OLMAZ BİZDEN VESSELAM - 21.04.2023

135 kere okundu

Octavio Paz’ın Yalnızlık Dolambacı kitabında Amerika’da yaşayan Meksikalılar için “O kadar çok konuşurlar ki zaman zaman söyledikleri çok doğru sözler laf kalabalığının arasında kaynar gider” der. Bizim ülkedeki muhalifler de öyledir. Ziyadesiyle cahil oldukları konularda bile kulaktan dolma bilgilerle her şeyi biliyormuşçasına her şeyi öylesine eleştirirler ki aklı başında kimse onlara inanmaz. O yüzden de hiçbir inandırıcılıkları olmaz. Zaten içinde bulunduğumuz kültürde ve hatta pek çok kültürde eleştirerek insanları değiştirmeniz pek de olası değildir. Karşınızdaki insanın yüzde yüz kötü olması mümkün değildir ama siz karşınızdakinin her şeyine kötü derseniz karşınızdakini kendinize düşman ettiğiniz yetmezmiş gibi üçüncü kişilerin de size inanması olasılığını azaltırsınız. Amerika’ya yasa dışı yollardan girmiş Meksikalılar gibi kimse sizi ciddiye almaz. Gürültüden ibaret kalırsınız. Bu da kendinizi yalnız hissetmeniz, hakkı yenilmiş hissetmenizi sağlar. Dünyayı değiştiremediğiniz gibi kendinizi de o dünyaya yabancı hissedersiniz.

Balkondaki çiçeği kurutan kadın tarım politikası konusunda ahkam kesebiliyor, patates soymaktan aciz adam savunma sanayisiyle ilgili ahkam kesiyor. Ay sonunu getiremeyen ekonomi uzmanı, düz yolda takılıp düşen spor bakanı gibi davranabiliyor. Ve istisnasız herkes çok tarafsız ve bir o kadar da haklı!

Yine bir seçim arifesindeyiz, yine birileri bizi yönetmeye iştahla talip. Biz de birileri bizi yönetsin diye can atıyoruz. Seviyoruz siyasilerden kahraman çıkartmayı. Ama gel gör ki seksen yıldır birilerinin kahramanı olan o siyasiler birilerinin de celladı ya da gardiyanı olmuş. Ama akıllanmamışız. Adlarını ezberlemişiz önce, sonra eşimizden dostumuzdan önde tutmuşuz onları. Birlikte sevinip, birlikte üzülmüşüz. Onlar hayatlarını yaşamış, biz uzaktan bakmışız. Üzülmüşüz hep, yine üzülmüş, yine üzülmüş ve yine üzülmüşüz. Arkamıza baktığımızda aldığımız yolun bir arpa boyu bile olmadığına kanaat getirmişiz eğer başta sevmediğimiz birisi varsa. Yok, sevdiğimiz birisiyse kim tutar bizi; her şeye güllük gülistanlık demişiz. Aksini düşüneni de aforoz etmekten geri kalmamışız.

O kadar içselleştirmişiz ki siyasilerle kendimizi. Sevdiğimiz bir politikacının hırsız olduğunu kabul edersek biz de suç ortağı olacakmış gibi davranmışız. Damarımıza basılana kadar bayrağını sallamışız en beş para etmez milletvekilinin, bakanın… Bize bakıp bakmamaları umurumuzda bile olmamış. Her gün biraz daha zorlaşmış hayat, her gün biraz daha uzaklaşmışız eğitimden, kültürden, adaletten. Onlar savaşalım demiş savaşmışız, onlar ülkeyi betonla dolduralım demişler hemen çimentoya kuma koşmuşuz, kırk yıllık düşmana dost demişler ilk biz sarılmışız, yüz yıllık dostu vatan haini ilan etmişler ilk taşı biz atmışız. Durup düşünmemişiz, aynanın karşısına geçip kendimize bakmamışız. Yetmemiş çocuklarımızı da kendimiz gibi yetiştirip bununla gurur duymuşuz. Zincirleme bir şekilde içine etmişiz güzelim vatanın. Biz değil tabii ki, hep başkaları yapmış bunu; iktidarda isek muhalefette olmuş suç, muhalifsek iktidarda.

Bir takım halk değişim istiyor, karşı taraftaki bir takım halk da değişirsek yok olacağımızı düşünüyor. Al birini vur ötekine oysa! Bu kafalarla yol alacağımız yok. Bu kadar cahil olmak ancak tahsille olur diyor ya Sakallı Celal. Ya cahiliz ya daha da cahiliz. Hadi eli kalem tutmayanı, gözü kitap görmeyeni anladım da okumuş cahillerle bu iş çok zor. Kim gelirse gelsin, kim yönetirse yönetsin olmaz bizden vesselam…