DEĞİŞİR ZAMAN - 3.03.2025
50 kere okundu
Ne tür bir saçmalığın içerisindeyiz ve nereye gidiyoruz anlamak mümkün ama sindirmek çok kolay değil. Akşam yemeği için hazırlanıyormuş da yüzüne sürdüğü krem hakkındaki yorumları daha sonra yapacakmış. Oturmasına bir baksaymışsınız. Çok heyecanlıymış ve heyecanını sizle paylaşmadan edemezmiş. Cidden heyecanlı ve cidden paylaşmadan duramıyor belli ki. Ve cidden binlerce kişi seyredip beğenmiş videoyu. Yüzlerce insan var sosyal medyada bu şekilde hayatını devam ettiren. Ve daha da kötüsü milyonlarca insan var bu insanları seyredip hayatına yön veren. Sonuç olarak çok özgün giyinip, çok havalı konuşup harika düşüncelere sahip “çok özel” insanlar topluluğu haline geldik. Geldik demem lafın gelişi. Onlar gibi olursam yaşadım saymayın beni.
Orta sınıf canlılardan bahsediyorum, yukarısı almış başını gitmiş zaten. Ayakkabıya yirmi-otuz bin vermek sıradan bir aktivite. Orta sınıf Nike seviyor, Jordan modeli. Adidas ya da Puma’nın aynı model ayakkabısı bile olmuyor. Üzerinde Nike amblemi olacak. Havalı olmak ile tarz olmak farklı şeyler mesela. Herkesin giydiği trend şeyler giyersen havalısın, herkesin giymediği havalı şeyler giyersen tarzsın. Tarz olmak zor olduğu için havalı olmayı seçiyoruz biz. Parayla tabi. Paran yoksa eziksin, selam bir vermesek olur sana. Ben değil ha, tamamen onlar. Ergen yaş grubu… Büyüklerin de durumu pek farklı değil gerçi. Keçinin atladığı yerden gıdağı da atlıyor. Ne keçinin eti yeniyor ne de gıdağının.
Kolay para kazanmanın yolu sosyal medya. Bu kadar aptalın olduğu bir dünyada ne satarsam zengin olurum diye düşünmek biz eski kafalıların işi. Ne satmazsam zengin olurum diyor yeni nesil. Açıyor kamerayı geçiyor karşısına. Aptalca cümleler kuruyor ağzını gere gere. Kanaat önderiymiş gibi cümleler de kuruyor. Ortada bir şey yok yani üretilen. Bazen aptalca şakalar yapılıyor, bazen makyaj, bazen de giyiniliyor ya da soyunuluyor. Ortada satılacak bir şey yok yani. Kalçalarını oynatıyor diye on binlerce seyredilen mi dersin, kırkından sonra memelerini gösterdi diye zengin olan mı? En eski meslek var ya; şimdilerde Only Fans deniyor ona. Para verip aç diyorsun, açıyor abla. Gelsin paralar. Abiler de yapıyordur muhtemelen. İyi de para kaldırıyorlar, kolay para. Ortada yine üretilen bir şey yok ama para akıyor. Çünkü milyonlarca hatta milyarlarca aptalın olduğu bir dünya kalabalığın istediği şekilde döner.
Tarihin her döneminde gençleri anlamayan yetişkinler de olmuş, yetişkinlere hak vermeyen gençler de. Ama bu dönem apayrı. Gençler ayrı bozuk yetişkinler ayrı. Ne ahlak var, ne de herhangi bir değer. Her şeyin bir fiyatı var; kimi nakit ödüyor, kimi öpücükle.
BİR MEVSİM - 5.03.2025
108 kere okundu
Sonra bir mevsim başlar; kimine güz, kimine bahar. Kimi yeşile bürünür çiçek açar, kimi döker yaprağını. Kiminin dalına kelebek konar, kimi ardından bakar göçmen kuşların. Sonra bir mevsim başlar; kimi yanar güneşin alnında, kimi üşür kar soğuğunda. Sonra bir mevsim başlar; sen nasıl bakarsan ona, o da sana öyle bakar
Patlayıcı silahlarıyla gelirler sonra, kesici ve delici silahlarıyla. Can acır, alışkın değil topa tüfeğe, süngüye alışık değil. Akar kan kuraktan çatlamış toprağa. Suya niyet, kana kısmet. Bilmezler, kan hiç yakışmaz toprağa. Ölür karşı koyanlar, bugünü yarına el üstünde taşımaya çalışanlar ölür, ölür insan topla, tüfekle, süngüyle ölür. Öldürür topraktan yaratılmışlar, doymazlar kana. Oysa bahardır mevsim belki, yeşile bürünmek vardır akılda, çiçek açılacaktır daha. Ne olur el ele çıkılsa geceden sabaha.
KAVRUK BİR NEŞE BİZİMKİSİ - 25.03.2025
80 kere okundu
Kavruk bir neşe bizimkisi, eli yüzü mütevazı bir keyif. Nerden ne geleceği belli olmayan bir hava, biraz yağmur, az bir şey meltem esintisi. Akşam vakitleri, gün batmak üzere, bahar yerini yaza terk etmek üzere; sıcağız yani, yok içimizde soğukluk. Hem zaman dediğin su misali, giden geri dönmüyor yaşayarak öğrendik.
Büyür bir sarmaşık içiten içe sarar sarmalar. Nefes alman zorlaşır, etrafını göremezsin, rahat hareket edemezsin. Beslesen derttir, kesip atsan beceremezsin. Büyümek zorlaşır bir yerden sonra, güneşe dönsen de yüzünü köklerin bırakmaz, zorluk çıkartır. Oysa ısınmıştır havalar, oysa zaman geçmektedir, oysa güzel bir şarkı gibi akmaktadır su usul usul. Bir sandalye atmalı kenarına, bir bardak çay doldurmalı, uzatmalı ayakları, keyfe bakmalı.
Okuldan kaçıp sahile inmiştik de sigara içmiştik gizli gizli. Hiç tanımadığımız bir adam yanımıza gelip okuldan mı kaçtınız demişti, bir de sigara içiyoruz diye azarlamıştı. Yetmemiş birer de tokat atmıştı. O tokadı bile özlüyor insan. Arkamıza bakmadan güle güle okula kaçmıştık. Havalar daha sıcaktı o zaman, insanlar da sıcaktı, biz de. Soğudu şimdi herkes biraz dirense de kendince. Ayakları üşüyor insanın böyle zamanlarda en çok. Ayaklar ısınmadıkça da normale dönemiyor bazı şeyler.
Aşkın Nur Yengi’nin Sevgiliye albümü vardır, dönüş yolundakiler bilir. Usulca akan ırmağa eşlik edebilir mesela. Çay şekersiz olacak, ağaçlar geniş yapraklı. Rüzgâr estiğine değecek, geçip gitmeyecek sert gövdeler arasından, yaprağı okşayıp geçecek. Hem hissedecek, hem hissettirecek. Kavruk bir neşe bizimkisi, yağmur da yağabilir ansızın. Islanabiliriz yani, yaşadığımızı hissederiz belki. Umalım da geçmiş olsun ayaklarımızın üşümesi.