EN ÇOK KENDİMİ SEVDİM - 19.07.2023

338 kere okundu

En çok kendimi sevdim. Çünkü sonbahardı, yapraklar sararmış ve terk etmiştiler dalları. Kaldırımlarda çar çur olmak pahasına hem de... Böyle olmaz dedim. Her yeşil sarıya dönecekse, kararacaksa her gün hava ne gereği var. Ben varım ve yeterim kendime. Ne düşerim dalımdan, ne de karanlığa dönerim yüzümü.

Sonra büyüdüm. Günler geçti, aylar geçti sonra. Yıllar geçti biraz daha sabredince. Sabır iyidir, öyle öğrettiler... Bazı şeyler geçti bazı şeylere alıştım. O kadar da kötü olmadığını fark ettim alıştıklarımın. Gidenleri de gözümde abartmışım. Ama öyle olması gerekir bazen, bunu da öğretmişlerdi.. Doğru görmek için uzaklaşmak gerekir. Kendimi sevmeye devam ettim, umursamamayı kendim öğrendim.

En çok neyi özleyeceksin diye sorsalar hiç düşünmeden bilgisayarımı derim. Çünkü o da beni sevdi. Çok sevmez duygularını göstermeyi ama bilirsin bazen, anlarsın. Anladım ben de, yavaş yavaş anladım. Yavaş yavaş olan şeyler değerlidir. Hız çok da gerekli değil hayat için. Bir gün herkes ölecek nasılsa, ne gerek var koşmaya. Ben koşmayı da sevdim ama varmak için deği, yorulmak için. Yorgun insan pek düşünmez çünkü.

Sonra kış geldi. Havalar soğudu. Üşüdükçe sarıldım kendime. Önemliydim biliyorum ama işe yaradığımı fark etmemiştim. Sıcaktan nefret edenler bile sevmez üşümeyi. Tadı kaçar çünkü hayatın. Hayat sıcak bir şey olmalı. İnsan kendine sarılınca ısınabiliyor. Bir başkasına da sarılınca ısınır ama başkası başkasıdır hep. Kendisi gibi olmaz hiç kimse. Eğer sıcak tutabiliyorsan kendini kış umurunda olmaz. Kışı da sevdim ben kendim gibi. O da sevdi beni. Uzun gecelerini paylaştı; kalem oldu, kağıt oldu, cümle oldu. Bazen olmak ister insan. Çünkü olamayan hiçbir şey yeterince mutlu değildir.

Ne çok çünkü var hayatta dedim baharda. Sorgulamaktan vazgeçmek gerek artık. Bahar çünkü, hayat yeniden başlıyor… Sebebi olmak zorunda değildi bütün sonuçların. Geçmişi kurcalayarak ya da yarını sorgulayarak yaşanmıyordu gün. Çiçekler açıyor, kelebekler uçuşuyordu etrafta. Uğur böceklerine rastlayabiliyordum otların arasında. Sırtüstü yere uzanıp gökyüzüne baktım. Hiçbir bulut hiçbir şeye benzemiyordu. Biraz uğraştım ama olmadı. Sonra rüzgar esmiş olmalı yukarıda bir yerlerde. Bulutları kaybettim. Daha becerikli birileri için koyun ya da uçak olmaya gittiler. Bahar bütün yorgunluğunu alıyor insanın. Annem geldi aklıma. Annem hep gelir aklıma. Apayrı sever anne çünkü ve apayrı sevilir. Annemi de sevdiğimi düşündüm. Beni sevdiğinden hiç kuşku duymadığımı da düşündüm. Yüzümde hüzünlü bir tebessüm görürdü bakan olsaydı. Eğin türküsü çalmalıydı bir yerlerde ve ben gizli gizli ağlamalıydım. Dalım olmalıydı ve minik bir serçe konmalıydı dalıma.

En çok kendimi sevdim ben. Sevecek bir dolu şey varken kendimi seçtim en çok sevmek için. Kusurlarıma rağmen seçtim, hatalarıma rağmen seçtim, beni sevmeyen bir dolu insana rağmen seçtim en çok kendimi sevmeyi. Çünkü ben sevmeliydim önce kendimi. Ben bile sevemezsem kim sevebilirdi ki beni. Hem kitap der ki kendinizi yeterince severseniz başkalarının sevgisine ihtiyacınız kalmayabilir. Ama sevgisiz olmaz. Hayati bir ihtiyaç değildir; keyiftir, lükstür. Ve herkes sever bu lüksü inkar etse bile. Ben sevilmeyi kendimi sevmeye başlamadan önce sevmiştim.

Sonra yaz geldi. Bir adam bir gemiye binip gitti. Başka bir adam başka bir gemiyle geri döndü diğer adamın gittiği yere. Kadın giden adamı ayrı sevdi, gelen adamı ayrı. Sevmek de ihtiyaçtı. Güven gibi, beslenme gibi, nefes alıp vermek gibi ihtiyaçtı. Mutlu bir gece huzursuz bir sabaha gebeydi. Ama her huzursuz günün mutlu bir gecesi olabilirdi. Her mevsim ayrı güzeldi; kafası karışıyordu insanın. Doğru olan neydi ya da güzel olan... Ne her güzel doğruydu, ne de her doğru güzel. Kim biliyordu en iyisini.  Ben değildim o kadın. Ben kendimi sevmem gerektiğini biliyordum sadece, nerede mutluysam oraya dönmeliydim yüzümü. Kendime dürüstsem başkalarına ikiyüzlü olabilirdim. Bu benim dünyam ve merkezinde ben varım. Çünkü günün sonunda kendisinden başkası kalmıyordu elinde insanın.