu, üflerim rüzgâr olur eser gelir koku olur kulakta ses başta ağrı olur, vermem paranızı zırıltı olur… Kafanıza göre takılın iyisi mi bana her yol Trabzon nasılsa, gitmesek de gelmesek de o köy bizim köyümüzdür.
     Naile sonuncu oldu saygıdeğer beyi gelmeden, Esra biraz daha iyi skor yaparken ben Ömer’den uzakta ikinciliğin tadını çıkarmaktaydım. Zaten delikanlı adamın topla ne işi var, her ne kadar bahsi geçen üç delikli bowling topu olsa da. O zaman Maltepe’ye geçip çay içelim Rize Turist Çayı kılığına girmiş tattan yana şanssız demlik poşet kıvamında. İçelim açılalım arkadaşlar, şerefe.
     Koşturmaca mevzusundan bahsetmiştik geçelim lütfen. Menüde hamsi ve levrek varken ardından da fıstıklı helva göz kırpmaz mı nüfus kâğıdının din hanesinde Müslüman yazana? Sakın ola balığın yanında rakı içelim diyenlere Gavur dediğim anlaşılmasın, gerçi orada bir gavurluk vardır ama dini içeriğinden ziyade balığa karşıdır, güzelim kızarmış derya kuzusu kokusunu anason kokusuyla heba etmektendir. Alır o balıklar sizden öcünü, gün ola harman ola, dünyanın sonu gele ahiret ola, malumunuz ölümlü Dünya.
     Yarın okula dönüyorum iki hafta aradan sonra, gidişimin sessizliğini bozacak tek şey dönüşümde ki yağmur sesi. Zaten ses dediğin sudan gelir, kadından paradan gelir, gerisi külliyen gürültüdür aklıselim her kulakta.

13.30 - dönüyor dünya - 27.01.2011

0 kere okundu
     Salı hamsi idi, Çarşamba pizza bugün ise Şerafettin’den tavuk ve hamsi kuşu… Yiyerek yaşıyoruz hayatı, içerek konuşarak ve tebessüm ederek tebessüm edilesi karelere. Ben bir aydır oynamadım diyor Özer, Naile sanki ben oynadım da diye çıkışıyor, kapıdan Vildan giriyor, oturan Kandemir seyreden Ömer ve Özkan… Derme çatma bir iki figürden sonra anlıyoruz bizden olmaz, koyuveriyor, dağılıyoruz…  Kandemir sayfaları çeviriyor, Ömer facebook âleminde top peşinden koşturuyor...
     Abim gelecek bugün, ev nerede senin diye sordu, yenisini bilmediğinden etraflıca tarif vermek gerek. İyisi mi Kadıköy’e çocukların yanına geçeyim önce dedi, gece yarısına kadar güvenmeli ihale oynayıp sonra teşrif edeceğini anlamamı bekleyerek, peki dedim nasıl istersen.
     Yan yana koyup topladığında üç ile üç altı ediyor bu günlerde. Olması gerektiği gibi devam ediyor her şey, taşlar kıpırdıyor yeni yerlerine oturmak için, minik bir telaş ve tatlı bir heyecan. Çarptığında dokuz ediyor üç ile üç, matematikten ibaret her şey, bölmediğin sürece küçülmüyor, çıkarmadığın sürece eksilmiyor, nefes alıyoruz ve ömür veriyoruz karşılığında, hesabını tutmuyor gelişine yaşıyoruz, olduğu gibi, yaşanması gerektiği gibi, mutluyuz da üstelik.
     Hep şaka yapıyorsun ya diyor sarı saçlı olan, o yüzden diyor savunuyor kendini, haklı aslında dikkate alınmam gerektiğini sert bir yüz ifadesiyle ve yüksek tondan belirtirim ben. Yoksa “tırı vırı”dır hayat, dikkate almaya değmez. Her şeye rağmen kızılmıyor, küsülmüyor da, o kadar uzun yaşamıyoruz zira.
     Sahi karne alacak bizim koca kafalar, gözde büyüyen ufacık şeylere sevinecek ya da üzülecekler, büyük boyları gibi küçükleri içinde dönecek dünya…

02.51 - EVET - 29.01.2011

0 kere okundu
     Son bir kiii üç… Evet o zaman, kısa ve öz, ne varsa gözün gördüğü kulağın duyduğu, yağmur ya da kar evet. Başladı ve bitecek, bitti ve başlayacak, evet.
     Sakalım uzamış, sabah kalkıp yüzümü temizlemeliyim, şık bir şeyler giyinip sokağa atmalıyım kendimi, mutluluğa açmalıyım yelkenimi, rüzgâr okşamalı yanağımı, iki yanağımı üstelik…
     Fikret, ulan sıpa hadisene, oooooo… Tamam tamam sustum, yokmuşum gibi davranın, önemli bir işim var, halledip dönecem.
     Ve kızı muhtarın koca kafalı…

23.15 - Safranbolu´dan sevgiler - 31.01.2011

0 kere okundu
     Safranbolu’dan sevgiler saygılar, biraz kar biraz soğuk, eski evler, lokum ve halam oğlu Osman Sezgin… İmren lokum konak, tahta döşeme, otantik bina, kapalı müze, üçüncü sınıf artist demirci, taşlı yüzük. Ezel seyrediyorum, reklam arasından yararlanıp klavyeyle yarenlik ediyorum…
     Hayat değişti, yeni bir başlangıç, yeni bir heves… Sahi kaç kişiydik yola çıktığımızda, kaç kişiyiz şimdi, yarın nelere gebe, sahi kimdik biz kimiz şimdi?