ARZ EDERİM - 16.08.2015

1169 kere okundu

Öpeyim mi bir kerecik diyorum, hayır diyor. Israr edince de uzaktan bir öpücük gönderiyor lütfedermiş gibi. Gel kucağıma otur diyorum huysuzlanıyor, azıcık koklayayım mı diyorum kaçıp gidiyor. Bir fırsatını bulup öpsem öptüğüm yeri siliyor elinin tersiyle. Oysa daha dün aşıktık birbirimize, parmakla gösteriyordu eş dost. Ben nereye o orayaydı, en sevdiği yer kucağımda, en sevdiği dudaklar benimkilerdi. Zaman değiştiriyor herkesi; kimisini yavaş yavaş, kimisini ansızın.

Trabzon’da oldu ne olduysa, Derin’den mi kıskandı, huysuzluklarımdan mı bıktı bilmiyorum. Belki de asık suratım neden olmuştur soğumasına. Babayım ben, kah güler kah somurturum. Büyüklerin dünyasının ne kadar boktan olduğunu bilse hak verirdi bana ama nafile… Oysa birlikte denize girmiştik, boynuma sarılıp derin sulara gelmişti benimle. Türlü türlü mutluluk ifadeleriyle beyaza dönmüştü Karadeniz’in koyu suları.

Peki dedim, sen bilirsin. Fazla naz aşık usandırır. Arz piyasayı rahatlatır, tekeli zayıflatır. Sen benim gibi baba bulamazsın ama ben senin gibi on çocuk daha yaparım Eylül Hanım. Tamam, biraz abartmış olabilirim ama iki üç tane daha yapabilirim en azından. Zaten sayıların önemi yok an itibariyle, söz konusu olan incinmiş duygularım. Diyeceğim o ki; piyasaya yeni bir Sarımehmetoğlu daha sürmeye karar verdim. Sırf inat olsun diye, rekabet olsun diye sırf. Sevginin tekeli olmaz, hak edene sevdireceksin kendini ve ben fazlasıyla hak ediyorum.  Kimse ölmez bir yıl beklemekten ama sen bir ömür paylaşmak zorunda kalacaksın beni.

Konu tartışıp ortak noktada buluşma seçeneğinden mahrumdur artık. Kalbi kırık bir babanın feryadı pazarlık konusu edilemez. Bilerek ve isteyerek, üstelik şevkle ve heyecanla sana sunduğum ilgim senin eserekli hallerinden sıkılmıştır. Sen unutmuş olabilirsin ama ben unutmadım uçakta elini tişörtümün içine sokup baba meme dediğini! Amcan annen nerede dediğinde beni gösterdiğini de unutmadım. Okulda altını değiştirdikten beş dakika sonra tekrar altını pislediğini ve hiç kızmadığımı, sahilde yürürken üşüdüğünde minik ellerini çenemin altına sokup ısıtmaya çalıştığını unutmadım. Sırf sen güleceksin diye fıtıklı belimle halının üstünde seksen, tamam seksen beş kiloluk gövdemle taklalar attığımı da unutmadım, yan odada sabaha karşı kıpırdamaya başladığın an uyandığımı, koşup yanına geldiğimi de... Ama belli ki sen unutmuşsun. Hatta ben Bim’in Dost sütünü içerken sana Migros’tan Pınar süt aldığımı da unutmuşsun, belli. Unut, canın sağolsun… Daha dün bir bugün iki olmadan minik poponu beğenip süper babana ki bu ben oluyorum trip atmaya kalkarsan, tavır yaparsan olacağı budur. Hayat öğretir nasılsa ama çarklar senin için erken dönmeye başlamıştır.

Kuş kafesteyken değerini bilecektin, geç olmadan yerini olabildiğince sağlamlaştıracaktın. Bu devran böyle gider sandın ama yanıldın. Etrafta bir dolu sana benzeyen canlı organizma varken ben seni sevdim, göremedin. Dediğim gibi Eylül Hanım, sana bir kardeş yapıp gözünün önünde ballandıra ballandıra sevmeye karar verdim. Artık odana mı gidersin küsünce, yoksa Şahin Amcalara mı çıkarsın seçim senin. Öyle her zamanki gibi beş saniye sonra küsmekten vazgeçip geri döndüğünde küsmene sebep olan ballı mevzuyu sonlandırmış olacağımı düşünüyorsan da büyük bir yanılgı içerisinde olduğunu söylemek isterim. Aklın her haltı kesiyor ya inceden inceden, bunu da sok o erkek saçına benzeyen saçlarla çevrelenmiş minik kafana!

Ayrıca o prenses Sophia denen geri zekalı da artık seyredilmeyecek bu evde. Sezon başladı, maçlar başladı. Üç haftada bir kazansa da Trabzonspor seyredilecek artık. İstersen sen Fenerbahçe'yi  tut, ananenin ve dayının gönlü olur! Trabzonlu kızlar delikanlı olur zaten, babasına aşık olur. Sen şansını kaybettin. Bu saatten sonra Fenerli olsan da olur! Maç olmadığı günlerde de belgesel seyredilecek, olmadı kafa dinlenilecek. Senin devrin uzatmaları oynuyor artık, doldur boşaltla da bir yere varamazsın bu dakikadan sonra.

Arz ederim!!!