12.30 - otuz beş yılda bir - 5.08.2011

0 kere okundu

Bilgisayardan özellikle de internetten uzak olduğumdan yazamıyorum sık sık, birikse de yazacak bir şeyler geçip giden güne karışıp uçuyorlar aklımdan. Ezan okunuyor şimdi, sahur vakti, babam, çiğdem, ablam ve ben kalkıp bir şeyler atıştırdık, annem inat etti kalkmadı sanki kalksa bir şey yiyecekmiş gibi. İnternet yok evde, yarın atarım bunları günceme, gelmişken kalem perisi karalamak gerek dedim.

Pazar günü otuz beş yıldır olmayan bir şey oldu, abim bana iyi bir şeyler söyledi, inanamadım, Cansu’ya dönüp yanlış mı duydum diye baktım, beş dakika geçmemişti ki ikinci iyi bir şey daha söyleyince çimdikledim kendimi. Rüya değildi, Trabzon’dan Yomra’ya doğru ilerliyorduk ve yazılarını okudum çok iyi dedi Kazım Sarımehmetoğlu. İkinci iyi şeyi birincisinin şokundan dolayı tutamadım aklımda ama yaptı, otuz beş yıldır yapmadığı şeyi beş dakika içerisinde iki kez yaptı.

Az önce ki mevzunun geçtiği yolun sonu Forum alışveriş merkezinde bittiğinde kucağımda Derin bebeğin varlığını verdiği mutlulukla ki kucağımda uyuyakalınca mutluluğum ikiye katlandı dolaşıp durdum mağazalarda. Oyuncakçıdan tutun da kitapçıya kadar attığım mutluluk adımları Koçtaş’dan daha sonra geri vereceğimiz bir masa ve altı sandalyesini alarak bitti.

Bugün yani 2 Ağustos günü Emre Bölezoğlu denen ziyadesiyle itici insanın emniyette ve adliyede sorgulanması ekstra bir mutluluk kaynağı idi.

İlk iftarımı abimde ikincisini annemlerle yaptığımı söylemiştim sanırım ya da söylememişsem de söyleyeyim.

02.19 - yaz günü serinliği - 8.08.2011

0 kere okundu

Ne güzel yaz günü güzü yaşamak, yağmuru ve rüzgarıyla, temiz havası ve soğuğuyla. Daha birkaç gün önce sıcak ve bunaltıcı nemle boğuşurken, üstelik de oruç tutmak gerekirken bundan büyük lütuf olmasa gerek memleketimin en güzel köşelerinden birinde.

Bakmayın Trabzon’da ve tatilde olduğuma, alışılagelmiş eylemler içerisinde değilim, yemekten uzağım mesela. Geçen akşam Dobiş ile birlikte iftar edelim dedim ki Dobiş bizim Okan Özkan oluyor ama en sevdiğim tavuk döner yapan yer bulamadım. Bırakın istenildiği gibi yemek yenecek bir yerlere ulaşmayı sokakta insan bile olmuyor zaman zaman. Cumartesiydi sanırım, abime giderken Taşbaşı’ndan yukarı çıkıp Uzun Sokak’tan Beşirli dolmuş durağına doğru yürüdüm. Sanki cumartesi öğle vakti değil de Pazar sabahı, herkes uykuda da o yüzden sokakta kimsecikler yok. Zaten Dobiş ve Ceyhun ile de pek görüştüğüm yok, Dobiş boşanacak olmanın getirdiği depresyonla, Ceyhun ise yeni evlenmenin getirdiği şaşkınlıkla kendi akıntılarında sürüklenip gidiyorlar. Bendeniz Salim Sarımehmetoğlu’da Trabzon’u nakite dönüştürmenin uğraşı içerisindeyim aynı zamanlarda. Salim dememin sebebi tamamen Trabzon’dan kaynaklanıyor, zira buralarda mahkeme kararlarından çok ailenin ve çevrenin verdiği kararlar kabul görüyor, ismim değişmiş olsa da herkes beni Salim olarak bilip Salim olarak görüyor.

İftarda babam, sahurda da annemle uğraşarak zamanı keyifli hale getirmeye çalışıyoruz. Kocaman bir tabak almış kendine babam, üç kişinin içtiği çorbayı içip bir iki lokmacık diğer yemeklerin tadına bakıyor, ardından da iki kişinin zorla yiyebileceği kadar tatlıyı bir çırpıda götürüveriyor. Bir de yeni moda çekirdeğiyle birlikte zeytin yeme adeti edinmiş, sağlıklı olduğunu söylese de annemin ve bizlerin eleştirileri sonucunda zeytin babamdan uzak bir yere konularak her gün konu kapatılıyor. Sahurda ise annemin her gece değişmeyen ben yemek yedim yatarken söylemine kulak asmadan onu kaldırmaya çalışmam, sevgili kızı ve benim de ablam olan Emine’nin annemin tarafını tutarak, “uğraşma kadınla Salim, yatmadan önce yedi o” çıkışmalarıyla gecenin az da olsa renklenmesini sağlıyoruz. Gerçi bu gece kalkıp çocukluğumdan beri yemediğim usta kuymağından yapacağını söyledi, yarım saat sonra sözünde durup durmadığını göreceğiz.

Yarın belki de yüz tane hak sahibi olan bir yerin tapusu üzerinde çalışacağım. Sayfama abuk subuk yorumlar yazan sevgili arkadaşım Cüneyt Maraş’ın zorla yardımını almak için öncelikle hayır diyemeyeceği abimi devreye sokmam gerek, ardından resmi belgelere ulaşmanın rahatlığını yaşayacağım.

Bahçeden bir dolu erik topladım, çocukluğumda ki tadları kalmamış sanki, yedi sekiz farklı ağaçtan toplamış olsam da ya hepsi birbirine benziyor ya da mesimleri geçtiğinden bana öyle geliyor. Kaban deriz, hemen bizim evin altında ziyadesiyle uçurumdan ibaret bir erik cenneti idi yıllar önce. Şimdi ise dikenli bitkiler ve kurumuş ağaçlardan ibaret bakımsız bir orman görünümünde. Saraçoğulları’nın Murat sordu Cuma günü çocukluğuna dönüyor musun diye, nasıl döneyim anası ağlamışken mekanlar, zamanda yolculuk yaptıracak yerlerin yerinde yeller esiyor, ya aslı bozularak imar edilmiş ya da kaderine terkedilmiş, insanlar ya ölmüş ya da yerine yenileri gelmiş. Dönüyorum desen yalan muhtemelen, fırıncının arabası gelip “ekmek geldiiii” dediği an bozuluyor büyü, eskiden ekmeği sobanın fırınında yapardık be abi…

16.29 - ulaşılamıyor... - 11.08.2011

0 kere okundu

Bendeniz yorgun bir Trabzonlu, aç ve susuz akşamlara kadar… Arayan olursa ruhen ve bedenen ulaşılamıyor durumdayım, bilginize…

22.02 - en iyi niyetlerimle - 12.08.2011

0 kere okundu

Eskilerden bir tanıdık, nereden görmüş nasıl fark etmiş bilemiyorum. Kendisi hakkında meymenetsiz yazmışım isminin önüne sıfat olaraktan. Hakaret olarak algıladığı bu yakıştırma benim açımdan sıradan bir tespit olmaktan ileri gitmemekteydi. Köyde olduğumdan ve internete her daim giremediğimden isteği doğrultusunda yapacağım düzeltmeyi ancak bugün yapabildim. Sanırım istediği değişimi yapmayacağımı düşünmüş olacak ki hakkımı helal etmiyorum diye ikinci bir mesaj daha yazmış. Ayrıca kendisi için beslediğim kötü niyetten de bahsetmiş. Oysa ben neredeyse hiç kimse için kötü niyet barındırmam içimde hatta birilerine kızmanın ya da kinlenmenin yine bana zarar vereceğini düşünürüm. Ama aramızda bir hak varsa şayet bana yakıştırdığı kötü niyetten bahsedilebilir. Umarım adı geçen kişi çevresindekilere karşı olan gereksiz negatif tavrını değiştirmiş, yüzünde hiç de kötü durmayan tebessümle barışmıştır. Her ne olursa olsun kalp kırdıysam, üzüntü verdiysem özürlerimi sunarım. 

İşte böyle anam babam, bir dolu yeri gezerken Trabzon diyarında, hiç ayak basmadığım topraklara ayak basarken yine dönüp dolaşıp bilgisayarımın başına geçeceğimi aklımda bulunduruyorum. Kelimeler barındırıp dilimin ucunda harmanlayıp yazıya dökmeye çalışıyorum. Haliyle kırılıyor birileri, güceniyor haklı olarak ama yaptığım en kötü şey aklımdan geçenleri yazmak.

Abim Derin ile çekiştiriyor beni, amcan güya seni görmeye gelmiş ama bilgisayarın başından ayrılmıyor diyor. Derin bir yana dünya bir yana sevgili ağabeyciğim, işte bıraktım yazmayı, geldim boncuğun yanına.

12.17 - Derin gülücükler - 13.08.2011

0 kere okundu

Sabahın en güzel yanı Deri, akşamın en güzel yanı Derin, Trabzon’un en güzel yanı Derin… E o zaman ne yapmak lazım efendim, evet doğru bildiniz, daha fazla vakit geçirmek öpüp koklamak lazım, uyandığında saçtığı gülücüklere eşlik etmek lazım.

03.12 - gece yarısı çekirgesi - 16.08.2011

0 kere okundu

Yarısı bitti Ramazan’ın, yıllardır bu kadar uzun süre kalmadığım baba ocağında can sıkıntısından uzak günler yaşıyorum. Akşamları serin gündüzleri nadiren güneşli ve bolca yağışlı köy havası yaz günlerini keyifli hale getiriyor, Trabzon’u çocukluğumun memleketi yapıyor. Bahçeden gelen taze sebze kokusu, yağmura doymuş toprak, çamların arasında asılı duran hamak ve müdavimi annem, civcivlerine annelik yapan tavuk ve kafasına her estiğinde denizden yukarıya doğru esen rüzgâr…

Sahurda yemek yiyen tek köpek bizimkidir sanırım, ya babam ya da Çiğdem hiç atlamadan her gece bir şeyler verir yemek düzenini bozarlar hayvancağızın. Gecenin karanlığında bir dolu seslendikten sonra uyuduğu yerden çıkıp geldi polis, midesini bozacağını bildiği halde kırmadı babamı, ikram edilen kuymaklı ekmeği ıkına sıkıla indirdi midesine.

Yarın yol hava limanına düşecek, et ayrılacak tırnaktan, uçup gidecek uzaklara neşesi evin, muhtemelen neşemizin bir bölümünü de beraberinde alıp üstelik… Makarna tadında mayonez ve yoğurt katkılı salatası, az yağda tavalanmış sucuğu, kızarmış fasulyesi ve beyaz peyniriyle maviliklerine karışacak gökyüzünün.

Köyde yaşayanlar bilir, ağustos böceğini taklit eden çekirgeler geceyle birlikte ötmeye başlar. Sinir bozucu sesi takılır kalır insanın kulağına, vazgeçer bahçede oturmaktan evin sıcağına kaçarsın, gündüzleri cırcır böceklerine karşı zaman zaman zafer kazansan da geceleri çekirgeler karşı hep kaybeden taraftasındır an itibariyle olduğu gibi.

03.02 - All Good Things - 17.08.2011

0 kere okundu

En güzel şeyler diye başladım yazmaya ama filmin adı tüm güzel şeyler idi. Epeydir seyretmekten hoşlanmadığım iki saate yakın süren ve gerçek hayattan uyarlanmış konulu bir film. Konulu derken memleketim erkeklerinin sevdiği konulu filmlerden değil ha, yanlış anlama olmasın, bu bayağı bir altyapısı olan, oturup izlenilebilecek bir film. Gerçi imdb puanı yedinin altında ama ben yine de sevdim ki üç beş satırdır bahsini yapıyorum.

Filmden sonra köpeğin uzun süredir havladığını fark edip dışarıya çıktım, beni görünce yoldan aşağıya doğru ilerledi. Korkmuş olacak ki havlamalarıyla yardım isteyip, sahibini görünce de cesaretini toplayıp korku veren yöne doğru ilerledi. Sanırım yakınlarda fındıklıkta ya da bahçelerden birinde domuz ya da çakal var, belki de geyik. Ama geyik olsa kokusundan anlar korkmazdı galiba. Şimdi diyeceksiniz dağ başında mı yaşıyor bu adam. Sahilden yaklaşık 2km uzakta evimiz ama her taraf ağaç olduğundan yarı vahşi hayvancıklar barınma olanağı buluyor. Yarı vahşi diyorum çünkü ne çakal ne de domuz insanlara saldırmaz hatta gözden uzakta yaşamak için çaba sarf ederler. Geyikler ise uzun süredir özellikle Sümela Manastırı civarında koruma altına alınıp sonra da çevreye bırakıldıklarından sık sık görülür oldular. Sağ olsun kanun koyucular geyiklere zarar verenlere caydırıcı cezalar verdiğinden halk da zorunlu olarak hatta zaman zaman kendi isteğiyle bu sevimli hayvanlara sevecen davranmaktadır. Hazır evden dışarı çıkmışken bahçeden birkaç taze salatalık alıp mideme indirmeyi de ihmal etmedim. Eve döndüğümde sağ olsun kardeşim isteğim üzerine sağanda yumurta yapmış masaya bırakmıştı.

Bilirsiniz beni, yalnızlığı ne çok sevdiğimi, bir başınalıktan ne kadar mutlu olduğumu ama bugün eksik hissettim, not düşüyorum buraya.

03.06 - büyük bir boşluğa bir şeyler yollamak - 21.08.2011

0 kere okundu

Büyük bir boşluğa bir şeyler yollamak, Mabel’in dünyası, tırı vırı olanı. Julia tanıyor mudur beni, ya zodiakta bokuyla oynayan kız, Pucca…

Bir kitap okudum hayatım değişti, bir şiir yazdım lisede sıra arkadaşıma boşverle biten, yeni bir yumurta tarifi aldım eski bir filmden tıka basa yemiş olmama rağmen. Adım Burak yedi yıldır, on beş yıldır on kilo vermeye çalışıyor um, evli mutlu ve çocuklu şarkısını söylüyor Demet Akalın ben ise abimle kamulaştırmadan para kazanmak peşindeyim Karadeniz sahilinde.

Allahu ekber dedi hoca, bir yudum su içsen yanarsın, farz et ki tıp dedi öğretmen ve ilk kıpırdayan kaybedecek, oyun yani anlayana. Dedik ya tırı vırı dünya, süsü Mabel, hamuru et ve kemik, saçsızlık lütuf Allah’tan. Çok şanslısın be anne, ne yakışıklı oğlun var. Şakadan anlıyorsun keftoğor, gülmenden belli.

16.17 - bel ağrısı - 24.08.2011

0 kere okundu

İşim bitti sayılır şehri Trabzon ile, bu senelik bu kadar canım benim, döneceğim bekle beni. Denizine giremedim, köfteni balığını yiyemedim ama yine de azalmadı sevgim, olduğu gibi duruyor gönlümün başköşesinde.

96 yılından beri ilk kez ailemle birlikte geçirdim ramazanı, yine ilk kez bu kadar uzun süre kaldım Trabzon’da. Önce ki yıllar geldiğimde boş boş gezinmekten canım sıkılır, ilk fırsatta atlar yaşadığım yere dönerdim. Bu yıl abimin işlerine yardım ettiğimden hem canım sıkılmadı hem de ailemle zaman geçirme fırsatı buldum.

Ceyhun sığırı matkap bırakmış iş yerine, geçerken uğrayıp alacağım, gardırop almıştım hafta sonu, onu kurmak var niyetimde.

Başkalarının koltuğu belde ağrı yaparmış, her ne kadar deniz manzaralı olsa da abimin koltuğu tat vermedi gövdeme, kalkıp gideyim Yomra’ya, saçımı kazıtayım, balık vardı aklımda birkaç gündür, birkaç uskumru alıp köye çıkayım. Bir de Necla Hanım’dan Laz böreği aldım mı eve geçerken, değme keyfime.

03.09 - Türklü cell - 28.08.2011

0 kere okundu

Ahh be memleketim Türkcell’i, iletim hattı, telekomünikasyonu ve bilumum ütücüsü. İnsan hiç i utanmaz, hiç mi sıkılmaz müşterisine tu kaka yapmaktan. Aç kaldıysanız söyleyin Fener’i bahçeliler gibi size de bir kampanya başlatak, üç beş artık ne koparsa gönlümüzden ya da kıllı göğsümüzden ardına bakmadan verelim. Efendim mevzuya geleyim izninizle, bu ölüsü rahmet görmesinlerin wınını şaaptım bu yılın ilk ayları itibariyle. Alırken üç aylık itiyorum dedim ama nedense üç aydan sonra katmazsanız devam eder demediler. İki ay kullandım hatta üçe gerek de kalmadı, başka bir Telekom Nuri Alço’su ile kontrat imzaladım bir yıllık, o da ayrı bir mesele gerçi, meğer iki yıllıkmış benim kontrat da kapatırken haberim olmuş. Heyyt ulan dedim, neyse cezası verecem, alın telefonunuzu da internetinizi de taaaa yedi ceddinizin şeyine şaaapın. Bazen atıyor kafam bilio musunuz, memleketim önde gelenleri özelleştirdikleri kurumlar vatandaşa güpegündüz tecavüz ederken kendilerinin vurdumduymazlığı aklıma hep kaybeden tarafın söylediklerini getirmiyor değil. Burada ki hep kaybeden tarafı öğrenmek isteyenler son birkaç seçime bakabilirler. Yanlış anlama olmasın ne olur, ben oy bile vermedim, siyaset de yapmam güncemde, benimki sadece tespit. Adında Türk olan çağrı sağlar hayır yoksunlarında kalmıştık, bunlar benim üç aylığı dörde beşe çıkarmaya kalkınca aradım, bozuk attım kapattırdım wın denen defolu hizmeti. Bugün bir TİM’e gittim, Türkcell işlem merkezine, işlem dediysem ütme olayının paravan tetikçileridir kendileri, efendim sizin bir dolu faturanız var kapanmayan wından demezler mi. Olmaz dedim ben o şeyini şaaptığımı kapattırmıştım, yok dediler müşteri hizmetlerinden olmaz o iş, buraya geleceksiniz göz önünde şaapacaksınız. Hay dedim sizin de wınınızın da, ananızın da avradınızın da Allah sağlığını versin. Ödedim faturayı fino gibi. Uğraşsam belki ödemezdim ama 444 lü hatlara beleş verdiime mi yanacam, bu haysiyet yoksunlarıyla dalaştığıma mı. Size başka nasıl yardımcı olabilirim diyorlar ya, orada film kopuyor, ulan ayranı sinekliler, sanki bildiğim şeyleri bana tekrarlamaktan öteye geçebiliyorsunuz da. Küfretsen bu şekilde sizinle konuşamayız ya da bize hiç yardımcı olmuyorsunuz derler. Ulan sanki ben sana yardımcı olacağım, ya da şeyimin keyfine aradım sizi de konuşma ihtiyacımı gideriyorsunuz.

İstanbul’a döndüm bir ay aradan sonra, trafiğinin şekeri ağzımda eridi ilk günden, unutmuşum tadını midem bozuldu. Sevgiler sunuyorum Türkcell her nerede yaşayan ya da yaşatılan yedi ceddinden bu yana kim varsa.

14.05 - greenpeace´den güzel haber - 29.08.2011

0 kere okundu

Bugün sana harika haberlerim var!
Aylardır seninle birlikte canla başla çalıştığımız ´Seninki Kaç Santim?´ kampanyasının ilk meyvelerini toplamaya başladık
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, bugün basına yaptığı açıklamada üç önemli türün yasal avlanma boylarının değiştiğini açıkladı
Orfoz ve lagos kurtarıldı. Lüfer için çok önemli bir adım atıldı.
 Orfoz ve lagosun avlanma boyu, bizim talep ettiğimiz gibi artık 30 cm yerine 45 cm. Lüferin avlanma boyu ise 14 cm´den 20 cm´ye çıkarıldı
Lüferin türünü devam ettirebilmesi için Greenpeace´in önerdiği boy 25 cm
Mehdi Eker ilerleyen günlerde bu adımın atılabileceğinin sinyallerini de verdi
Lüferin takipçisi olmaya devam edeceğiz.

02.00 - bayramınız mübarek olsun - 30.08.2011

0 kere okundu

Ömrümün en güzel ramazanlarından biriydi, çocukluğumdan beri bu kadar mutlu bir oruç serüvenim olmamıştı. Konya’da iken de çok güzel ramazan günlerim olmuştu ama neredeyse tümünü ailemle geçirdiğim bu ramazanın tadı bir başkaydı. İnsan vatanında olunca, hele de en sevdikleri hala hayatta ve eskisi kadar yanı başındaysa ayrı bir mutluluk yaşıyor, geçmişe dönmeden geçmişte ki kadar güzel hissediyor.

Otuz gün tutulan oruç yarın sabah kılınan namazdan sonra başlayacak üç günlük bayram ile kutlanacak. Adına ister şeker deyin isterseniz Ramazan, bayramınız mübarek olsun koca kafalı okurlarım. Yaşamak güzel, ben tadını çıkartıyorum bu aralar, size de tavsiye ederim.  

11.01 - bünyemin alışık olmadığı bayramlar - 31.08.2011

0 kere okundu

Önce caminin hocası, ardından köyün yaşlıları birbiriyle bayramlaşarak sıranın sonuna geçiyor, ardından yaş sırasına göre tek tek bayramlaşarak sıranın sonuna doğru ilerleniyor ve böylece herkes birbiriyle bayramlaşıyor. Bayram namazı için Adapazarı’na bağlı Adliye Köyü’ne gittik, sabahın kör vakti uyanıp bir saatlik araba yolculuğu yaptıktan sonra. Namazdan sonra köy mezarlığına gidilip toplu olarak dua edildi, ardından da herkes kendi mezarlığına gidip rahmetlilerinin başında duasını yaptı. Epeydir yapmadığım kadar bayram ritüellerine sadık kalarak kendimi bile şaşırttım dün, hatta gelecek bayram Trabzon’a gidip abimi hiç yapmadığı bir şeye zorlayıp bayram namazına götürmeye karar verdim.

Dün karting günüydü, iki kez çıktığımız pistte hiç beklemediğim kadar başarılı bir performans gösterdim. İlk yarışta Aykut’un arkasından ikinci gelsem de ikinci yarışta son tura kadar peşinden ayrılmadığım yine Aykut’un hatasından yararlanarak damalı bayrağı ilk gören sürücü oldum, aferin bana. Dün gece bir çılgınlık yapıp İzmit Fuarı’nda gökyüzüne yükselip 180 derece dönen bir lunapark oyuncağına bindim. Aslında pek niyetim olmasa da ki korkarım yüksekten Yener’i yalnız bırakmamak adına kendi adıma çılgınlık diyebileceğim böyle bir şeye kalkıştım. Yukarıda korku çığlıkları atmış olsam da indiğimde soğukkanlılığımı koruyup, çok kolaymış be demekten de almadım kendimi.

Bu günün programında köye gidip mangal yapmak var. Hatta PES’de sürekli yenildiğim Murat ve Yener kardeşlerle bildiğiniz futbol topu ile bahçede maç yapıp kaybettiğim oyunların acısını çıkartmak gibi bir planım da var.

İşte böyle canlarım benim, uzun yıllardır yatarak geçirdiğim bayramlar gibi geçmiyor bu bayram, kalabalık ve hareket hâkim durumda ruhuma ve gövdeme. Hadi hayırlısı…

Şimdi Kuzey ile oynayacağım biraz, sinirli velet ile aramız iyi sayılır, dün gece sokakta kucağımda uyudu üstelik. Deriiiiiiiinnnnnnnnnnn, annenle baban uyurken kaç gel be kızım, havaalanından alırım ben seni.