YİNE GELİRİM BİR BAHAR - 4.01.2022

553 kere okundu

Yine gelirim bir bahar, ardına kadar açık kollarına. Cemre düşmüştür, kışın mahmurluğunu yeni yeni atmaktadır üzerinden doğa. Serçelere gün doğmuştur; kimi yuva yapma telaşında, kimi yemek bulma peşinde. Ne dert korsun bende ne tasa. Yüzümü güldürür varlığın. Yine bir bahar çıkar gelirim sana.

Uzak kötü bir yer çünkü. Zaman girdikçe araya kar fırtına çünkü. Gece uzun, gece soğuk çünkü. Denize çıkamayan sokaklar karanlık, izbe. Ne yana gitsen kaybolursun, ne yana gitsen uzak evden, irkilirsin. Döner durursun kendi ekseninde, kararır için. Düşüp kalırsın da tutup kaldıranın olmaz. Yanın yören hep endişe. Uzak kötü bir yer; ne bahar ne yaz. Yaprağın dökülmüştür zaten, dalın budağın kırılmıştır. Bir kara bulut döner durur tepende. Ha yağdı ha yağacak.

Uğur böcekleri olur taze bitmiş otların arasında. Arar bulur, parmağımıza kondururuz. Sonra hep bir ağızdan yalvarırız uçsunlar diye. “Annen sana yağlı ekmek verecek” diye de kandırmaya çalışırız. Kanar onlar da, uçup giderler. Sevinir mi insan gidişe hiç. Seviniriz biz. İçimizde bir neşe, çocukluktan kalma tadı anlatılmaz bir sevinç. O hiç bulamadığımız dört yapraklı yoncayı bulmuş gibi bir sevinç. Uçup gideriz biz de uğur böceklerinin ardı sıra. O kuytu senin, bu tepe benim. Söz; yine gelirim bir bahar…

Umut tutuyor insanı hayatta. Yarına dair, yarından sonrasına dair bir umut. Her yaraya merhem olan, her darbeye karşı koyma gücü veren bir umut. Varsın varmasın sokaklar denize, varsın bitmesin gece. Akıl hep güzel günlerde. Nisanda ve mayısta akıl; erik çiçeğinde, zerdali dalında. Biraz sabır... Kuş sesleri gelir kulağına, çocuk cıvıltıları. Elbet çıkacağız bahara.

YAŞAMAK GEREK - 6.01.2022

388 kere okundu

Kapanmışsın odaya, ekmek elden su gölden. Gölün üzerine Erikli yazıyor yalnız. Etraf cıvıl cıvıl, sanırsın bahar gelmiş. Erikler çiçek açmış sanırsın, kiraza üç beş gün kalmış. Yeni bir yılın başı değil daha. Kol gibi girmemiş zamlar. Dolar denen mendebur nerde duracak biliyorsun, kimsenin derdi tasası yok. Kimse kimseye yalan söylemiyor, kimse kimsenin hakkını yemiyor. Sanırsın bizi yönetenler adil, kayıtsız şartsız destekçileri çıkar bakayım telefonunu demekten öteye geçmiş, yeni argümanlarla savunuyorlar aslında savunmamaları gerekenleri. Öyle bir dünya yani, günlük, gülistanlık.

Kar yağacak daha, Bulgar’a gideceğiz kaymaya. Bizim para onlarınkinden değerli hala, onlar bize değil biz onlara kayacağız. Karlı dağlar bekler bizi, üç beş kuruşa üstelik. Üç kişi bir yüzlük bitiririz biz. Fatih de gelirse bir yetmişlik daha lazım. Hava güzel, insanlar güzel, kafamız temmuzda Akdeniz güneşi gibi; nasıl yanıyor anlatamam. Gerçi anlatırım da mevzu başka.

Şimdi efendim işin aslı şöyle. Biz daha yirmili yaşların başındayız. Saçlarımız dökülmemiş, ağrımamış göğsümüzün kılı. Genciz, cesaretimiz var, enerjimiz var. Ne yapsak diye düşünüp sabahlamışız. Zaman da geçmek bilmiyor yapacak şey olmayınca. Hadi diyoruz yola çıkalım. Yol her zaman güzel geliyor bize. Nereye diyor Mehmet. Ege diyorum. En güzeli Ege’dir çünkü. Yirmi yıl sonra da değişmeyecek bu diyorum. Değişmiyor da. İlk durak neresi diyor. Bilecik diyorum. Kafana sıçayım diyor, Bilecik ne. Yol üstü sanırım diyorum, nereden bileyim ben. Bursa falan olsa bir nebze de Bilecik kim, niye var hem. Sahi bu Bilecik, Yozgat, Burdur falan niye var. Uşak ile Bayburt’u unutma diyor Mehmet. Bayburt’u karıştırma diyorum. İki binlerde bir beş on yıl ilerleyelim apayrı bir anlam taşıyacak Bayburt. Taşımaz olasıca diyemiyor, bilmiyor başımıza gelecekleri daha. Tamam diyorum, sittir et Bilecik falan, uçakla gidelim. Ulan para ne arar uçağa binecek. O zaman karışma işime. Kötü günler geçirmeden iyi günler göremeyiz. Mecbur geçilecek Bilecik’ten

Ah ulan diyor bir yanım ne günlerdi, diğer yanım sittir et diyor. O günler sebep bu günlere. Benim ne günahım var diyorum kendi kendime. Kimse masum değil diyor içim içime. Oysa hep uzak durdum kavga gürültüden, itiş kakışın uzağındaydım hep. Cahille sohbeti keseli de bir otuz yıl olmuştur derdim ama ne mümkün. Nefes alsan havayla birlikte cehalet girer insanın içine. Genetik fakirlik dedi geçenlerde birisi buna. Öğrenmemişiz, öğretilmemiş bize. Güzel giyinmeyi, para harcamayı medeniyet sanıyoruz. Medeniyetimize sıçayım. Yaşamadan ölmek kaderimiz. Olmayan bir şeyleri düşünürken olan şeylerin içine ediyoruz. Hep bir özlem, hep bir eksiklik. Varsa yoksa başkaları. Bilecik’te bir kafede bir oğlan bir kızı hırpalamıştı, kimse de karışmamıştı, ne yapıyorsun sen hayvan oğlu hayvan dememişti. Biz de dememiştik. Üniversite öğrencisiydiler üstelik. Tahsillisi de cahili kadar bok suratlı buraların. Genetik fakirlik hep. Kader diyemezsin diyor şarkıda, sen kendin ettin.

Ne kaldı şunun şurasında; kaç yıl, kaç ay ya da kaç gün kaldı. Ölürüz belki, ya da yaşamayız. Aksi bir seçenek yok. Hep kısır döngü. Rakıya da bir memleket zam yapmışlar zaten. Gezemezsin benzin pahalı, içemezsin rakı pahalı, telefona baksan çıkar emekli bir dayı hani fakirlik vardı der. Nasıl bir cendereye düşmüşüz? Kurtulmak için elini uzatsan kafana basar biri. Yabancı da değildir ha, en yakınınızdaki en çok nefret eder sizden. Düşman herkes herkese. Sevişmekten önce savaşmayı öğrenmişiz. Sevişemedikçe de savaşmışız. Hep düşman aramışız kendimize. Bulamayınca kendimiz yaratmışız. Gerçi sevişenler de çok fazla verim alamamışlar mevzudan, insan kalitemiz ortada! İlkokuldan beri dört yanımız pusu. Bana düşman olan ibnedir şahsen, zira ben kimseye düşman değilim. Etrafa zarar vermediği sürece kim ne bok yerse yesin. Hatta istemiyorsa yemesin. En büyük keyiflerden biridir çünkü hiçbir şey yapmama özgürlüğü. Ben sizin oyununuzu sevmedim, bir derenin kenarına varıp dizime kadar sıyırdığım bacaklarımdan başlayarak kendimi akıntıya bırakmak istiyorum. Sizden ne kadar uzağa gidersem o kadar kardır.

En iyisi okumak sanırım. Her ne kadar sekiz liralık kitabı son bir yılda yirmi küsur lira yapmış olsa da kitapçılar ki onların da kabahati yok. Tuvalet kağıdı fiyatına göre ayarlanıyor kitap fiyatları. Ve kıçına beyninden daha çok önem veriyor bizim memlekette insan. Haklılar da. Beyniyle ilgilenmiyor kimse kimsenin, varsa yoksa poposu. Siyasetçisi de öyle, sevgilisi de. İkisi de önce güzel geliyor. İkisi de hep başkasıyla aldatıyor. İkisi de şey yapıp yapıp ortada bırakıyor. Sevgili de zebil gibi zira siyasi koyun da. Kimse açıkta kalmıyor uzun süre. Ve olan kime oluyor bir tahmin edin.

Eylemsiz olamazsın, fikir belirtmeden duramazsın. Kesinlikle birilerinin taraftarı, bir fikrin savunucusu olacaksın. Yok arkadaş ben sizden değilim, biraz yaşayıp gideceğim desen ağzına sıçarlar. Ne yaşaması arkadaş. Vatan elden gidiyor. Lan ben öyle birisi değilim, benim vatanım kendim, bir yere de gittiğim yok. İzin verin kendime hizmet deyim biraz. Olmaz öyle, ya bizdensin ya karşı taraftan. Sizi de si.keyim, karşı tarafı da. Bu kadar kalabalık olup, bu kadar taraf olmasanız bunlar gelmez başınıza belki.

Gün bu gündür; ya yaşarsın ya da yaşamazsın. Yaşayamıyorsun yaşayana mani olma bari kafasına sıçtığım. Yok öyle kardeşlik falan da ha; yaşasın halkların sevgililiği.

ÖLÜR ADAM - 23.01.2022

251 kere okundu

Ölür adam; sabaha karşıdır, geceden başlayan kar devam etmektedir yağmaya. Ölür adam; sonu gelmiştir, sebebi kalmamıştır soluk alıp vermek için. Ne gidecek yeri vardır artık, ne de beklediği biri. Görevini tamamlamış bir makine gibi fişi çekilmelidir. Bir makine gibi; duygudan uzak ve soğuk. Ve sokakları yavaş yavaş örten kar, her şeyi birbirine benzeten kar, onu da benzetecektir herkese.

Gözüne çarpan ilk montu askıdan alıp sırtına geçirir. Montun cebindeki bere ile kapatır kafasını. Atkısı yoktur ama umursamaz. Kapı kilitli değildir, kolu çevirir ve dışarı çıkar, yüzleşir ölümle. Kısa ve sık adımlarla izler bırakır yolda. Başka bir iz yoktur. Şehir uyanmamış, gün başlamamıştır. En iyisidir sessizce gitmek. Telaşa gerek yoktur, her canlı en az bir kez ölür zaten. Bu ne ilktir ne de sonuncu olacaktır. Kar taneleri en çok sokak lambasının aydınlığını sever. Çocuk olsa o da severdi ama annesi olmayan hiçbir insan çocuk değildir. Çok olmamıştı bunu öğreneli. Çevirir yüzünü karanlığa, gölgesiyle karşılaşır. Yürüdükçe uzar gölgesi ve kaybolur. Lütuftur kaybolmak bazen, görünmez olmak ödüldür.

Kim bilir nereye sığınmıştır sokak köpekleri, çöp karıştıran martılar nerededir kim bilir. Ne çok şeyi bilmediği gelir aklına. Giden gelmez der dudak ucuyla; giden gelmez. Görünmez olmak ne kadar ödülse bu da o kadar cezadır. Gelmeyecek olan kim varsa unutmalı insan. Unutmalı insan, en çok unutmaya gerek vardır çünkü. Başkalarını, olan biteni, gideni ve dönmeyeni unutmalı. Bazen kendisini bile unutmalı gözden uzak bir yerde.

Omuzları ve kafası beyazlamıştır. Ölür adam; tam zamanıdır çünkü. Soğuktur ve dönmeyecektir giden. Çocuk olamadıktan sonra yaşamak o kadar da yaşamak değildir zaten. Akreple yelkovanın oyununa gelmekten fazlası değildir. Akrebi de sevmez çocuklar oysa yelkovanı da. Ve kar her şeyi birbirine benzetir. Geceden başlamıştır yağmaya, artarak devam etmektedir. Ölür adam!