ince belli bardak - 19.12.2009

18 kere okundu
Abim geldi bu sabah, arkadaşları ile ihale oynuyor şimdi Kadıköy’de.  Yıllar önce Yarımca’da sabahlardık bir deste kâğıt ve çokça bardak çay ile. Gerçi yalan olmasın bardak kullanmazdık genelde ki hala sevmem bardak olayını. Ne içeceksen doldurursun kocaman bir kupaya ve yuvarlarsın. İnce belli cam bardak bir pazarlama biçimidir. Çayı sevdirmek için, hatta bu sevgiyi uzun ömürlü kılmak için geliştirilmiştir. Dudakların usulca dokunmalı ince bellinin ağzına, hissetmelisin, özümsemelisin, bardak boşalırken sen de mutlu olmalısın, kendinden geçmeli bardakla bütünleşmelisin. Aslında kimsenin orgazm olmadığı bir sevişme biçimidir yaşamı uzatmak isteyenler için ince belli bardaktan çay içmek. Ottur bu neticede, belki Rizeli amca çok sıkıştığı için bahçeden yana dönüp işemiştir büyük bir mutlulukla ince bellilerden içtiğimiz suyu çay yapan yaprakların üzerine. Madem amaç orgazm olmak neden ince belli bardak kullanalım, neden uğraşalım ayrıntılarla. Kocaman bir kupaya doldurup nerden geldiği belli olmayan çayımızı içelim sadece. Lise çağında olanlar flört edebilir, ince belli bardaktan çay içebilir ama otuzlu yaşlar için vakit kaybıdır. Rizeli amcanın sıkışınca ne yaptığı konusunu tamamen göz ardı ediyorum üstelik.
    
Aynı abim, hani bir paragraf önce Kadıköy’de arkadaşlarıyla kâğıt oynayan ki o arkadaşlar zamana yenik düşen ki o arkadaşlar pek çok kişinin gıptayla baktığı ki o arkadaşlar yıllarca en büyük eğlenceleri birbirlerine üstünlük kurmak olan… Ne diyordum, dağılmasın konu abimden bahsediyordum. Biliyorum aptalca gelecek ama unuttum neden bahsettiğimi, Hasan’dan, Yusuf’tan ve Maho’dan ve Şehmus’dan ve Gökalp’ten bahsederken unuttum ne yazacağımı. Aman ha kimse söylemesin onlar hakkında ne düşündüğümü. Egoları açığa çıkar ve sevgisizlikleriyle cezalandırırlar beni. Sırf satırlar boş kalmasın diye kurduğum cümleler için arkadaşlar ile papaz olmayayım. İyi çocuklardır gerçi, kötü olsalar abim Trabzon’dan sürüp kâğıt oynamak için gelir mi. Ya da abim de mi… Yok yok uzatmayayım artık, gittikçe boka sarıyor mevzu.
    
Zamanı boşa harcamamak için ne yaptığı önemli insanın, yıllarca neden geceleri uyumuyorsun dediklerinde, daha fazla yaşamak için derdim. Oysa o geceler ya film seyretmiş, ya da sonu gelmeyen uğraşlarım olmuştu. Çok azdır kitap okuyarak sabahladığım, ya da ders çalışarak. Hem okulun beşinci yılında geceleri ders çalışmanın bana bir yararı olmadığını anladığım zamandan beri ders çalışmaktan soğumuşluğum var. Düşünsenize, beş yıl boyunca geceleri ders çalışıp yerimde saydıktan sonra, iki yıl gündüz çalışarak okulu bitirdim. Oysa akıllıyım ben, oysa zekiyim, uyanık ve çözümcüyüm. Hadi oradan koca kafa derler, gece çalışmanın bir işe yaramadığını anlamak için beş yıl harcadın. Üstelik o beş yılda vermen gereken derslerin üçte birini verememiştin.
    
İkinci paragrafta unuttuğum şey romantizm idi. Geceleri uykusuz kaldığımdan bahsedince aklıma geldi. Trabzon’dan İzmit’e gelirken yanımda aşkımı ve bir dolu şiirimi getirmiştim.  Abim romantik derdi bana, oysa içimde koca kafalı bir öküz saklıymış. Aşkın ölümüyle hayat bulan o öküzü çok sevdi gövdem, hiç sırıtmadı kalabalıklara karıştığında, her şey kontrolündeydi çünkü. Dengesizlik bir denge biçimiydi, tam düşerken dengeyi sağlamak ve her şey yolundayken birden düşecekmiş gibi yapmak. İp üstündeki cambazlar gibi aynen, amaç merak uyandırmak, ilgiyi taze tutmak, tamamen öküzce yani. O romantiği severdim ama tamamen bilerek ve isteyerek bu öküzle yaşamayı seçtim.
    
Zannedildiği kadar zor değil bu hayat, zannedildiği kadar karmaşık değil. Yaşamak ve ölmek, doğmak ve büyümek, üzülmek ve sevinmek. En yakınınızdakinin hayatına bakın, ne kadar da basit, ne kadar da anlaşılır aynı sizin ki gibi.
    
Kapı çaldı şimdi, yanlışlıkla olmuş muhtemelen, karşı komşuya tanımadığım bir adam geldi ki o karşı komşu yalnız yaşayan bir kadın.  Belki akrabasıdır belki sevgilisi, Erikli’den su istemiştir belki ya da istemeden Erikli promosyon olarak getirmiştir bu saatte. Ne kadar karmaşık ve ne kadar açık, tıpkı ince belli bardaklar ile boşa geçirdiğimiz hayatımız gibi.
  • denemeler
    BEN OLMAZSAM BEN NA´PAMHAYAT DENEN DÜZMECEHEPSİ BENİM KABAHATİMKEŞKE OLSA AKŞAMBABANI EN SON NE ZAMAN GÖRDÜNSUÇLU PAZARTESİ ROCKET SCİENCE DAHA KÖTÜ OLAN GÜVE Mİ NAFTALİN Mİ SAVRUK BİR ÖZLEM KÖTÜ YÜZLÜ GAVUR, ÖLÜM KÜFÜR İMAN YOLUNDA ÖLÜ BİR BAHARince belli bardakGÜLDÜM GEÇTİMKIZIL ve BEYAZAKŞAM ERKEN İNER MAPHUSHANEYEBİR TEK ESKİ FOTOĞRAFLARI ALIYORUM YANIMABİR KUŞ UÇURDUM KANADI KIRIKKÜTAHYA´NIN PINARLARIRÜZGARA SEVDALI BULUTMAĞLUPTUR BU YOLDA GALİPKİLOLUK DİKMEN TADINDASİZİ KORKUTAN YERLERGAMZECİKGİTMEYEYDİNÇIKINIMDA YETERİNCE HÜZÜNBİR ŞARKI SÖYLERİM OTURUP AĞLARSINÖLÜME YÜRÜMEKSOLITARY MANADA VAPURU GEÇİYOR İÇİMDENBOKTAN BİR DURUMYAĞMUR YÜKLEDİN BANAÇORAPLARIM DA KAZAĞIM DA SİYAHKAFAMDA BİR HUNİHOŞ GELDİM ÜSTELİKSAHİBİNE ÖZELON ÜÇ MISRAYAZARIM ÜSTELİKALTI AYDA BİR CEZMİAYLAK RUHUMMEVSİM BALIKTAN YANASUCUKLU YUMURTA ve SEKSCEMAAT-İ MÜSLİMİNYAĞMUR YAĞAN HER ŞEHİR TRABZON´DURSEN BİLMEM NERESİNDESİN YOKLUĞUNUNKELEBEK ve SİMYAVOLTADAYIMMUHTEŞEM GATSTİBET YOLUNDA SIĞIRLARDAN AYRILMAKBİZ KİMİN YOLCUSUYUZKÖTÜNÜN ACIMASI YOKTURDENİZ’E TERK EDİN BENİVE YALANLARLA BAŞLAR YENİ YILKIRIK DALIN YAPRAĞI ERKEN SARARIRGÜNCEMDE KOCA BİR BOŞLUK ŞİMDİİSTANBUL BİR KEZ DAHA TRABZON OLMAKTADIRNE SÖYLESEN EKSİK KALIR SÖZALIR BAŞIMI GİDERİM ŞEHİRDENKİMSİN SENkimden gitsem sana çıkacak yolumsahi siz neredensiniztadını çıkartıyorum yokluğununkadınlargüzel yolne kadar yürüsen de varamazsın artıköldürmek insanlığın neresindeydihep o pazartesidenbilge olmak için yaratılmamışımeskiye dairsinferrarim olsa satardımHALDAN BİLMEZ DILOYLOYHA DEDİMMEVSİM NORMALLERİNE DÖNÜYORUM NİHAYETSAHİBİNE YAZILMIŞ MEKTUP
  • eleştiriler
  • şiirler
  • gezi yazıları
  • anılar