20.44 - Meral Hoca - 3.06.2011

0 kere okundu
     Baba olan olana yakın çevrede, önce Yener’in Kuzey, ardından abimin Derin, sonra Nalân’ın Irmak ve şimdide Murat’ın Janset… Aldı başını gidiyor bebek ağlaması, hala amca telaşı…
     Yol İzmit’e düştü yine, Kocaeli Üniversitesi’ne. Uzun uzun lafladık Celal Çeken hocayla, Konya Selçuk üniversitesi olacak diyor yeni durağım. Koridorda Meral Altınay hoca ile karşılaştık, merhaba dedim dur söyleme şimdi bulacam adın neydi dedi. Bulamazsın dedim, Süleyman dedi, hayır dedim. Kitabın var bende dedi, on yıldan fazla oldu unutmamış. Mavi Ayaklar’ın yerine yeni bir kitap yollayayım sana dedi, siz kitabı hazır edin ben uğrayıp alırım dedim, peki dedi.

21.45 - günaydın, ben Burak - 4.06.2011

0 kere okundu
     Tereyağında alabalık ve bol mevsim salatası… Mutfakta olmak güzel, evimde olmak güzel, bir yuvaya sahip olmak güzel, hayat güzel defalarca balık yemek kadar…
     Sabahın köründe başladı gün, 06.20 treni ile Yarımca’dan İstanbul’a döndüm uykulu uykulu. Su hayattır ve uyanmak için en iyi şeydir duş. Boş iştir hayatın içinde ne varsa, uyumaktır aslolan hafta sonları ve herkes bilir ki beni tanıyan, çalışmaz hafta sonu kafam, tatildir en kafasından. Akıl dediğin çar çur edilmemelidir, hafta içi kullanılıp hafta sonu nadasa bırakılmalıdır.
     Tereyağı dediğim Trabzon’dan, mısır unu çakma, alabalık evcilleştirilmiş, kıvırcık ve domates, soğan ve salatalık çoğu Kürt, çoğu Türk pazarcılardan diyecem ama yalan olacak en az Yılmaz Erdoğan’ın ki kadar. Politika yapıp ele geçirdiler memleketi ezik edebiyatı yapa yapa diyecem, siyaset olacak, balığın tadı kaçacak, salataya sirke olacak ki hiç sevmem salatada sirkeyi. Sustum ve işime döndüm saat 21.40, tereyağında balık ve usul usul sevişme tadında bir keyif kadınların hiç sevmediği kızarmış balık kokusunda. Zaten kadın dediğin ne anlar sevişmekten, bacaklarını açmaktan ibarettir güncesinde seks. Günaydın ben Burak…

11.54 - yaz geldi - 9.06.2011

0 kere okundu
     Perde salınıyor, hafif rüzgâr, bolca ısı ve istemediğim kadar nem. Yaz geldi her nereden geldiyse, sırasıymış dediler, sırası mı şimdi diye çıkıştım, umursayan olmadı…

02.37 - en minik Sarımehmetoğlu - 10.06.2011

0 kere okundu
     Sabah olacak akşam olacak, sabah olacak akşam olacak, sabah olacak akşam olacak ve her seferinde daha da azalacak endişeleneceğiz, her seferinde daha bir sağlığına kavuşacak en minik Sarımehmetoğlu.
     Sabahın sekizi hemencecik olur da o 4-5 saat nasıl geçecek? İçerde canını sıkan bir şeyler olursa seslenmen yeter, amcan hemen kapının önünde bekliyor olacak. Gerçi aldığın narkoz ile kim bilir ne rüyalar görüyor olacaksın, belki de Fenerbahçe’nin şampiyonluğu iptal olacak ve kupayı bize verecekler, rüya işte olur mu olur. Annen zaman zaman ağlıyor baban ise gözlerini kapatıp bir yerlerde uyuyor numarası yapacak, anneannen telaşlı, amcan ise ameliyathanenin kapısında nöbette olacak. Mustoş da gelecekmiş, Esra ablan da buralarda olacak, Ayşegül ve Çiğdem teyzenlerde…Varsın kalbini çıkartıp yerine makine taksınlar bir kaç saatliğine, dışarıda bir dolu insanın kalbi senin için atacak. Biliyorum Halil Amca’lar sana iyi davranacaklar ama yine de kalbin sıkışırsa seslen, amcan en yakınlarında olacak, ne zaman istersen üstelik…

11.20 - voltadayım - 10.06.2011

0 kere okundu

Beklemek çok zor be Derin, geç kaldım zaten, göremedim ameliyattan önce seni. Sabahın köründe almışlar içeriye, geldiğimde annen ağlıyordu babanın yanı başında, gitme dedi göremezsin, yine de geldim, göremedim, başlamış zor yolculuğun, yaşam mücadelen…

Voltadayım ufacık koridorda, bir ileri bir geri geçmiyor zaman, geçiyor da aslında bitmiyor bitmesi gereken, gelmiyor gelmesi gereken haber, aynen devam ediyordan ibaret tüm bildiğim ve bu hiçbir endişeye ilaç değil.

Cesur aslanın içinde korkak bir fare varmış diyor annen, hiç bu kadar endişeli değildin diyor, korkuyor insan, korkmaz mı zaten onca kesikten, onca zaman makineye bağlanmaktan… Hem sen en küçük Karamehmetoğlu’sun, en masum, en korunmasız, en yardıma muhtaç… Korkmaz mı insan sonu kötü olabilecek en çaresiz haliyle beklerken…

Her şey yolunda dese de yaşlı bir amca, kalbin deliğini kapadık dikişleri atıyoruz dese de değişen bir şey yok benim içimde, yine telaş yine endişe, minik kalbin masanın üstünde kalbinin yerinde kalpsiz bir makine, yine korkak fare voltada koridor boyu.

21.35 - Ercan - 11.06.2011

0 kere okundu
     Ortaokuldan ve mahalleden arkadaşımız, bir alt sınıfımız, Cengiz, Mehmet ve Ercan üçlüsünün en sakini.
     Bir iki ay önce başlamış şikâyetleri, gözleriyle sorun yaşamış, doktor gözlük vermiş. Gel zaman git zaman ki topu topu birkaç hafta geçmemiş şikâyeti, artarak devam etmiş. Nörolojiye git demiş doktoru, gitmiş kötü olanı duyacağını bilmeden.
     Üç hafta önce İstanbul’a geldi, Yeditepe Üniversitesi’nde çekilen film sonucu Trabzon’dakinin aynısıydı. Doktor alırım ben bunu dedi ama ikna olmayıp başka hastaneye gittiler, zaman geçerken hastalık hızla ilerliyordu. Pazar günü Çamlıca tepesine çıkıp gülüp eğlenen Ercan şimdi Acıbadem yoğun bakımında ölümle pençeleşiyor. Pazartesi günü biyopsi için alınan örneğin sonucunu göremeden yatağa düştü, durumu kritik, aile mucize bekliyor, beyinde ki tümör her geçen gün kök salıyor.
     Derin başarılı bir ameliyat geçirdi, şimdi solunum aletine bağlı bir şekilde yoğun bakımda uyutuluyor. Birkaç gün sürecek bu durumun sonunda kalbinin yeni durumuna uyum sağlayıp soluklarının normale dönmesini bekliyoruz.

15.35 - Derin keyif - 13.06.2011

0 kere okundu

Zor bir seçim gününden sonra yorgun gövdemi teslim ettiğim yataktan öğlen kalktım. Şimdi hastanenin kantininde Derin hanımın keyfine keyfimizle eşlik ediyoruz.

11.35 - bitti yarısı yolun - 16.06.2011

0 kere okundu
     Kısacık ömrünün yarısından çoğu hastanede geçiyor goncanın, dal kırılıyor apansız otuz dördünde, yolun yarısını bitiriyor diğeri güneş batıyor ve ay tutuluyor kim bilir kaç milyon kere, bugün 15 Haziran 2011.
     İyi olan Derin, beş saatlik yorucu ameliyat hayata döndürdü annesinin tarla faresini, artık yaşıtları kadar rahat nefes alıyor, tık tıkları olması gereken ritimde minik kalbinin. Birkaç güne hastaneden çıkıp annesinin kucağına kavuşacak, bir ay sonra da Trabzon’a dönecek işler beklendiği gibi giderse.
     Bahsetmiştim Ercan’dan, henüz gencecik yaşında gelip bulmuş kötü olan, zamanın doldu demiş. Daha bir hafta önce ağabeyleriyle Çamlıca tepesinde çay içip gülüşürken bugün son nefesini verdi ardında gözü yaşlı bir dolu insanı bırakarak. Bir güneş battı ve bir çift göz kapandı açılmamak üzere. Ölüm yine yaptı yapacağını aktı su buldu yolunu, yol ki yoldan çıkanların bile gitmek istemediği, yol ki gidenin dönemediği. Yolun açık olsun Ercan.
     Bugün bitti yolun yarısı, otuz beş yıl bitti nasıl geçtiğini bilmeden. Daha dün Halis ile misket oynuyorduk okul çıkışında, Lambat’a kaçıyorduk annemden izinsiz. Lise, üniversite, Kocaeli, Konya derken geçip gitti zaman, piştikçe ne kadar ham olduğumu anladım hayatın, ne kadar ham olduğumu gördükçe gamını çekmekten vazgeçtim Dünya’nın.
     lk pastam iş arkadaşlarımdan idi. Her ne kadar Naile pastayı, Şerfettin mumları göstermiş olsa da, Vildan beceriksizce sürprize katkı sağlamaya çalışsa da görmemezlikten geldim hiç yapmadığım bir şeyi yaparak. Ardından şirin kızlarım geldi beraberinde pastaları ve hediyeleriyle. Büşra her zaman ki mütevazılıği, Başak evin kızı halleri, Merve ürkekliği ve koca kafasıyla diğeri. Mervelerin Kaya olanı apachi dansı bile yaptı doğum günü hediyesi olarak, hatta Başak sokak ortasında gösterdi hünerini Merve’ye nispet, hocam gerçekten geçirecek misiniz beni webden diyerek. Üzgünüm canım evladım, kandırdım seni. Evde de bir pasta vardı tam uykudan uyanmışken karşımda bulduğum, aldırmadan göbeğimin her geçen gün büyümesine hepsinin tadına baktım mumları üfledikten sonra.
     Sanırım yaşlandıkça değeri artıyor insanın. Her ne kadar aynaya bakınca yirmi üç yaşında kel kafalı bir adam görsem de otuzu bitirdikten sonra beşi de bitirdim en gamsız halimle.

18.42 - parantez içinde ki sapık - 21.06.2011

0 kere okundu
     Koşturarak geçti son iki ayı hayatın, bir parantez açtı hepimiz için ve bir dolu şey yazdı korku ve endişeden ibaret. Ve kapandı bugün parantez, neredeyse kaldığımız yerden devam edeceğiz hayatımıza, zamanından önce çıkan dişimiz, eskisinden çok daha fazla sesimizle. Derin döndü evine, bitti ilaç kokulu macera, hayat normale döndü sanki.
     Dört beş gündür almadım elime kalem, okul ve karne, Yarımca ve Janset bebek derken şakacı muhalefetin Tayyip Erdoğan’ın sattığından şüphelendiği güneş de geldi çattı. Dört beş gündür almadım elime kalem, Japon balıklarının diğeri de öldü. Dört beş gündür almadım elime kalem, kelebekte simyayı gördüm, dokundum ve altına dönüştü değersiz ne varsa.
     Metrobüsde otururken biraz da ders çalışayım dedim, asp kitabını okuyup bazı yerlerin altını çiziyordum ki yan taraftan gelen sese dönmek zorunda kaldım. Çekilsenize diyordu kafamı çevirince yirmili yaşlarda olduğunu gördüğüm kadın. Nasıl yani dedim, beni salak mı zannediyorsun, ben çekildikçe üzerime geliyorsun diyerek azarlamaya devam etti. Baktım bacağım bacağına değmiyor bile, hasta mısınız dedim, sus be sapık dedi. Sapık olsam bir dolu güzel kadın var etrafta sana mı sıra gelir dedim, amcam yaşındasın ne konuşuyorsun dedi. Sapıkmışım vesselam otuz beş yaşından sonra öğrendim.

00.58 - ilk Çerkez köyü - 27.06.2011

0 kere okundu
     Yeşile doydum hafta sonu, dağa ormana doydum, temiz havaya, kuş sesine, huzura doydum. Cuma öğleden sonra körfezin karşısına çevirdik rotamızı, kuzen Cansel’in köyüne gittik Altınova’dan on dokuz kilometre yukarıya, Aktoprak isimli bir Çerkez köyüne.
     Vişne, erik, dut ve kayısı dalından yeme fırsatı bulduğumuz meyvelerdi. Keyfimi doruklara çıkartan huzur dolu sessizliğe tuz ve biberdi kuş sesleri. Karşı yamaçta ki koyunlar, inadına beyaz keçiler, komşu ağaçta ki ağaçkakan, yanı başımızda ki kovanların formsuz arıları ve yol kenarı kaplumbağaları…
     Gittiğimizde çayı demlemişti Davut abi, veranda da oturmuş bizi bekliyordu. Her yer düzenli ve temizdi, sağ olsun Davut abi konukseverliği kadar tertip ve düzeninden de fazlasıyla geçer not aldı benden. Ki eleştiriyi yaşam biçimi haline getirmiş ben her şeyi beğenmem kolay kolay.
     Sabah yürüyüşünde göbeğine baklava deseni verme hevesinde ki Erol abinin arkasından sürüklendik Cansel ve ben. Gerçi dönüş yolunda gördüğü yılan yüzünden yakaladığı hız ile yol alsa yarım saatte İznik Gölü’ne varacağından kesinlikle ona yetişemezdik. Eve döndüğümüzde uyanmış olduğunu hiç ummadığımız Esra Hanım kahvaltıyı hazırlamış huysuz Canset ile bizi beklemekteydiler.
    Dönüş yolunda İznik Gölü’nün etrafını dolaşıp Orhan Gazi üzerinden İzmit’e oradan da İstanbul’a döndük. Cuma günü akşam beş gibi çıktığımız şehre Pazar gecesi on birde döndük.

00.08 - sattırmadılar anasını - 28.06.2011

0 kere okundu
     Bacaklarım ağrıyor, yürü yürü nereye kadar anasını satayım. Ansını satayım dedim de aklıma geldi, seçimde başkandım ya sandığa, işte o sandıktan çıkan oyları saydık ya, sonra da kim kime kaç kere vermiş diye kâğıtlar düzenledik ya, ha işte o kâğıtları almak için gelen elemanlardan biri Trabzon’dan göçme Muşlu bir nokta nokta diğeri de sen hangi partidensin sorusuna TKP diye cevap veren bir şeker hatun. Sıkıştırır dururlar beni bize de ver bize de ver diye, şeker hatuna verecem ama çakma Muşluya ısınamadım bir türlü, kırtasiye olayını da sevmem, yanımda bir dolu koca kafa, aldım kalem kâğıdı yaz babam yaz. Bunlar ısrar eder illa ki ver, e bekleyin derim verecem yok derler hemen şimdi ver. Satarım anasını dedim vermiyorum uleeen. Bizim Trabzon’dan yana çakma, Muş’tan yana göçme eleman sus pus, şeker hatun car car car… Üzerine alınmış olacak, sen kimin anasını satıyorsun dedi, görev resmi, benim ağız gayri resmi, uzatsam uzanacak atmış kafam, kaldırdım kâğıdı aha da bunun anasını satıyorum dedim, kapattım mevzuyu. Anasını satayım dedim de oradan geldi aklıma, yoksa geveze falan değilimdir bilir herkes, bilir dimi, bilir biliiiir. Sustum mesela an itibariyle, bilir herkes hiç sevmem konuşmayı.

12.32 - Sadrim Şenerim - 29.06.2011

0 kere okundu
     Sınavlar da sınavlar, gece geç yatmışım tatildeyim arkadaş, sabah erken kalkamam, kalksam da evden çıkamam, çıksam da değmez çıktığıma. Sınavlar sınavlar…
     Hava kapalı, üzerimde bir ağırlık, gönlümde yatak, içimde uyuma isteği…
     Trabzonspor’un başkanı itiraz ediyormuş futbol federasyonuna sadece bir adamlarının alınmasına. Canım iş görmezim, elden ayaktan düşmüşüm… Sen tutup elin Fenerlisi’nin peşine düşersen üç önerip bir alırsın şekilde görüldüğü gibi. Ayıdan post Fenerliden dost olmaz mesele futbol ise.  Daha bunlar işin başı nağmeleri, biz senden ne ciyaklamalar duyacağız sene içerisinde, demedi deme Sadrim Şenerim.