10.00 - seviyorum seni hayat - 2.03.2011

0 kere okundu
     Favorilerden biriydi Fuat Köprülü İlköğretim, ilk iki maçı kazanmış üçüncü maçta da bizi şamarlayacaktı, olmadı. Maçın başında buldukları iki golle yetinmek zorunda kaldılar koca bir devre, ikinci yarı bir gol daha bulsalar da bizim attığımız dört gole engel olamayıp sahadan boynu bükük ayrıldılar. Beş yıl öncesi gibiydi, sanki belimde fıtık yokmuş, sanki her istediğimi yapabilirmişim gibiydi. Koştum, zıpladım, bazen topa bazen karşı takımdan birilerinin bacağına vurdum maç boyunca.
     Ey hayat seviyorum seni, yağmurunda ıslanmayı, güneşinde yanmayı, suyunu ve rüzgârını, iyini ve kötünü, neyin var neyin yoksa seviyorum seni. Varsın yaş otuz beş olsun, varsın şampiyon olamasın Trabzon, Sevinç hoca kaybettiği iddiada kaybettiği pizzayı ödemesin, ev sahibi zırt bırt kontrat imzalasın, varsın sabahları gerine gerine uyuyamayayım, seviyorum seni hayat.
     Ölü Ozanlar Derneğini oynayacaktık güya, hatta iyi de öğrenciler bulmuştuk rol yapacak ama bürokrasi ve zamansızlıktan iptal etmek zorunda kaldık.

00.06 - pek bi çamurmuşuz yahu - 4.03.2011

0 kere okundu
     Pek bi çamurmuşuz yahu, yenerken iyi de yenilirken yaygarayı koparırmışız. Yok efendim hakem taraf tuttu, yok efendim kenardan oyuna müdahale edildi, zaten cemaatçi bıyıklı adam da sürekli faul yapıyordu. İlk üç maçı alınca turnuvanın favorisi gösteriliyorduk ama kalkan popomuz ve yorgun bacaklarımızla çıktığımız maçta yaşlı amcalara yenilmekten kurtulamadık. gerçi hakemin hakkını vermek gerek, yönettiği her maçta aleyhimize çalıştı. Halı saha maçı uzatılır mı arkadaş, zaman geçiren düşüp kalkmayan olsa gam yemeyecem. Kardeş kardeş bitsinmiş maç, iyi de kardeş kardeş bitince diğer takım çıkıyor üst tura canım beden eğitimi öğretmenim, koca kafalım. Kötü niyetli faul yapılsa veririm ben zaten diyor hiç sıkılmadan. Yahu faulde niyete nerede bakılıyor, Eğitim Birsen’in turnuvasında ameller niyetlere göre mi değerlendiriliyor? Elendik velhasıl kelam, aramızda kalsın ama zaten kaçak adam oynatıyorduk bir dolu, öğrenseler diskalifiye ederdiler bizi zaten.
     Ders çalışmaya ağırlık verdim, bir yandan flash bir yandan c# sevdasına açtım kalbimi, bir gönülde iki kedi miyav da miyav…
     Yanımda bir deli, bir şeyler yapar bir şeyler der, eşek kadar mı küçük çocuk mu belli değil, bakmayın deli dediğime öyle olup olmadığı da muamma. Tek kişilik film olsa hep aynı yoğunlukta sahneye koysa kendini, patlamış mısırlarımı ya da firigomu alıp geçsem karşısına, seyrederken mevsimler değişse, yıllar geçse ardı ardına, ak düşse saçıma… Pardon bende beyazlayacak saç yoktu dimi, unutmuşum. Anneme gidecem ben iki hafta sonra, göresim geldi zaten, gidip yerleşsem Trabzon’uma, dizinin dibine annemin, yanı başına kardeşlerimin, babamın…
     Evet, biliyorum siz de seviyorsunuz Nilüfer’i, haklısınız çok iyi bir albüm yapmış, bir dolu başka sesle süslemiş içime huzur veren sesini. Bakmayın geceler haram dediğine, en az ona eşlik eden Gece Yolcular’ı kadar bilir ki gövdeyi günün ışığı ruhu gecenin karanlığı besler.

18.52 - çok soğuk anneciğim - 7.03.2011

0 kere okundu
     Kar gelecek dediler güneş açtı, sıcak olur zannettik popomuz dondu. Annem yiyin için ama dışarı çıkmayın derdi hava soğuk olunca, bugün anne sözü dinlemek için çok uygun bir gün.
     Hafta sonu İzmit yaptım kızarmış balık tadında. Menüde hamsi, istavrit ve mezgit vardı, yedi kişi dört buçuk kilo balığı yiyemedik, mezgit ne kadar lezzetliyse hamsi de o kadar ot gibiydi. Gecenin ilerleyen saatlerinde yaptığım PES maçlarından hiç birini kazanamadığımı da gururla söyleyebilirim. Murat HUN ile bu güne kadar yaptığım belki de elli maçın ellisini de kaybettim.
     Beşiktaş’ı yenemeyeni dövüyorlar diye biz de attık iki gol. Bu akşam da Gençlerbirliği aynı tarifeyi Fenerbahçe’ye uygularsa değmeyin keyfime.

19.25 - ak düşmüş hayaller - 8.03.2011

0 kere okundu
     Yapmaz normalde, hatta inadına aksini yapar çoğu zaman… Topu getir dedim, tamam dedi bir dakka. Elindeki işi bitirip laptopu koltuğa bıraktı, iki adım atıp topu aldı bana attı, bir daha yapmam dedi, şaşırdık. Canset Özdemir, aslen Beşiktaşlı olup ama bu günlerde susmayı tercih eden minik kurbağamız.
     İki aydır doğalgaz faturası gelmiyordu, internetten abone numaramı kontrol ettiğimde faturanız yoktur diye uyarı veriyordu. Pazar günü eve döndüğümde kapıda İGDAŞ şuursuzlarının gaz kapama ihbarnamesiyle karşılaştım, gazımı kapatacaklarmış. Tekrar girdi internete ve iki aylık toplam 500 lira borcum olduğunu gördüm. At arabası tekerleri biriktirip toptan tahsilat yapmak istemişler benden, ödedim ve sevmedim.
     Ortaokuldan bir arkadaşım borçları yüzünden intihar etmiş, belki de 20-30 yıldır beyaz eşya mağazaları vardı Yomra’da, dün dayamış silahı şakağına çekmiş tetiği. Para yüzünden cana kıymak akıl alır bir durum değil, Allah rahmet etsin rahmetlikse.
     Soğuk devam ediyor İstanbul diyarında, sabah başlayan kar yağışı yekûn teşkil etmese de devam etmekte. Birilerinin boş hayallerine aklar düştü her tanede, bir umut okullar tatil edilecek diye ama ne fayda. İsteyen evinde uyusun arkadaş, ben çalışmak istiyorum.

07.30 - hoş geldin Derin - 9.03.2011

0 kere okundu
     9 Mart 2011 saat 00.30 itibariyle amca olmuş bulunmaktayım. Trabzon’a gitmek için mükemmelliğini her zaman koruyacak bir sebep doğurduğu için Cansu’ya teşekkür ediyorum, abimin de katkılarını göz ardı etmeden tabii ki.

14.27 - sulandırılmış kar - 10.03.2011

0 kere okundu
     Ya toprak sıcak, ya birim alan başına düşen kar tanesi sayısı düşük ya da bir haftadır gazetecilerin sulandırmasından dolayı yekûn teşkil edememekte iki gündür yağan kar. Bir güzel hava, gökten ardı ardına düşüyor beyaz yapraklar, mevsim bahar, mevsim kıştan kalma, keyfim yerinde.
     Hatırlar mısınız, çocukluğumuzun kışlarında kar tadında yaşanırdı kar, tatil tadında değil. Tatil olacak diye değil kartopu oynayacağız diye sevinirdik. İçimizde ki ölmeyen çocuktan bahseden bizler, yaşayan çocuklarımızın çocukluklarını öldürmek için elimizde ki her imkânı kullanmaktan çekinmiyoruz. İzin yok kartopu oynayamazsınız, zaten trafik var sokağa da çıkmayın.  Bir ahh çeksem karşı ki dağların umurunda değil, kime baksan fare dağ başından, küsse de olur küsmese de.
     Şerafettin tavuk getirdi beş altı tane, tahsilatı Handan, Vildan ve Kandemir’den yaptım, kemiğinden tişört ve ayakkabı çıkarttık kanadı yolunmuşun. Kaç yıl oldu son ladese tutuşmamızdan bugüne bilinmez, hatta bilmez şimdiki küçük canlıların çoğu nedir lades. Sağ ol şimdiden Vildan çığım, tişörtün markası belli, rengini ve modelini sen seç. Kandemir çiğim, boş ver ayakkabıyı, Ömer’in yeterince ayakkabısı var zaten. Ne kötü adam oldum çıktım ben bu aralar, herkesten bir şeyler kazanıyorum, hep bir iddiaya girelim mi cümlesi dilimde kazanacağımı bildiğimden beri.
     Kim derdi ki brokoli çorbası balıktan daha tatlı gelecek damağıma, adına aşk deniyor sanırım. Mutfağımın şeytan üçgeni; brokoli, karnabahar ve Brüksel lahanası ustasının elinde ahenkle dans ediyorlar…

00.35 - üç filmlik mola - 12.03.2011

0 kere okundu
     Yaşlandığımdan olsa gerek geceleri uyumak daha ilgi çekici geliyor, son bir aydır birkaç istisna dışında gece saat 1.00 olduğunda çoktan uykuya teslim etmiştim kendimi.  Dün gece izin verdim kendime, üç film birden seyrettim gece yarısından sonra.
     Hesapta önce okula geçip oradan Ümraniye’ye gidecektim OPET genel merkezine. Ardından da Küçük Çekmece’ye geçip Cansu’ya antika radyo alacaktım. Ama sabaha karşı yattığımdan yataktan kalkmak için günün bitip havanın kararmasını bekledim.
     Biliyorum sıkıcı, tamam kapatıyorum bilgisayarı, film seyretmek yazmaktan daha güzel sanırım, hem yazan hem de okuma potansiyeli olan için.

00.02 - Canset ÖZDEMİR - 12.03.2011

0 kere okundu
     Artık yeni bir konu mankenim, yeni bir günce materyalim var, Canset ÖZDEMİR. Kendisinin “örnek” davranışlarını zaman zaman buradan paylaşacağım.
     Not: Bir hafta sonra Google´da Canset yazınca tahmin edin neler neler çıkacak, uffff çok uyuz. Sanırım yani...Basının gücünü kullanmayı seviyorum.

09.42 - hoş geldin bahar - 14.03.2011

0 kere okundu
     Nedir bu neşen diyor Saadet, Emine de hoşnutsuz cümleleriyle katılıyor muhabbete, Hülya kahverengi elbisesine rağmen ne çok konuştun diyor… Sabahın köründe güneşle uyanmışım, taze sıkılmış greyfurdumun yanaklarından öpüp sokağa atmışım kendimi. Daha ne ister insan baharın ilk güneşi varken, keyiflenmek için yeterli bir sebep değil midir? İbrahim Tatlıses’in vurulduğunu duyduğumda çok üzüldüm, işe bile gitmek istemedim diyor hatunun biri milliyet.com.tr’de. Çalışmaya meramı olmayan bahane arar pazartesi sabahı, aynı bizim kadın kişiler gibi, neşeye de karşıyız çalışmaya da. Yar bize bir kar yağdır üç metre olsun, mevsim bahar olsa da okul tatil olsun, çalışmaya karşıyız hayat bayram olsun.
     Pek bahsetmedim sanırım, bu yıl sevimli bir YBS grubum var, her ne kadar ilk günlerde doğal olarak azıcık sorun yaşasak da şimdilerde keyifli keyifli zaman geçiriyoruz. Yiğidi öldür hakkını ver derler ya, sevmediğim bir topluluğun bireyleri olsalar da seviyorum bu sınıfta ders anlatmayı.

23.45 - aklı az yapma çiçekler - 14.03.2011

0 kere okundu
     Bu kadınlar neden bu kadar aptal olmak zorunda, neden her seferinde bu kadar yapmacık, bu kadar dolduruşa gelmiş davranmak zorunda? Yok efendim abin Cansu’ya ne almışmış, doğum yaptı ya, Derin’i dünyaya getirdi ya, abimde almalı bişiler. Zaten Sadık da Nalan’a acaba ne alacakmış… Yahu hiç mi kafanız basmaz, hiç mi durup düşünmezsiniz, kafanız almaz mı değerini kaybeder boku çıkarılan şeyler. Doğum gününde hediye, yılbaşında hediye, 23 Nisanda, 29 Ekimde hediye, sevgililer günü uf zaten, milli bayramlar, evlilik, nişanlılık yıldönümleri de var. Ulan o kadar cılkını çıkartıyorsunuz ki adam gibi bir iş yapıp dünyaya güzel bir bebek getirdiğinizde zaten tadı çoktan kaçmış oluyor hediye meselesinin. Adam olanın yanağına içten bir öpücük, nadiren de olsa bir buket kır çiçeği kâfi. Ama uslanmaz bizim kadınlarımız, aklı az lafı bol yapma çiçeklerimiz, içerik önemlidir ama şekil çok daha önemlidir. Kapitalizme en düşman olanların bile kıçı düşer kırmızı kadife kutuda ki tek taşı görünce. Umurlarında bile değildir aslında mutluluk zannettikleri şeyin sadece para karşılığında alınmış olmasının. Gözü doyacak olan varsa alıp götüreyim bizim köye, salayım çayıra çimene, istemedikleri kadar çiçek, ister koklasınlar isterse otlasınlar… (doğrudur, her kadın uymuyor bu tanıma)

22.18 - iki siyah beyaz fotoğraf - 15.03.2011

0 kere okundu
     İstifa etmiş adam, Beşiktaş’ın harbiden gâvur, ekstra olarak kıçı kalkık teknik direktörü. İnsanın ekmek yediği kapıya saygısı olur ki bu hamuru mayasız, ekmek bile yemiyor çikolatalı pastalarla besleniyordu. Yıllık 2 milyon altı yüz bin Euro ücret alan kendini beğenmiş züppe, küçümsediği ligde çalıştırdığı takıma son yılların en büyük hüsranını yaşattı. Yılların kartalını kelaynak kuşuna çevirip takımı Portekizliler ile dolduran suratsız Alman, üç aydır topa ayak vurmayan Ukrayna takımından her seferinde dört gol yiyerek Avrupa macerasına da son verdi. İstifa etmiş adam kendisini Türkiye’ye getiren adam müsveddeleriyle yedi ay dalga geçtikten sonra.
     İbrahim Tatlıses’i vurmuşlar, kulpu kırılmış su yolunda testinin, hayatta kalmak için savaş verir olmuş. Her ne kadar sevmesem de, her ne kadar hak ettiğini düşünsem de can neticede. Kimse öyle bir ölümü hak etmiyordur, canı veren almalıdır canı alınan kötü olsa da. Gazete bütün sevgilileri oradaydı diye yazıyor bacaklarından vurdurduğu tüm kadınlardan bahsederken.  İki kuruş etmeyen dansözleri milletin başına taç eden, yanında çalışan yaşlı adamı kameralar önünde tekmeleyen, ölmüş Hilmi Topaloğlu’nun arkasından canlı yayında pezevenk diyen koskoca İbo’yu vurmuşlar kafasından. Keşke sadece albüm yapsaydı da bu kadar gözümüzün içine sokmasaydı defolarını, çok daha fazla üzülür sesinin hakkını verirdik.

18.00 - akşam yemeği - 17.03.2011

0 kere okundu
     4 orta boy kabak, 1 küçük soğan, yarım çay bardağı zeytinyağı, 3 yumurta, 1 çay bardağı un 1 paket kabartma tozu, yarımşar çay kaşığı kara ve pul biber, kafama göre tuz ve bir kaşık rendelenmiş yayla peyniri. Akşam yemeğinde bürüksel lahanası ve cordon bulue yanında fırında kabak mücver var. Kurtlar Vadisi’ni seyrederken de dün aldığım kestaneleri fırına verip sefamı sürerim.
     Pazartesi sabahı pek bir cıvıl cıvıl başlamıştım haftaya, nedir bu sinir bozucu halin, biz pazartesi sendromu yaşarken sen fazlasıyla şen şakraksın diye sataşan arkadaşlara pek kulak asmamıştım. Salı, Çarşamba ve Perşembe sabahları en suratsız halimle uyanıp her seferinde işe gitmemek için bahaneler üretmeye çalıştım, pazartesinin neşesi yerini suratsız koca kafalı bir yaratığa bıraktı. Ama çok şükür ki bir haftayı daha bitirip tatil için start verdim. Yarın da Trabzon’a uçup sefama sefa katacağım minik Derin’i severken. Boru değil amca olduk anasını satayım da biri akıl versin ne iş yapar bu amcalar.
     Kızgın fırında 170 derecede 30 dakikacık pişmesi gerekiyormuş mutfak robotuyla haşat olmuş kabak ve saz ekibinin. Son beş dakikada da cordon blueları atınca yanı başına eder sana akşam yemeği cancağazım.

08.45 - fıs fıs fıs amcasının göğsünde... - 20.03.2011

0 kere okundu
     Fıs fıs fıs uyuyor, uyanıp anne sütünü içiyor, sonra gazı alınsın diye ağlıyor, finalde bırt yapıp tekrar uyuyor amcasının kızı. Yeni doğmuş bebekleri sevmem normalde, birkaç ay geçtikten sonra sevimli görünürler gözüme ama bunun soyadının Sarımehmetoğlu olmasından dolayı ayrı bir sevimli göründü gözüme. Bir- iki saat idman yaptık, amca demesi için taktikler verdim ona annesinin muhalefetine rağmen. Neymiş efendim bir haftalık bebek konuşur muymuş, sanki on ikinci bebeği hanımefendinin, nereden bileceksin, biz fırsat verelim de küçük hanıma ister konuşsun ister ağlasın. Gel biraz gezinelim evin içinde dedim ağladığında, önce ağlaması dindi, ardından göğsüme yaslanıp yine fıs fıs fıs yaparak uyumaya başladı.
     Bir günlük Trabzon macerasının çoğu zamanı köyde geçti, kıştan kalma çıplak topraklar üzerinde bir öteye bir beriye gezinip durduk. Ablamın yaptığı kuymak benim yaptığımdan üç beş kat güzel oluyormuş, bir kez daha yaşayarak öğrendim. Yine ablamın açtığı börekleri görünce aç gözümüzü doyurmak için midelerimizi bozana kadar yedik abimle birlikte.
     Sabah altı uçağı sise rağmen kalktı da geç kalmadan döndük itin kopuğun şehri İstanbul’a. Öğleden sonra ders var, şimdi biraz uyumalıyım…  

00.19 - iki siyah çerçeve - 22.03.2011

0 kere okundu
     Uzadı tatil, başlamadı iş, uyku da uyku öğlenlere kadar. Sağlık ocağına kayıt, biraz adale ağrısı, ardından göz muayenesi ve azıcık havalı iki siyah çerçevenin içine iki de cam. Günlerden pazartesi aylardan mart ve sene iki bin on bir.
     Televizyonda boktan bir haber, bir dolu akbaba çullanmış bir çakalın üzerine, o çakal ki etrafı kendi gibi çakallarla dolu. Lia’ya saldırmış tek dişi kalmış canavar, medeniyet dediği yerden çıkan siyah su, vermek için değil almak için hücumda. Neden bu kadar akılsız bu çöl insanları, neden her zaman birilerine ihanet ederken birilerine tav olmak zorundalar, neden birbirlerini öldürmek zorundalar. Görmediniz mi Irak’ta olanları, kucağına oturmak istediğiniz Amerika ve İngiltere, ya da Fransa ne zaman hayır duanıza âmin demiş ki şimdi diyecek. Tunus, mısır derken Lia’da gitti, sırada Yemen ve Suriye var. Kime sorsan meselenin petrol olduğunu söyler ama asıl olan çöl insanının akılsızlığıdır.
     Saba Tümer konuşuyor, yanında üç kuşak Hülya Koçyiğit… Sabahın evlilik programlarından çok da farklı değil, tek farkı konukların kalitesi. İki kahkahaya tav olmak her coğrafyanın insanı için alışılagelmiş bir durum. Gülmek için sebep olması gereklilik değil, kadın gülüyor ha bire, başkası yapsa salak mısın ne gülüyorsun derler, ben diyorum mesela ama kuvvetle muhtemeldir ki duymuyor göründüğü kadar aptal olmadığından emin olduğum.

03.05 - yedi kilo balık - 24.03.2011

0 kere okundu
     Yine başladım c# çalışmaya, gecenin üçünde ayaktayım iş çıkışı aldığım iki saatlik uykunun gazıyla. He babam de babam, bi gayret çalış be babam, yarısından dönme yolun her seferinde desem de toplam ders saati iki yüz çarpı altmış dakika olduğundan ver her anlatılanı bir seferde anlamadığımdan… Bilgiden zarar gelmez, ne öğrenirsem kardır şu güneşi her mevsim ısıtmayan dünyada.
     Dün akşam Timuçin Bilazer misafirimdi, tüm ağırlığıyla Akçaabat köfteleri löpür löpür götürdük birlikte. Evet, haklısınız mutfakta biri var ve iyi ki de var. PES oynadık sekiz on oyun ve o da Murat Hun gibi yendi beni ne yazık ki. Gerçi sağ olsun kankam, Murat kadar acımasız değildi de birkaç maç aldım. Ne zamandır uzak kalmışım sanal yeşil sahalardan, klavyenin yardımıyla ısındım meseleye, Cuma akşamı Murat’ı sarı lacivert formasıyla yeşil çimlere gömmeyi düşünüyorum.
     Ömer ile İkea yaptık, somon füme yiyip İsveç köftesinin tadına baktık. Bu Japonlar çıldırmış olmalı, kişi başına yıllık doksan kilo balık tüketiyorlarmış. Ulan ben bile senede yirmi kilo yemiyorum. Gerçi memleketimde kişi başı yıllık tüketim yedi kilo olsa da bu Avrupa birliği ortalamasının yarısı, komşumuz Yunanistan’ın üçte biri İspanyolların ise beşte biri. Bu da demektir ki elin gavuru ağzının tadını biliyor bizim midesizlere oranla.
     Süpermen’in süper olmayan haline benziyormuşum gözlüklerle, Ömer´in fikri. Gerçi herkes birine benzetiyorum ama kime deyip duruyor. Bilgisayar bölümünde Burak Hoca var ona benzetiyorsunuz diyorum. Yok, artist birisine diyor Günay hoca, oysa artistlik yoktur fıtratımızda, uyurken gayet uslu, ağırbaşlı bir insanımdır.

23.15 - kargo - 27.03.2011

0 kere okundu
     Otuz dört yetmiş dedi teyze, aklım başka yerde olduğundan peki deyip  ödedim parayı. Çıkıp markete yürürken faturaya göz attım ve ne için para aldıklarına baktım. Uçakla gidiyormuş yürümesi gerekenler, o yüzden tarife kazıkmış, üstelik altı lira da eve teslim bedeli varmış. Yahu Trabzon dediğin çocuk poposu kadar bir yer, taksiyle gitsen en uzağı on lira tutar, üstelik bunlar taksi kullanmayıp kamyonetle götürecekler yolcuyu. Abimin Shox Rival ayakkabılarına karşılık ki hayatım boyunca giydiğim en rahat ayakkabılardır Caterpillar bot alacağıma söz vermiştim. “Ket”ler biraz tuzlu olduğundan Dockers aldım ve bende bıraktığı diğer botlarla birlikte kargoya verdim.  Yarım kaldı anlatıyordum, MNG kargo çalışanı teyzeye gidip bu iş bana tuzlu geldi dedim, PTT kargo ile göndersen 10 lira tutmaz ama siz üç katından fazla aldınız, vazgeçtim sizle çalışmaktan. Peki dedi, peki dedim, faturayı verdim, paramı ve paketimi verdi, iyi günler dedim, iyi günler dedi. Yarı parasından az ödeyerek Yurt İçi Kargo ile hallettim işimi, ederi on dört lira.