ÇIKINIMDA YETERİNCE HÜZÜN -
29.09.2010
17 kere okundu
Eskisinin yerine yeni bir vücut koyup devam edeceğiz yola, ruhunu istediğimiz gibi şekillendireceğiz, olmazsa da güncemizde ölüme terk edeceğiz en iyisinden bir bahane bulup. Saydım unutana dek ve sabah oldu, uyanıp yüzümü yıkadım, gri takımımın içine siyah dar kesim gömleğimi giydim, abimin aldığı gri kravatı takıp siyah kemerim ve ayakkabılarımla güne hazırladım kendimi. Her hangi bir zamana teslim ettim ruhumu, yüzümde güneş, aklımda ölüm ilanlarımdan öğrendiklerim…
Erkendi zaman, iyot kokusu bir yolunu bulup en zayıf yerimden vuruyordu. Perdeci açmamıştı dükkânı, kuru temizlemeci de Elazığlı bakkal kadar çalışkan değildi. Tren yolunun altından geçip yeşil ışığın yanmasını bekledim, yanınca da sahiline attım kendimi artık bakamadığım denizin. Yürüdüm yeni doğan güneşe doğru, içime çektim temiz havayı, arabaların seslerini dinledim.
Kaçamak bakışlarla bakıyoruz artık birbirimize nedense, kayalıklar uçurum gibi gözümde ve korkarım yüksekten, düşmek ürkütür beni. Eskisi gibi inmiyorum da kenarına denizin, yürüyesim gelmiyor. Oturup kayalıklara mavi suları seyrederdim, takılıp bir dalganın peşine Adalar’a kadar gider gelirdi gözlerim.
Geçer mi her şey zamanın akıntısına takılıp, gittiği yerden gelir mi güzel yüzlü yaşlı amcalar, alışmak mıdır aslolan kader. Öyle olabilir mi sahi, kurtarabilir mi cümleler bizi, saklanabilir miyiz en afili kelimelerin arkasına, aklanabilir miyiz zamana teslim olup?
Susar içimdeki şarkı, uzaklaştıkça azalır ses, azaldıkça geçer ömür, ardında yıkıntılar. Mevsim yaprakların döküldüğü sonbahardır, yağmurlar yoldadır ve çıkınımda yeterince hüzün birikmiştir.