SAVRUK BİR ÖZLEM -
10.11.2009
20 kere okundu
Güzel günler göreceğiz demişti ya, yeşil çayırlarda koşacağız özgür olacağız demişti ya yalandı hepsi. Şems ile Mevlana kadar yalandı, bulutla güneş kadar, dün ve bugün kadar yalandı.
Şimdi savruk bir özlem içimde neye dair bilinmez. Bir yağmuru ister gönül, bir güneşi, neyi neden ister bilinmez. Hadi gidelim Trabzon’a, yaylalara çıkalım, kuymak yiyelim bol tereyağlı. Evet, biliyorum onlar da artık suni yem kullanıyorlar hayvanları doyurmak için. Yağmur asit yağıyor, güneş kanser yapıyor ve kaçacak yer yok. Şimdi savruk bir özlem içimde kime dair bilinmez.
Kimdi uyandığımda yanımda uyuyan, neden evindeymiş gibiydi yüzündeki ifade, ben miydim buralı olmayan ve ne kadardır aynı şeyi yapıyordum, aynı şeyi yapıyordu? Sıkılmıyor muydu her sabah benle uyanmaktan güne, kendisi için hiç mi bir şey istemiyordu, benim gibi çekip git diyen bir yanı yok muydu, sahi kimdi ve neden buradaydı hala.
Cuma bugün, Salı veya Pazar da olabilir. Önemini kaybettiğinden beri isimler sadece cümleyi süslemek için kullanılıyordu. Şems’i kimin öldürdüğü önemli değildi, önemli olan Şems’i Şems yapanın öldürülmesiydi, adı Ahmet ya da Mustafa’da olabilirdi ki uzak ve yakın sonralarda Ahmetler ve Mustafalar da ölmüştü kimsenin ilgisini çekmeden. Yalnız kalan Mevlana mıydı daha çok üzülen, zamansız ölümüyle ölümsüzleşen Şems miydi daha çok sevinen. Tebriz çok mu uzaktı Konya’ya, yazları daha mı serin olurdu iki şehirden biri ya da ikisi de yangın yeri olmasıyla mı ünlüydü. Bırak hayat sana rağmen değil seninle birlikte aksın, düzenim bozulur hayatım alt üst olur diye endişe etme, nereden biliyorsun hayatın altının üstünden iyi olmayacağını derken belki de her şeyi biliyordu Tebrizi. Bir sonbahar günü Mevlana ile karşılaştıklarında artık hayatının eskisi gibi olmayacağını anlamıştı da muhtemelen. Ne önemi vardı günün adının, farz et ki en iyisinden bir Çarşambaydı sadece.
Tebrizi mi olmak isterdiniz bir katil tarafından öldürülen yoksa Mevlana gibi herkese kucak mı açmak isterdiniz kim olduklarını umursamadan.
Ben sık ağaçlıklı ormanları ve dalgalı denizleri seçiyorum, ben en uzağını seçiyorum en bilindik şeylerin. Ve en bilindik şeyleri yaşayarak ben bu değilim aslında diyorum bile bile kimsenin kanmadığını. Savruk bir özlemle yaşıyorum bu hayatı, kendimi kaybedemediğim sokaklarda başkalarını kaybedip bir başıma kalmayı seçiyorum, mevsim temmuz, üstelik kar yağıyor lacivert bisiklet yaka tişörtümün üzerine.