ZİYAN - 28.08.2024
69 kere okundu
Beğendiğin bedenlere diyor, hayal ettiğin ruhu koyup aşk zannediyorsun; zannetme. Düşünce kalkacak gücün yoksa, gidince ardından uzun süre bakacaksan yapma. Yok, ben günü yaşıyorum, kalan başım gözüm üzerine, gidene de eyvallah diyorsan bak keyfine. Keyif dediğin de kısa süreli bir macera; en iyisini bile kanıksıyor zamanla akıl. En güzeli bile kaybediyor büyüsünü, en iyisi vasata dönüyor gün geçtikçe, alıştıkça sıradanlaştırıyor kafamız sahip olduklarımızı: biz mükemmel yaratılmış canlılar değiliz ve hiçbir güzel şey sonsuza dek sürmez. Kısa şeyler yaşa ki tadı damağında kalsın.
Erdem dediğin düzen sevicilerin bize yutturması. Yok efendim kumrular bir ömür boyunca aynı eşle çiftleşirmiş. Kumru dediğin vasat bir canlı, daha donanımlısı güvercindir onun. Sen güvercinden daha mı düşkünsün keyfine, daha mı iyi biliyorsun doğruyu yanlışı. Bize benzeyeni yüceltmeyi severiz, çünkü onunla birlikte biz de değerleniriz cümlenin içinde. Ama cümle bitip herkes evine düşünce maymun iştahımız ne kumruya itibar eder ne güvercine. Herkesin kendi doğrusu var. Kalabalıklara iyi görünmek için savunduğumuz şeyleri başkaları için de uygun bulmamız tamamen toplum baskısı. Hadi başkalarını harcadık diyelim, kendimizi niye heba ediyoruz kalabalıkların düzenbaz doğruları için. Söz verdin duracaksın! Durmuyorum arkadaş, o sözün son kullanma tarihi geçti belki, nereden biliyorsun. Ayrıca niye ben ağzımdan çıkan lafa esir oluyorum. Sen beni ayıplayacaksın diye niye ben istemediğim bir şeyi yapıyorum. Sen nasılsa çıkarlarımız karşı karşıya geldiği her an beni bir şekilde ayıplayacaksın. Bari ayıplanırken mutlu olayım, derdine yanan sen ol.
İnsan var insanda ziyan olur, insan var insana ilaç olur. Sen git hep seni ziyan edecekleri seç. Çünkü doğru zaman ki arıyorsan her zaman doğrudur senin için, doğru yer ki bu da zaman gibi bir şey ve yanlış insan. Çünkü sevdiğin vücutlara sevdiğin ruhu yerleştirmekte üzerine yok. Sonra ne mi oluyor? Ziyan oluyor, aklından geçen, hayalini kurduğun her şey ziyan oluyor. Bir ömür sürsün diyorsun, hiç bitmesin. Sürmez oysa, biter her şey. Dünyanın düzeni bu. Kıyamet günü diye bir şey var. Dünyanın bile sonu varken senin yaşadığın minik bir mutluluk nasıl sürer sonsuza dek. Uzaklaş oradan, ilaç olan seni ziyan edene dek bekleme. Belki o ziyan olacak sen gidince. Bununla vakit harcayacak kadar uzun değil ömrün. Ömrünü seni ziyan edeceklere ilaç olmak için harcama. Tek seferlik hak çünkü, giden geri gelmiyor.
PUSLU KITALAR ATLASI - 14.08.2024
90 kere okundu
İki nokta ve bir parantezden ibaretiz, soğuk yazgılar düşüyor hep payımıza. Noktalar üç olsa devam ederdik belki ya da bir parantez daha verseler ikisinin arasında mutlu mesut yaşardık. Olmuyor ama çoğu zaman, ya yer istemiyor ya gök, ya karada düşüp kalıyoruz ya boğuluyoruz denizde. Isınmıyor soğuk yazgılar, çırpındıkça batmaya gebe üstelik; kısır döngüden çıkmak için sabit durmak gerekiyor belki de. Gel gör ki pek çok şey gibi onu da beceremiyoruz.
Hayallerimiz kırılıyor, umutlarımız daha filizlenmeden ayaz soğuğuyla yüzleşmek zorunda kalıyor. Ya örselenip zayıf düşüyor ya güneşi göremeden ölüme yenik düşüyor. Düştüğümüz yerden kalkmakla geçiyor ömür. Biz kalktıkça düşürüyor birileri, bir şeyler sebep oluyor hep. Oysa güneşi görmek istiyor deniz, kayıkları açık denizlere sürmek istiyor. Olmasa da oldurmaya çalışıyor en olmaz olanı. Ki olmaz olan dediğimiz de atla deve değil; usulca akan bir ırmak, bir bardak demli çay ve üç beş güzel kelam. Hadi kelamdan da vazgeçtik, Puslu Kıtalar Atlası’nı tutuşturun elimize. Okudukça dağılsın pus, gökyüzü görünür olsun bazı kıtalarda. İçimiz ferahlasın sona yaklaştıkça. Birileri kurtulsun esaretinden, başka birileri kavuşsun sevdiğine, hep mutlu olmasın kötüler, iyilerin de zaman zaman yüzü gülsün.
İki nokta ve bir parantezden ibaretiz zaman zaman. Güneşli günlerin hayalini kurarız keyifle yürüdüğümüz yağmur altında. İkince el sevdalara da razıyız, elden düşme mutluluklara da. Dedim ya çok şey istemiyoruz aslında. Yazları biraz kum, biraz deniz; kışları ayda bir lapa lapa yağan kar. Baharda çiçek açmamıza da müsaade edilse fena olmaz, nasılsa solacak yapraklarımız güzün. Kimsesiz kaldırımlar kaldırımlara teslim olurken sessiz sedasız düşeceğiz dalımızdan. Nasıl bilirdiniz diye soracaklar, iyi diyecekler hep bir ağızdan
BOK ÇUKURU - 19.07.2024
134 kere okundu
Gelemeyiz üstesinden, çok dert var çünkü. Dertten çok dert var hatta. Olmayan şeyleri dert ediyorlar kendilerine. Bir misyon edinmeden varlığına varamıyorlar yaşadıklarının belki de. Gününüz toplum yapısı; ekonomik, sosyal hatta politik ortam insanları daha güzel bir dünya için çabalamaya zorluyor. Ama vasıfsız kalabalıklardan vasıflı işler çıkmasını beklemek horozdan yumurta beklemek gibi. Sürekli bir patırtı var, zamanlı zamansız öten horoz gibi…
Analarını babalarını kaderine terk eden kalabalıklar sokak köpekleri için sokaklara dökülebiliyor. Çalıp çırpan kim varsa adaletin en yılmaz savunucusu oluyor. Namustan bahsedenler ilk fırsatta namussuzluğun kitabını yazabiliyor. İçleri karartan kötülük mü dersiniz yoksa kolayca güdülebilen altyapı yoksunu kalabalıklar mı dersiniz bilmem. Ama her topluluğun bir kazananı vardır. Ve ne yazık ki genelde de bu kazananlar ortalarda görünmeyenler, sesi pek çıkmayanlardır. Peki bu ortalarda dolaşanlar kimdir diye sorarsanız onlar da hayattaki başarısızlıklarını, yaptıkları kötülüklerin vicdan muhasebesini bir işe yaradığını zannederek, güdülenmiş kalabalıklara karışarak örtmeye çalışanlardır.
Anlatamazsınız bunlara hiçbir şeyi; avukattan daha iyi hukuk bilirler, din aliminden daha bilgilidirler din konusunda, ekonomiste ekonomi dersi verip, doktora tedavi yöntemi öğretirler. Onun gibi düşünmediğiniz her konuda kabahatli olan sizsinizdir. Onun gibi sevmeli, onun gibi hareket etmelisiniz. Diğer her durumda az ya da çok kabahatiniz vardır. Cehaletin verdiği yetkiye de dayanarak sizi şaşırtacak derecede mücadeleci, ısrarcı hatta kavgacı olabilirler. Çünkü yıllara dayanan yokluklarına inandığı dava için savaşarak son vereceklerini düşünürler. Ama bağırıp çağırmak, her konuda en iyisini bilmek de ayrı bir yokluk biçimidir. O fark etmez yok olduğunu ama karşısındaki bilir.
Oy verip pişman olduğu partiye onunla birlikte düşman olmalısınız. Yenemediği rakip takımın başarısına onunla birlikte leke sürmelisiniz. Evine alıp, bıkınca da sokağa attığı köpeğe siz bakmak zorundasınız. İnanmadığı dine inanamazsınız, inandığı dine de kayıtsız şartsız evet demek zorundasınız. O da yetmez en mümin siz olmalısınız. Giydiğinize karışacaktır, giymediğinize de karışacaktır. Gezmenize, cebinizdeki telefona, elini tuttuğunuz insana, destek verdiğiniz ya da vermediğiniz örgütlere karışacaktır. Ya faşistsinizdir onun gibi düşünmüyorsanız ya gerici ya da terörist. Birbirlerinden çok farklı düşünüyor gibi görünseler de günün sonunda aynı cehaletin bok çukurunda debelenmekten öteye gitmez yaşam dedikleri üçüncü sınıf eylemleri.
Peki çözüm nedir, bu cehennemden çıkış yolu var mıdır? İnsandan uzak durmak geliyor aklıma. Çünkü eninde sonunda herkes birbirine benzer. Onların istediği gibi biri olmaya son verdiğiniz gün çekerler ipinizi. Ama umursamazsanız, beklenti içine girmez, iletişim kurmazsanız ipinizin çekilip çekilmemesi de kaybeder önemini. Prim yapamadıkları linç mutluluk vermez şişirilmiş kalabalıkları. Seslerini duyurmaktır asıl amaçları. Siz onlara cevap vermezseniz daha yüksek sesle daha hırçın hamleler yapamayacakları için uzak durular sizi. Bir başka kurban bulana kadar hayıflansalar da size zamanla eziklik ateşlerine kömür yetiştiren bilinçaltı çöplüklerine terk ederler sizi. Siz artık onlar için yakıt kaynağısınızdır.
Uzak durun onlardan, onlardan uzak durun. Duymayın onları, görmeyin onları, selamlarını almayın, selam vermeyin onlara. Yangınlarına benzin olmayın, çünkü ya onlardansınızdır ya da düşman. Sizden düşman yaratmalarına izin vermeyin. Sizi kandırmalarına zaten izin vermeyin. Cehalet çığ gibi büyüyor. Kendinize onların ovasından yüksek bir tepe bulup oraya sığının. Uzak durun onlardan, onlardan uzak durun. Yoksa oluşturdukları çığ sizi de içine alıp nefessiz bırakır. Onlar için yaşarken kendiniz için ölmüşsünüzdür artık.
KENDİNİ ÇOK SEVME - 10.07.2024
112 kere okundu
Kendinizi sevmenizi ister diğer insanlar. Kendisini sevmeyen, kendisiyle barışık olmayan insandan uzak dururlar. Kendisiyle barışık olmayan başkalarıyla da kavga eder çünkü. Ama dozu da önemli tabi. Kendinizi sevin ama onlara belli etmeyin isterler. Belli ederseniz kendinizi sevmiş değil beğenmiş olursunuz. Mütevazı olmak şart. Sizin kendinizi sevdiğinizi göstermeniz onların ego uçlarına dokunur. Bu onların sorunu değilmiş de sizin sorununuzmuş gibi davranırlar. E hani sevecektik kendimizi, ne oldu o iş dersiniz kendi kendinize. Demeyin… Kendini sev ama gizli olsun lütfen. Hatalarını paylaş, kötü yönlerini... İyi olanın üzerinde durma, kendine sakla iyiliğini. Esprisini bile yapma, yanından ayrılınca dudak büker sana. Çok güzelim deseniz kendiniz için yapmacık bir tepki verir insanlar ama kamyon çarpmış gibiyim derseniz gülerler. Kendisiyle barışık insan derler. İyi de bu barış dediğin hep kötü şeyleri içermez ki demeyin kendi kendinize. Onların sizde istediği barış böyledir. Kendini sevebilirsin ama içinde tut. İyi de olabilirsin ama onlardan iyi olma! Kendinizi sevmenizi ister diğer insanlar. Kendisini sevmeyen, kendisiyle barışık olmayan insandan uzak dururlar. Kendisiyle barışık olmayan başkalarıyla da kavga eder çünkü. Ama dozu da önemli tabi. Kendinizi sevin ama onlara belli etmeyin isterler. Belli ederseniz kendinizi sevmiş değil beğenmiş olursunuz. Mütevazı olmak şart. Sizin kendinizi sevdiğinizi göstermeniz onların ego uçlarına dokunur. Bu onların sorunu değilmiş de sizin sorununuzmuş gibi davranırlar. E hani sevecektik kendimizi, ne oldu o iş dersiniz kendi kendinize. Demeyin… Kendini sev ama gizli olsun lütfen. Hatalarını paylaş, kötü yönlerini... İyi olanın üzerinde durma, kendine sakla iyiliğini. Esprisini bile yapma, yanından ayrılınca dudak büker sana. Çok güzelim deseniz kendiniz için yapmacık bir tepki verir insanlar ama kamyon çarpmış gibiyim derseniz gülerler. Kendisiyle barışık insan derler. İyi de bu barış dediğin hep kötü şeyleri içermez ki demeyin kendi kendinize. Onların sizde istediği barış böyledir. Kendini sevebilirsin ama içinde tut. İyi de olabilirsin ama onlardan iyi olma!
YAŞMAKÇIK KUŞLARI - 23.06.2024
112 kere okundu
Niye hep sana geliyorum biliyor musun? Sen varsın çünkü sadece; güneş senle doğuyor, çayımın demi sensin, işe giderken yürüdüğüm sokak senden bahsediyor. Akşama kadar sensin hep; çalan telefon sen, radyodaki şarkı sen, bahçedeki söğüdün gölgesi sen, akrep sen, yelkovan sen, hep sen. Niye hep sana geliyorum biliyor musun? Ben bilmiyorum!
Bira söyledim kendime, sende al bir tane. Biliyorum içmezsin, ben de içmem biliyorsun. Ama hep yaptığımı şeyleri yapıyoruz, bir kerecik olsun başka türlü yapalım. Belki kesişir yolumuz. Hep ekim kasım, hep bir hüzün; nisanı var bu hayatın, mayısı var. O kadar yoksun ki, yokluğunu koyacak yerim kalmadı.
Sabahın ilk ışıkları; erik ağacının yaprakları salınıyor camın diğer tarafında, kuşlar erkenci. Şehrin ışıkları gün ışığına teslim olur birazdan. Deniz köpürür, yağmur yağar, hava soğur. Yokluğun kara bir sis gibi kaplar her yanı. Yolumu bulmak için seslere kulak veririm. Sesin gelmez, yolum görünmez, içimde koca bir adam ne vardı büyüyecek der. Niye sana geliyorum hep biliyor musun? Ben bilmiyorum!
Sonra gürültücü bir kalabalık peydahlanır. Sen de içlerindesin. Keyfin yerinde, eş dost ne de iyi anlaşıyorsunuz. Bu böyle midir hep, böyle mi olmalıdır. Benim aklım almaz, koca bir denizdir sensizlik, kıyısında ben. Yüzme bilmiyorum sanırım. Yoksa her seferinde gelip niye kenarında durayım. Gülüşmeler arttıkça sığmaz içim içime. Konuşmasını bilmiyorum ben, susmak da çok zor geliyor. Sen gelmiyorsun ayrılıp kalabalıktan. Ben kıyıda köşede; gidemiyorum da…
Ki sen diyor bu sen isen özür dilerim, bilmeden sevdim. Kafka’ya inat seviyorum seni. Bile bile seviyorum. Ümidimin kolu kanadı kırık, sen ise gönülsüz yudumluyorsun biranı. Biliyorum birayı sevmezsin. Ben de sevmiyorum ama bilmiyorsun sen. Bilmediğin ne çok şey var benim hakkımda. Bilsen sen de severdin belki. Konuşsam faydası olur mu onu da ben bilmiyorum. İçten içe bahçedeki söğüdün gölgesinde saklıyorum ümidimi. Dalına yaşmakçık kuşları konuyor. Bir o zaman ümidim yeşeriyor. Ama sonra onlar da uçup gidiyor. Niye hep sana geliyorum biliyor musun? Ben bilmiyorum!
KAHROLSUN KAPİTALİZM - 5.06.2024
103 kere okundu
Özgür bir toplumda yaşamıyoruz! Çok haklısınız. Peki siz var olan özgürlüğünüzü genişletmeye mi yoksa var olan hareket alanınızı da daraltmaya mı oynuyorsunuz. En yeni arabayı almak gayretinde misiniz altınızda işinizi gören bir araba varken. On tane pantolonunuz varken on birincinin peşinde misiniz? Hayal ettiğiniz tatil en lüks otellerde mi? Şu dünyada dikili bir taşım olsun diye değerinin çok daha üzerinde evlere sahip olmak için eşek gibi çalışıyor musunuz? Elinizdeki, cebinizdeki işinizi gördüğü halde daha iyi telefonlar, daha iyi tabletler, bilgisayarlar peşinde misiniz? Evet kesinlikle haklısınız. Bunların hepsi hakkınız. Telefonunuz var, arabanız da, eviniz de var; olsun da... Peki kaç kez tiyatroya, baleye ya da operaya gittini?. Kaç kitap okudunuz? Hangi sosyal sorumluluk projelerinde görev alıyorsunuz? Onlara zaman mı bulamıyorsunuz! Anlıyorum… Özgür müsünüz cidden, yoksa tam da kapitalizmin istediği noktaya mı gelmişsiniz. Hani şu nefes almadan eleştirdiğiniz düzenin bile isteye kölesi misiniz? Ama eleştiriyorsunuz… O zaman sorun yok, eleştirerek Apple’ı da iflas ettireceksiniz belli ki, Tesla’yı da, zincir otelleri de. Ben de çok devrimciyim ama inanmazsınız diye anlatmıyorum!
BEDEL - 2.06.2024
95 kere okundu
Suyuna gittiğiniz insanların size katlanmasından ibaret bir dünya bu. Daha fazlası kesinlikle değil ama daha azı olabilir. Size katlanmaktan vazgeçebilirler. Daha katlanılır birisini bulmuşlardır belki ya da artık onları eğlendirmiyorsunuzdur. Sevildiğinizi mi zannediyorsunuz. Onların istediği gibi birisi olmaktan vazgeçin ve görün neler olacak. Önce sizi uyaracaklar, iyiliğinizi istediklerini söyleyecekler. Vazgeç bu davranışlardan, doğrusu bu değil diyecekler. Sonra keskinleşecek cümleleri. Yanağınızı okşayan eller tokat olup inecek suratınıza. Oysa aynı insansınız. Tek yaptığınız onların olmasını istediğiniz kişi olmaktan vazgeçip kendi doğru bulduğunuzu yaşamak. Herkes seni değiştirmek ister ama kimse kendini değiştirmek istemez. Bu katlanılmaz bir durum. Sıradan biri olup toplumda sivrilmemelisin. O senin için bir şeylerden vazgeçiyorsa bunun bir bedeli var ve bunu sen ödeyeceksin. Sen de vazgeçeceksin bir şeylerden. Çünkü her şeyin bir karşılığı var, her şey ticaretten ibaret; ruhunu satarak arkadaşlıklar edinebilirsin.
DENİZ TÜKENİYOR - 9.05.2024
399 kere okundu
Dönüşü zor bir yoldayız, azımsanmayacak kadar da ilerledik. Kültür yoksunu kalabalıkların ayağı yere basmayan doğmalarla oluşturmaya çalıştıkları bir düzenin içerisine terkedilmiş gibiyiz. Ne şiddetin dozu akıl alır bir seviyede ne merhametin, ne iyilik hak edene gösteriliyor ne de kötülük. Kim daha kalabalıksa o haklı, kimin sesi daha çok çıkıyorsa onun dediği oluyor. Akıl tutulması yaşayan küçük bir kesim de çaresizlik içerisinde fotoğrafı seyretmek zorunda bırakılıyor. Çünkü ne sayıları çok, ne de bağırıp çağırmayı kendilerine yakıştırabiliyorlar.
Kadere herkesten çok inanan kesim hastanede ölen yakını için doktoru suçlayıp tekme tokat saldırabiliyor. Eğitime en çok ihtiyacı olan kalabalıklar ise evde ya da sokakta katlanılan çocuklarına tepki gösteren öğretmeni öldürebiliyor. İnsan hayatının hiçbir kıymeti yok, kamu hizmeti veren vatandaşların güvenliği ve güvencesi yok, kanun yok, nizam yok, hak hukuk gözeten yok, saygı ve sevgi zaten yok evladı yok. Yokluklar içinde yol alıyoruz ama gittiğimiz yer hiç hayra alamet değil.
Kimse mükemmel değil, her kesimden insan hata yapabiliyor, kabahatli olabiliyor. Adaletin olduğu toplumlarda kanunlar, kültür sahibi toplumlarda örf ve adetler, din, ve görgü kuralları toplumu düzenler. Ama ahlakını yitirmiş toplumlarda ne örfü umursayan vardır, ne de inandığını söylediği dini. Zaten kanun da kontrolünü çok önceden kaybetmiştir. Toplumsal kurallar etkisini kaybetse bile kanunun zorlayıcılığı pek çok sorunu çözebildiği gibi çürümenin de önüne geçebilir. Ama gel gör ki balık baştan kokmakta, kalabalıklar bağıra çağıra uçurumdan aşağıya yuvarlanmaktadır.
Yüzsüzlüğün uyanıklık olarak değerlendirildiği yerde ahlak da iki bacak arasına sıkışmaktan kurtulamıyor. Tenhada işlenen günahlar kalabalıklar önünde örtbas edilebiliyor. Kötü yeterince güçlüyse iyiye söz hakkı verilmiyor. Çalan çaldığıyla, ölen öldüğüyle, isyan eden de çaresizliğin verdiği can sıkıntısıyla baş başa kalıyor günün sonunda. Karanlığı satın aldıkları mum ışıklarıyla yok ettiğini sanan hükmedenler ise mum sönene kadar her şeyin mükemmel olduğu yalanıyla hem kendilerini hem de başkalarını kandırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Deniz bitiyor, su tükeniyor, temiz hava azalıyor, insanlar nefes almakta güçlük çekiyor…
YANLIŞLAR ÜZERİNE - 20.04.2024
219 kere okundu
Yanlış olan rüzgârın esmesi, suyun akması yanlış. Kaldırımda ilerleyen kadın, çöpü karıştıran kedi, denizin üzerinde gezinen martı yanlış. Durmalı zaman, akrep ve yelkovan ara vermeli sonu gelmez koşturmaya. Telaş bitmeli, haber saatinde yurttan sesler korosu şarkı söylemeli radyodan. Erik dalında usulca etrafı seyretmeli minik serçe, yaprak bile kıpırdamamalı. Yanlış olan zaman, değişen mekân, çoğalan insan… Biz değiliz yanlış olan. Biz biz bile değiliz artık, olamıyoruz telaştan.
Doyumsuz bir sohbeti süslemeli gözler, kelimeler sakince el ele vermeli. Devrik cümleler kurmalı güvenli bölgeden çıkıp. Günü de göze almalı geceyi de. Güneşe dönmeli yüzü ve gözleri hafifçe kısıp fısıldamalı. Gürültüye doyduk, kargaşaya doyduk, koşturmaya ve varamamaya doyduk. Yeşile açız, pembeye ve usulca akan sulara açız. Akıp bulur yolunu hep, seyretmeye açız. Eksikliğini hissettiğimiz şeyleri bilmiyor olmamız en büyük mesela. Doymuyorsak yanlış şeyleri yiyoruzdur belki de. Doğru olana açız.
Yanlış olan şehirler, beton yığınları yanlış. Arnavut kaldırımlarından vazgeçmek ne kazandırdı bize. Asfalt döktük hatıraların üzerine. Ne ayak isimiz kalıyor artık yürüdüğümüz yerlerde ne de dokunduklarımıza nüfuz ediyor kokumuz. Yaşadığımızı bile unutuyor ardımızda kalanlar. Yanlış olan biz değiliz, yanlış olan olmaya çalıştığımız şey.
YİNE GELDİ BAHAR - 8.03.2024
252 kere okundu
Uzun paragraflar gerek insana; alçalıp yükselen, eğilip bükülen cümleler gerek. Altından girip üstünden çıkmak gerek gereksiz zamanlarda. Kelimelere anam yüklemek, cümleleri her zaman gittiğinden başka yerlere götürmek gerek. Dur dur nereye kadar sonuçta, söz de alıp başını gitmek ister belki, kurallara uydu diye ödül vermiyorlar kimseye sonuçta.
Bir şeyler ters gidiyorsa kabahati birilerinde ararız, başkası sanırız sebebi bazı şeylerin. Oysa herkes hiç kimse olmaya çalıştığı için sorun anında, suçlu yok hükmünün belirtisiz nesnesi olmaktan öteye geçemez. Nesneye de suç yüklemek akıllıca değildir. Başkasına laf yetiştirmekten kendimize diyecek sözümüz kalmaz. Misal ayağın taşa değse taştır kabahatli, paran kaybolsa suç hırsızındır, denize düşsen yılana sarılmaktan başka çaren yoktur çoğu zaman. Ve akar gider zamanın azı da çoğu da her zaman. Akıl başa gelince kafada saç, içte gönül kalmamıştır. Bitse de gitse deriz. Bu kez de durur yerinde zaman, eziyet olur döner durur etrafında.
Neyse deyip kaldığı yerden devam etmek ister söze. Oysa bahar gelmiştir. Sabah hevesle kalkılıyordur yataktan. Manavda erik fahiş fiyatlarla satılıyor olsa da bedavadır hava, betondan arda kalan yerler yeşile dönmüştür yüzünü. Sabah erken, akşam ise geç olmaktadır. Yaşayası olanı upuzun günler beklemektedir. Ve her beleyen gibi güzel sanılan için sabırsız zamanlar geçmek bilmemektedir. Neyse deyip kaldığı yerden devam eder söze. Nisanın on üçüdür, günlerden Salı. Kimse sevmez salıyı nedense, oysa kötülüğü dokunmamıştır kimseye pazartesi kadar. Cuma gibi bir türlü gelmemezlik de yapmaz. Ama kaderidir bazı şeylerin, bazı kimselere sevdiremez kendisini. Mevsim bahar olsa da değişmez kader. Neyse deyip devam etmekten başka çare yoktur belki de…
Veyası olacak uzun cümlelerin çokça. Ve ile bağlamayacaksın bir şeyi başka şeye. O olmazsa bu olacak, bu da olmazsa bir başkası. Amaç olması zaten mevzunun, içi karartan olmaması. İllaki bir şeyleri karartacaksan gözün olacak o, için değil. Yaz var önümüzde diyeceksin. Üç beş güne erik de ucuzlar zaten. Kirazlar al al doldurur Pazar esnafının tezgâhlarını. Beyazı da var diyorlar ama ben sevemedim onu. Kiraz dediğin kırmızı olur. Anadan babadan öyle gördük biz. Neyse deyip devam edemiyoruz anadan babadan gördüklerimiz söz konusu olunca. Biz o kadar güncelleyemedik kendimizi. Hadi babadan gördüğümüze cümleler kuralım da ana deyince akan sular duruyor. Alışmıyor insan bazı yokluklara. Bandı kaldırıyorsun iyileşti mi diye yara, sızlıyor. Neyse deyip devam edemiyor cümle. Kesilip atılıyor, ya sen değişiyorsun ya da konu.
Bir şeyler ters gitse de bazı şeyler hep güzel. Sözü vardı, yine geldi bahar.