ÖLÜME YÜRÜMEK -
3.10.2010
18 kere okundu
Erkenden uyanırdık Pazar sabahları, sırayla kaydederdik hafif müzik istek parçalarını, Emel-Erdal’larımız, Alpay’larımız vardı, Atilla Atasoy’umuz, Oya Küçümen’imiz vardı. Bayram ederdik istediğimiz şarkı çıkınca, Türk Sanat Müziği dinlemekten kurtulduğumuz nadide saatlerin en özeliydi. Akşamları Bir Roman Bir Hikâyemiz vardı, Şeker Portakalı’nın bir sayfasını dinlemek Fatma Girik ile Cüneyt Arkın’ın filmini seyretmeye eşdeğerdi, küçüktük, çocuktuk, insanları değil sümüksüz kalmayan burunlarımızı silerdik kollarımıza en hesapsız, en güvende halimizle.
Büyüdüm, “adam” oldum üstelik, cumartesi günümü insan görmemek için fırsat biliyor yatağıma gömülüyorum, Oya Küçümen’i dinlemiyor kitap okumuyorum. Şeker portakallarının mevsimini geride bıraktım bir daha dönmemek üzere, artık burnumda akmıyor, tertemiz elbiseler ile geziyorum günün her saatinde.
Bel fıtığım var biliyor musunuz, eskiden her gün futbol oynamak isterdim, basket topu görsem peşinden koşardım, şimdi uzaktan seyrediyorum, saha boşalınca gidip kendi başıma bir şeyler yapıyorum gereğinden fazla dikkat ederek. Geç kaldığımı düşünüyorum bazen, uyuyup uyansam da on yıl öncesine dönsem diyorum. Yaşlanmayı sevmediğimden değil, daha farklı seçimler yapardım gibi geliyor, vücuduma daha özenli davranır, daha fazla okurdum belki. Seviyorum bulunduğum zamanı, kendimi seviyorum ama yine de bazen bir şeyler eksikmiş gibi geliyor.
Annem ölecek biliyor musunuz, babam, kardeşlerim ve en sevdiklerim de ölecek. En fazla on beş yıl içinde katlanması güç acılar yaşayacağım, sevdiklerimi kaybedeceğim ya da beni kaybetmenin üzüntüsünü yaşadıklarını seyredeceğim bir yerlerden. Yokluklarına alışacağım sevdiklerimin, yokluğuma alışacak sevdiklerim. Üşüyor musunuz siz de bazen, kötü günleri hayal ediyor musunuz hiç istemeseniz de. Ölümlü dünyada ne kadar gereksiz uğraşlar içinde olduğunuzu düşünüyor musunuz, en sevdiklerinizi kırıyor, yapmak istediklerinizden geri kalıyor musunuz yalancı bahaneler bulup.
Sevilesi ne varsa geride bırakıp yeni sevdalara yürüyorum, yürüdükçe büyüyor ve büyüdükçe eziliyorum. Ben olmaktan çıkalı çok oldu, bilmediğim bir adamın kılığındayım, kötü kostümler, kötü oyuncular ve kötü bir senaryo…
Tanju Okan’ın sesi geliyor hoparlörden; “garibim, her taraf bana yabancı, dertliyim çekinme doldur be hancı, ilk önce kımıldar hafif bir sancı, ayrılık sonradan kor yavaş yavaş”. Sabahın köründe geç kaldınız diye başımızın etini yiyen annemi özlüyorum, soğuk havaya uyanıp, yürüme okula gitmeyi, okul çıkışı çeyrek ekmek ve domates yemeyi özlüyorum. Abimin en iyi arkadaşı olmayı, evden kaçıp Lambat’a top oynamaya gitmeyi, Yalan Rüzgârı’nı severek seyretmeyi özlüyorum.