ÖĞRETMENİM BEN -
26.05.2012
16 kere okundu
En düşük öğretmen maaşının bin altı yüz yirmi lira olduğunu, bunun haftada kırk saat çalışan diğer memurlara haksızlık olduğunu söyleyen bir başbakanın ülkesinde öğretmenim ben. Girdiği on beş saat dışındaki derslerden ek ücret alan ama yine de doymayan hep daha fazla ücret isteyen bir öğretmen.
Üniversite giriş puanlarına bakıldığında en yüksek puanları alarak yüksek öğrenim hakkı kazandığımı irdeleyen yoktur. KPSS sınavından yine yüksek puan almış olmam önemsizdir. Sokaktan geçerken çağırmıştır beni bakanlık, bulunduğum yere şansımın yardımıyla gelmişimdir. Üniversite sınavından sıfır çeken insanlar bile bana laf edecek cüreti kendilerinde bulabilmektedir, KPSS’ye girip girip kazanamayanlar başka işlerde çalışmaya başlayınca benim aldığım para gözlerine batmaktadır, dedim ya yatıyorumdur ben iş yerimde, benim sınavımı “kazanabilseler” dünyayı kurtaracak olanların yerini boşa işgal ediyorumdur.
Milletvekili sekiz bin lira maaş ve bir o kadar da harcırah alırken fikir işçisi kabul edilmektedir, mühendis, mimar ya da herhangi bir şirket yöneticisi on binlerce lira kazanırken fikir işçisi kabul edilmektedir. Göreve yeni başlayan bir polis iki bin iki yüz lira alırken aynı seviyedeki öğretmenin maaşı bin altı yüz lira civarındadır. Daha da vahimi aynı okulun hizmetlisi adı geçen öğretmenden fazla para kazanmaktadır. Öğretmen lise mezunu vasıfsız bir memurla karşılaştırılırken taş taşımadığı, öteyi beriyi süpürmediği ya da amelelik yapmadığı için aldığı paranın yatarak kazanıldığı düşünülmektedir.
Her hangi bir kamu kurumuna gittiğinde saatlerce bekletilse de ses çıkartamayan vatandaş okula geldiğinde öğretmeni sınıftan çağırabilmekte hatta kapıyı açıp içeri girebilmektedir. Daha sonra görüşelim dediğinizde işim var sizi mi bekleyeceğim demekten çekinmemektedir. Haddini bilmez, satsan beş para etmez insanlar bile sizi itilip kalkılacak birileri olarak görebilmektedir.
Güvenmediği veterinere evinde beslediği hayvanı teslim etmeyen insanlar değer vermediği öğretmene çocuğunu teslim etmektedir ve bu cevabı verilemeyecek bir çelişkidir.
Körpe bebelerini getirip ellerime teslim eden insanların sokaktan geçen herhangi bir insan kadar değer vermediği ama yine de gözünden sakındığını bana teslim ettiği bir insanım. Anne ve babalar ikinci çocuğu yapmaktan kaçınırken, başbakan üç çocuk yapın dediğinde sen mi bakacaksın diyen insanların yüzlerce çocuğuna göz kulak olan değersiz bir canlıyım. Anlattığı dinlenmeyen, saygı gösterilmeyen akşama kadar oturarak çalıştığı söylenen birisiyim. On yaşındaki çocuk küfretse de, on beş yaşındaki dövmek için üzerime yürüse de kendini savunma hakkı olmayanım. Yirmi yıl çobanlık yapmak için tahsil gören, ilim dilenenim ben.
Bakanlık dört yıllarla sekiz yıllarla uğraşırken keşke şekille uğraşmayı bırakıp içerik için çalışsalar diyenim. Beş zayıfı gelse de her yıl defalarca sınav hakkı tanıyarak kalma denen şeyi ortadan kaldırdıklarında, körpe beyinlere “başarmak için çalışmaya gerek yok” fikrini aşıladıklarını bilseler keşke diye söylenenim. Sesi duyulmayan ve yine adam yerine koyulmayanım. TKY adı altında sadece kırtasiyeden ibaret angarya işleri yapmaktansa her hafta on saat fazla çalışayım diyenim, adam yerine koyulmayan, itilip kalkılanım yine. Şekilci olmamayı öğretmesi gerektiği halde şekilciliğe hapsedilen, eğitmek gerekirken, ezberletmeye mahkûm edilenim.
Öğretmen mütevazı olmalıdır, anlayışlı ve barışçıl olmalıdır. Verilenle yetinmeli daha fazlasını istememelidir. Yok efendim öyle değil artık. En yüksek puanları alarak girdiğim üniversiteden sonra pek çok kişinin elli bile alamadığı KPSS sınavından seksen doksan alarak bileğimin değil aklımın hakkıyla bu mesleği yapmaya “hak kazandım”. Siz vermediniz, ben kazandım; çünkü ben çoğunuzdan başarılıyım, çünkü ben çalışkanım, doğruyum, sizin yapamadıklarınızı yapanım. Siz pek çok şeyin berbat yapıldığı memleketimde işinizi adam gibi yapamazken ben etten kemikten insanı yeniden şekillendirmeye çalışanım. Evde karınızı döverken şiddetin kötü bir şey olduğunu öğretmeye çalışanım. Siz sokakta birbirini kazıklarken, iyiliğin aptallık olduğunu söylerken ben doğrudan yana olanım. Zihinsel özürlü olsa da belki bir şeyler öğrenir diye çocuğuzla ilgilenen, kimseden görmediği saygıyı gösteren, koruyup gözetenim. Ağza alınmayacak küfürler yediğim ite kopuğa sınıfa girdiğimde hiçbir şey olmamış gibi sevgili evladım diyenim, öğretmenim ben. Ben sizin kafalara kazıdığınız pislikleri aklımı kullanarak temizlemeye çalışanım, ben Türküm, ben doğruyum, ben çalışkanım.
Mütevazı olamayacak kadar yaşlattınız beni, alttan aldıkça daha akıllı olduğunuza inanır oldunuz, sustukça fütursuzca konuşma hakkını buldunuz kendinizde. Artık kapayın pis fikirlerinizi kustuğunuz ağızlarınızı. Biz sizin isteyip de olamadığınız yerdeyiz, biz en değer verdiklerinizi emanet ettikleriniziz, saygı istemiyoruz sizden, haddinizi bilip saygısızlık etmeyiniz.
AHMET MEHMET
NE FARKEDER
11.05.2014 Pazar
her bir öğrenci KOCAKAFALI
elif
ben de öğretmenim
25.10.2012 Perşembe
ağzınıza sağlık öğretmenim
berrin gezerci
eksiği var fazlası yok
14.10.2012 Pazar
bu saatten sonra gel de vatana millete hayırlı öğrenci yetiştir!