de HALİNDEYİM BUGÜN - 9.08.2015

10 kere okundu

E halinden geçtim bugün, sabah erkenden kalkıp minibüs yoluna yürüdüm, gelip geçenlere baktım, fikir yürüttüm kimdirler, nereye giderler diye. İçimden söylendim gereksiz korna çalan sürücülere, keyfime göre bir minibüse el kaldırdım, durdu. Karayolları ne kadar dedim, iki lira dedi. Beş lira verip üç lira aldım. Cam kenarına oturdum, dışarıyı seyrettim, güneşten bunaldım biraz, biraz uykum var onu fark ettim.

Geç gitmeyi huy edindim, başka bir ismin yanına yazdırdım ismimi hep, kaçtım sorumluluktan. De halindeydim bugün; yarı akıllı yarı deli. Bir tutam sarı saçta gezdim bugün; kahverengiye ve kızıla çaldım kendimi, keyif yaptım bugün. Köylü bir kız oldum dünyayı gezmeyi hayal eden. Uçarı bir çocuk oldum daldan dala konan. Biraz güldüm, biraz da düşündüm bugün. İçimde bir yaşama sevinci, sıcak havası Antalya’nın, İstanbul’un nemi, beklemek zorunda olmanın kederi… De halinden keyif aldım bugün, cümleler kovaladı birbirini içimde, on altısında ukala bir erkek çocuğu oldum bugün.

Sırtımı duvara yaslayıp denize baktım bugün, rüzgarın serin kollarına bıraktım kendimi, sen nerede ben orada bugün. Adaların yerleri değişiyor hep, fikrimi yürümekten değişeceksek değişelim dedim kendi kendime. Martı kanadından kopmuş bir tüye rastladım, yoluma yoldaş oldu bugün. Sen bugün; biraz neşe, biraz heves, biraz uyku huzurlu bir öğle sonrası. Kalk gidelim desen gelmem bugün, yerim yok, yurdumun kafası güzel, dört duble sonunda hiç farkında olmadan sen oldum bugün.

Anne dedim, ne yakışıklı bir oğlun var, çok şanslısın. Yine bir deliliktir almış gidiyor bugün. Güldü annem her zamanki gibi; akıl versin sana Allah dedi. Amin dedim. Sevdim ben anne dedim; dünü de sevdim bugünü de, yarına karşı da çok sıcak duygularım var. Plan yapmadım hiç; bakma ayağımdaki terliklere, popomdaki şorta, aynıyım ben, dünden farkım yok bugün. Ağzımın düzgün olduğuna bakma, içim bozuk benim. Sırf keyif olsun diye elden düşme küfürler savurdum size içimden bugün. Dedene benzemişsin dedi annem, haklısın dedim. Ama ağzım bozuk değil, dedim ya içim kendinden geçmiş bugün.

Sarı saçların bugün, çıplak ayakların, biraz karamsar, çokça ümitli yaşama sevinci bugün. Hayalleri süsleyen deniz kokusu; hazirandan eylüle kadar serin sular bugün. Şans bugün; bir değil, iki değil üç kez yanlış seçim. Kaçıp gitmelisin buralardan, gününü gün etmelisin, ölene kadar yaşamalı ve dilediğince sen olmalısın bugün. Hem güzel hem akıllı olamaz hiçbir gün. Sen bugün e halinden geçtin, yanımda de halindesin, kendi halindesin, olması gerektiği gibi rahatsın bugün. Ben on altı yaşımdaydım on iki oldum. Ukalaydım bildim haddimi, haylazdım duruldum, yorgundum dinlendim bugün. Pazar günlerden, saatlerden temmuz ya da ağustos... Güneş varsa yukarda hepsi birbirine benzermiş, öyle derdi coğrafya öğretmenim; ne öğrenesim var ne de öğretesim bugün. Unuttum nereden geldiğimi, nereye gittiği unuttum. Ümitlerimin memleketi dört duble sonunda bugün; kafası iyi, keyfi çakır, hali vakti yerinde bugün. Kumdan kaleler yapmalı, denize teslim olmalı; hamakta oturup herkesin bildiği kelimelerle yeni bir şeyler yazmalı bugün. Sarıya ve maviye, yeşile ve pembeye cümleler kurmalı bugün. Sarı saçların, yarı çıplak ayakların ve serseri gülüşlerinde çocuksu bir tat bugün. Biraz ürkek, çokça hevesli, azıcık karamsar ama ümitli her gün.  Biter her şey; temmuz biter, ağustos biter, sabah ve akşam biter, güzel şeylerde biter kötüleri de; tutu işte bitti bugün. Sen git, şimdi üstüne üstüne geliyordur şehir, boğuluyorsundur gün be gün. Deniz kenarları arar seni, soğuk sular, sevecen dalgalar meraktadır bugün.

Günlerden Pazar, mevsimlerden yaz, yaşama sevinçlerinden sevinç beğen bugün. Sen bugün, ben bugün, ne varsa yaşanmış ve yaşanacak, gidecek ve kalacak; çiçektir yağmuru bekler bugün. Gözünü kapatıp açmayagör açıverir apansız; kırmızıdır buram buram mutluluk kokar bugün. Özgürlük martının kanadından kopan o beyaz tüyde saklıydı, rüzgara kapılıp yolunu kaybetmişti, denize düştü, suya karıştı bugün.

ARZ EDERİM - 16.08.2015

934 kere okundu

Öpeyim mi bir kerecik diyorum, hayır diyor. Israr edince de uzaktan bir öpücük gönderiyor lütfedermiş gibi. Gel kucağıma otur diyorum huysuzlanıyor, azıcık koklayayım mı diyorum kaçıp gidiyor. Bir fırsatını bulup öpsem öptüğüm yeri siliyor elinin tersiyle. Oysa daha dün aşıktık birbirimize, parmakla gösteriyordu eş dost. Ben nereye o orayaydı, en sevdiği yer kucağımda, en sevdiği dudaklar benimkilerdi. Zaman değiştiriyor herkesi; kimisini yavaş yavaş, kimisini ansızın.

Trabzon’da oldu ne olduysa, Derin’den mi kıskandı, huysuzluklarımdan mı bıktı bilmiyorum. Belki de asık suratım neden olmuştur soğumasına. Babayım ben, kah güler kah somurturum. Büyüklerin dünyasının ne kadar boktan olduğunu bilse hak verirdi bana ama nafile… Oysa birlikte denize girmiştik, boynuma sarılıp derin sulara gelmişti benimle. Türlü türlü mutluluk ifadeleriyle beyaza dönmüştü Karadeniz’in koyu suları.

Peki dedim, sen bilirsin. Fazla naz aşık usandırır. Arz piyasayı rahatlatır, tekeli zayıflatır. Sen benim gibi baba bulamazsın ama ben senin gibi on çocuk daha yaparım Eylül Hanım. Tamam, biraz abartmış olabilirim ama iki üç tane daha yapabilirim en azından. Zaten sayıların önemi yok an itibariyle, söz konusu olan incinmiş duygularım. Diyeceğim o ki; piyasaya yeni bir Sarımehmetoğlu daha sürmeye karar verdim. Sırf inat olsun diye, rekabet olsun diye sırf. Sevginin tekeli olmaz, hak edene sevdireceksin kendini ve ben fazlasıyla hak ediyorum.  Kimse ölmez bir yıl beklemekten ama sen bir ömür paylaşmak zorunda kalacaksın beni.

Konu tartışıp ortak noktada buluşma seçeneğinden mahrumdur artık. Kalbi kırık bir babanın feryadı pazarlık konusu edilemez. Bilerek ve isteyerek, üstelik şevkle ve heyecanla sana sunduğum ilgim senin eserekli hallerinden sıkılmıştır. Sen unutmuş olabilirsin ama ben unutmadım uçakta elini tişörtümün içine sokup baba meme dediğini! Amcan annen nerede dediğinde beni gösterdiğini de unutmadım. Okulda altını değiştirdikten beş dakika sonra tekrar altını pislediğini ve hiç kızmadığımı, sahilde yürürken üşüdüğünde minik ellerini çenemin altına sokup ısıtmaya çalıştığını unutmadım. Sırf sen güleceksin diye fıtıklı belimle halının üstünde seksen, tamam seksen beş kiloluk gövdemle taklalar attığımı da unutmadım, yan odada sabaha karşı kıpırdamaya başladığın an uyandığımı, koşup yanına geldiğimi de... Ama belli ki sen unutmuşsun. Hatta ben Bim’in Dost sütünü içerken sana Migros’tan Pınar süt aldığımı da unutmuşsun, belli. Unut, canın sağolsun… Daha dün bir bugün iki olmadan minik poponu beğenip süper babana ki bu ben oluyorum trip atmaya kalkarsan, tavır yaparsan olacağı budur. Hayat öğretir nasılsa ama çarklar senin için erken dönmeye başlamıştır.

Kuş kafesteyken değerini bilecektin, geç olmadan yerini olabildiğince sağlamlaştıracaktın. Bu devran böyle gider sandın ama yanıldın. Etrafta bir dolu sana benzeyen canlı organizma varken ben seni sevdim, göremedin. Dediğim gibi Eylül Hanım, sana bir kardeş yapıp gözünün önünde ballandıra ballandıra sevmeye karar verdim. Artık odana mı gidersin küsünce, yoksa Şahin Amcalara mı çıkarsın seçim senin. Öyle her zamanki gibi beş saniye sonra küsmekten vazgeçip geri döndüğünde küsmene sebep olan ballı mevzuyu sonlandırmış olacağımı düşünüyorsan da büyük bir yanılgı içerisinde olduğunu söylemek isterim. Aklın her haltı kesiyor ya inceden inceden, bunu da sok o erkek saçına benzeyen saçlarla çevrelenmiş minik kafana!

Ayrıca o prenses Sophia denen geri zekalı da artık seyredilmeyecek bu evde. Sezon başladı, maçlar başladı. Üç haftada bir kazansa da Trabzonspor seyredilecek artık. İstersen sen Fenerbahçe'yi  tut, ananenin ve dayının gönlü olur! Trabzonlu kızlar delikanlı olur zaten, babasına aşık olur. Sen şansını kaybettin. Bu saatten sonra Fenerli olsan da olur! Maç olmadığı günlerde de belgesel seyredilecek, olmadı kafa dinlenilecek. Senin devrin uzatmaları oynuyor artık, doldur boşaltla da bir yere varamazsın bu dakikadan sonra.

Arz ederim!!!