İÇİNE DÖN YÜZÜNÜ - 2.02.2020

715 kere okundu

Susarsan sıra sana gelir, konuşmalısın. Biliyorum susmayı öğrettiler sana ama sen sana öğretilenlere inat konuşmalısın. Konuşsan da sıra sana gelir belki ama geç gelir, zaman kazanırsın. Zaman çok şeydir. Benim ne yaptığımı, kim olduğumu boş ver. Ben benim günahlarımın bedelini ödedim, ödüyorum da; sen günahlardan uzak dur. Konuşmak günahtır bazen, dersin bedelini ama susmak çok daha büyük günahtır. Hem ödetirler bedelini hem de için acır. Ben hep konuştuklarımın bedelini ödedim, sen bakma bana.

Kısacık zamanlara sığdırılan mutluluklarla yoluna devam etmen gerekse bile aldırış etme. An bu andır ve bu anı yaşayamadan geleceği yaşayamazsın. Bu anın tadını çıkarmadan geleceği kurgulayamazsın. Sana planlı yaşamanı öğütleyecekler, düşünceli olmanı söyleyecekler. Sorumluluklara mahkûm etmeye çalışacaklar seni, uyma onlara. Bırak herkes kendi hayatını yaşasın. Düşeni kaldırmak zorunda değilsin, merhem olmak zorunda değilsin her yaraya. Vicdanını başkaları için yorma, hırpalama. En büyük engeldir sana vicdanın. Kendi mutluluklarından vazgeçmeni sağlar çünkü başkalarının mutlulukları için. Bırak başkaları olarak kalsın başkaları. Birilerini içselleştirmek sana yük olacak hep. Gereğinden fazla yük alma üzerine ve hatta kurtul var olan yüklerinden.

Hiçbir şeyi biriktirme. Derdi de biriktirme, tasayı da. Ölümden öteye köy yok, akamayan su yoktur, eninde sonunda bulunur yol. Su gibi ol ama akarken zarar verme çevrene, dokunmadan geç. Dokunmak zorunda kaldığın yerlere de iyi izler bırak. Ama bu iyilikler vererek oluşturulan iyilikler olmasın. Vermek hiç kimseyi uzun süre mutlu etmez. Sende de alışkanlık yaratır verdiklerinde de. Alışkanlıklar kötüdür. Vazgeçmeyi zorlaştırır. Vazgeçemeyeceğin hiçbir şeye alışma. Özellikle de insanlara. İnsan biriktirmek gereksizdir. Canlarını yakmadan harca insanları, tek başına ayakta durabildiğin sürece çevrende birileri olacaktır. Bırak onlar gelsin, sen gitme. Gelmeseler de onlara muhtaç olduğunu belli etme. Değersiz görürler seni, kazanılmış bölge olursun onlar için. Ve çok az insan elde ettiği diğer insanlara eskisi kadar değer verir. Değerli olmak istiyorsan uzak tut onları kendinden. Hatta daha da değerli olmak istiyorsan umursama onların sana değer verip vermemesini. Sen herkesin yerine sev kendini.

Sevgi insanın dolması en kolay ve dolması en zor boşluğudur. Seni sevmelerine izin verebilirsin ama alışma sevgilerine. Hiçbir sevgi sonsuza dek sürmez. Anneler bile zamanla terk eder çocuklarını. Sen kendini sevmeyi öğren. İyisiyle de kötüsüyle de öğren. Eksik taraflarını tamamlamaya çalış, yanlışlarını düzeltmeye gayret et. Olduğu kadarını sev, olmayan için üzülme ama aklından da çıkarma. Bil kendini. Çünkü sevginin sağlıklısı bilerek sevmektir. Kendini sevmeyen insanlardan uzak dur, onlar başkalarını da sevemez. Hastalıklıdır onların sevgisi, eksiktir, düzensizdir. Sevgide kaos ruhu hırpalar, öldürücüdür. Ruhunu yaşatmak istiyorsan yüreğinde kaos yaratanlardan uzak dur.

Güzel şeyler kısa sürer; yaz yağmuru gibi, yağmurdan sonra beliren gökkuşağı gibi, aşkla geçen zaman gibi. Ama sen yine de bırakma peşini güzel şeylerin, kısa da sürse çıkar keyfini. Aşkla tuttuğun eli sürükle yağmurun altına, sırılsıklam olmaktan kaçma. Gökkuşağı belirecek içinde; yüzünü içine dön, her seferinde içine dön yüzünü, bak ona. O iç ki birazı benden kalacak sana, o içki yeşile dönecek her adımda, pembe olacak, kırmızı açacak, o içki her ihtiyaç duyduğunda neşe saçacak sana. Her ne olursa olsun, her nerede olursan ol o sen yetecek sana. 

YOLDA RASTLADIKLARIMDAN... - 13.02.2020

78 kere okundu

Her şeyi unutabilirsin, silebilirsin herkesi aklından. Geçmişine bir çizgi çekip hiç bilmediğin temiz sayfalara yürüyebilirsin. Gönlünce kirlenebilir ya da tertemiz kalabilirsin. Yapabilirsin ne istersen ve istemezsen yapmayabilirsin de. Ben balina sesi dinlettim kızıma uyumayınca ve yağmur sesi. Balina sesini belgesellerden aşırdım, yağmur sesi kendi ürünüm. Sonra büyüdü kızım, balinaları öğretmedim ona ama yağmuru biliyor. Çıkıp ıslanıyoruz zaman zaman. Sonra eve girip sıcak bir şeyler içiyoruz. Yatırıp boynunu öpüyorum, gıdıklanıyor, katılıyor gülmekten. O da bana aynısını yapıyor, gülebildiğim nadir zamanları paylaşıyorum onunla. Unutmak istemiyorum bunları.

Benim yaşlarımda bir Japon, polis… Evli ve bir kızı var. Günümüzde en azından bizim için pek alışılmadık bir durum anne ve babasıyla birlikte yaşaması. Durağan bir hayatı sade oyunculuğu ile süslüyor. Sorunlu bir kızı var lisede okuyan. O ada uyumadığı zamanlarda yağmur sesi dinlemiş. Bir oğlan çocuğunu fena benzettiği için atılıyor okuldan. Pek umursamıyor bu durumu. O yaşlar her yerde aynı. Londra’da yaşayan kardeşinin başı belaya girmiş. Onu bulmak için uzun bir yolculuk yapıyor uçakla. Sabah işe giderken radyolardan birinde duydum filmin adını. O çok popüler dijital platformlardan birinde yayınlanıyormuş. El ayak çekilince oturup seyrettim. Her şeyi unutabiliyor insan ve herkesi. Bazen güzel şeyler size gelmez siz onlara gidersiniz. Bir balinanın peşinden okyanusları aşarsınız, sesi büyülemiştir sizi. Biliyorum pek anlaşılır değil ama anladığınız şeyler hayatınızı mı değiştiriyor sanki. Ayrıca her şeyin de anlamı yoktur. Boşa akar zaman. Hiçbir olay yoktur ya da düşünce; rüzgâr sebepsizce eser, dalgalar sebepsizce döver durur kumsalı, yağmur hiç kimseyi ıslatmadan yağar durur.

Unutmak da çözümdür, geçici bir çözüm. Uyandığında kaldığın yerden devam etmek zorunda kalırsın. Ama endişelerin nispeten hafiflemiştir. İlaçtır zaman bazı şeylere, aklı başında herkes bilir bunu. Ama aklı başında ki herkes yine bilir ki hiçbir şey tek başına hiçbir şeye ilaç olamaz. Hem kim uyumazsa rüyalarını başkası görürmüş. Babaannem öyle derdi. Rüyalarınızı başkalarının uykularına ellerinizle itmek istemezsiniz sanırım. Benim için sorun yok, epeydir rüya görmüyorum. Gördüğüm zamanlarda da kıymetlerini bilmezdim zaten. Kıymetini bilmediğiniz şeyleri alırlar sizden, almalıdırlar da. Kıymet bileceklere haksızlık olurdu aksini yapsalardı. Ve haksızlık uyusanız da geçmez. Uyandığınızda da kötü hissedersiniz.

Niye sever insanlar misafirleri. Evdeki yalnızlıklarına merhem oldukları için mi? Konuşabilecekleri birileri olsun siye mi? Tek başlarına yaşayamadıkları için mi. Kişisel özgürlüğün en uç noktada yaşandığı evine neden fazladan insan ister ki kişi? Bilerek ve isteyerek neden kısıtlar özgürlüğünü? Deli sorular çapsız kafamın içinde eve hepsine de cevabım var ne yazık ki. Çok kötüdür insanın her soruya verecek cevabı olmaması. Daha da kötüsü cevabın olup olmamasını umursamamasıdır ama henüz o safhaya gelebilen çok kişiye rastlamamışsınızdır. Uykunun gün içi halidir o. Ve yine pek çok sorunu çözebilir. Herkes nefret eder içten içe umursamaz insanları. Haksızlıktır bu onlara. Kendileri en ufak şeye bile deliler gibi kafa yorarken kendi türlerinden, kendileri gibi davranan ama kendileri gibi dert etmeyen biri büyük bir haksızlıktır. Misafir ederler onları kafalarının içinde özgürlüklerinin kısıtlandığını bilmeden. Dövmek için, küfretmek için, şikâyet etmek için, öldürmek için saklarlar içlerinde ama sadece tebessüm ederler. Tebessüm kimsenin inanmadığı sahibinin dudağının kenarına ilişmiş koca bir yalandır çoğu zaman. Bilir inandırıcı olmadığını ama yine de engel olmaz kendisine, olamaz.

Hepsi onların suçu; oğlan çocuklarının ve kızların. Gece uyumadıkları, yaramazlık yaptıkları halde sevimli kalanların. Gurur bahçende uzun bir yürüyüş yaptıktan sonra döneceğin savunmasız yerlerinin suçu hep. Yenilip düştüğün yerde kafanın içini dolduran tonlarca zırvanın suçu. Çisil çisil bir yağmurla arınmak varken saçağın altına kaçtığın için bunlar hep. Her şeyi unutabilirsin, silebilirsin herkesi aklından. Mühim olan o sevmediğin seni geldiğin yerde bırakabilmek. Bunu yapamayacaksan gelme hiç, yürüme boşuna. Ayaklarına yazık!

DAYATMA - 20.02.2020

71 kere okundu

Dünyanın en güzel şeyi dedim yağmur, iyi ki var. Kar dedi. Bence kar dünyanın en güzel şeyi. Haklı olabilirsin dedim ama şehirden uzakta, dağ başında, ormanın içinde minik bir kulübe. Bolca kahve ve kitap, radyoda eski bir tını ve sessizliği paylaşabileceğin birisi belki. Romantik bir tablo oldu bu dedi; ben şehirde olanına da razıyım, yeter ki sustursun kaosu. Kaos da güzeldir dedim içinden sağlam çıkabileceğini bilirsen.

Sıkılınca ara verebilmeli insan, herkese ve her şeye dur diyebilmeli. Caraco hayat insana dayatılmamalı der, istediği zaman vazgeçebilmeli insan yaşamaktan. Son verebilmeli varlığına. Hiçbir şey için geçerli bu, geçerli olmalı! İnsan dur diyebilmeli kendine dair şeylere, son verebilmeli. Ne kendini dayatmalı başkasına, ne de başkasının dayatmasına maruz kalmalı. Kaçmak da çözüm değil; bilerek ve isteyerek dur diyebilmeli, dur diyen varsa durabilmeli. Yağmur toplayıp da yağamayan bulutun derdini bilmez insan, kapalı diye hava keyfi kaçar sadece. Tek derdi kendisidir. Dert olduğu insanı da dert edemiyorsa, dert ettiği insan için yapılması gerekeni yapamıyorsa yağamaz o bulut. İçinde kararır durur. 

İnanmadım dedi, inanamıyorum. Ben de dedim, ben de inanmıyorum ama bütün kapıları kapatmanın anlamı yok. Kemiklerimizi güçlendiriyor diye içtiğimiz süt kemiklerde kırık riskini artırıyormuş. Önde gelen bilimsel dergilerden birinde yayınlanan makale öyle diyor. Bize öğretilen her şey yalan olabilir yani. Ya da yalan zannettiğimiz her şey doğru. İnandığım şeylere de kapılmıyorum zaten dedi. Gülerim ben buna dedim. Gülme dedi, kahkaha at. Sırayla her şey dedim.

Önce süt tozu, kahve ve şeker birleşir kocaman bir kupanın içerisinde. Bir zaman içini ısıtır insanın, akıp gider her yudumda. Sohbete meze olur bazen, bazen yoldaş olur yolcuya, sırdaş olur sırra. Her ne kadar güzel olsa da uzun sürmez hiçbir birliktelik. Önce süt tozu süte bırakır yerini. Sonra şeker terk eder kupayı. Belki zamanla sütten de kurtulur kahve, bir başına kalmak ister. Bir başına kalabilmek lütuftur çünkü. Bunu fark etmek mutluluk… Kahve içelim mi dedi. Sütlü mü dedim. Yok dedi, sade. Ben süt severim kahvede dedim. Yalnız kalmaya hazır değilim henüz. Hamım henüz, pişmem gerek biraz daha.

Ah bu insanlar, ne çoklar... Duymadım dedi. Duyduklarımızın bir önemi yok zaten dedim. Hayat duyamadıklarımızdan ibaret çoğu zaman. Geçip gidiyor kıyımızdan, köşemizden... Düşüyoruz ve kalıyoruz düştüğümüzle. Düştün mü dedi. Ben düşmek demiyorum ona dedim. Aşağıda havalar nasıl diye bakıyorum. Nasıl havalar aşağıda dedi. Öğrenirken yaş geliyor gözünden insanın dedim. Gülmekten mi dedi. Yok dedim; ağlıyoruz gülünecek halimize. Kalk dedi, soğumasın kahveler. Tamam dedim. Uzattı krem kokan elini…