AŞK MI KALDI - 5.03.2023

137 kere okundu

Aşk mı kaldı sefası sürülecek, adam mı kaldı, kadın mı kaldı sevilecek. Azar azar bitirdiler bizi. Başka şeylerle meşgul ede ede bitirdiler, yolda tutarak bitirdiler. Aç bıraktılar sevmeye, sevilmeye hasret bıraka bıraka bitirdiler. Bittik biz devam etmemiz gereken yerlerde. Yorgun düştük, vazgeçtik sevmekten. Sevilmek zaten ayrı bir matematik. Ne kadar hesaplarsan hesapla yanlış çıkıyor sonuç.

Kadınlar muhtaçtır diyor erkeklerin yalanlarının sıcaklığına. Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim diyor şarkı. İncinirsin, yine de sen bilirsin. Alıştık yalanlara da yalanların sıcaklığına da. İnciniyoruz artık. Kırılacak yerimiz de kalmadı. Hep bildiğimiz yerlerden geliyor darbe. Her seferinde çok acımış gibi yapıyoruz. Acımıyor ama. Alıştık çünkü, alıştıra alıştıra öldürdüler bizi.

Kolay olan ölmek, yaşamak zor asıl. Oysa ölmek zor olmalıydı! Bırakıp gitmek bir dolu şeyi ardında. Gülen yüzleri, ömür katan nefesleri, yoncayla kaplı yamaçları, deniz kenarlarını ve kuş cıvıltılarını… Düzeni boza boza değiştirdiler bizi. Karşı koymadık, işimize geliyordu çünkü. Öyle ustaca yaptılar ki bunu, azar azar, ilmik ilmik… Ruhumuz duymadı, içimizde hiçbir kuşku uyanmadı. Kavak yelleri esiyordu tepemizde, aklımız beş karış havada. Ayağımız yere basana kadar değişti her şey.

Aşk mı kaldı sefası sürülecek. Çekip gidilecek yer mi var. Bu gövdeye ağır bu akılsız baş. Bu telaş fazla bu yüreğe. Dönülmez olmuş akşam, saat geç. Geldiğimiz yeri bilsek de yolu unuttuk. Hem geri dönsek ne olacak ki. Ne biz o eski biziz, ne de o yer duruyor yerinde. Aşk da kalmadı biz de tükendik. Kendilerine âşık ede ede soğuttular bizi kendilerinden.

BİR GÜN DAHA BİTTİ - 9.03.2023

161 kere okundu

Bazen rast gelir bazen de gelmez. Kış bitmek üzeredir, günlerden Çarşamba. Pazar kurulmuştur üst sokakta. Altmışlarında bir adam camekânlı el arabasında simit ve su satmaktadır. Gün boyu dolaştıktan sonra yaslanıp kalır. Dalıp gider simitlere. Ne işim var burada benim der, bu yaşta, bu halde ne işim var. Yorgundur, bıkkındır ve yeterinden fazlasını yaşamıştır. Kaçırdığı fırsatlar gelir aklına. Acaba daha mı iyi olurdu der kendi kendine. Böyle olması gerektiğinde karar kılmak zordur. Kabullenmek biraz daha dolaşmayı gerekmektedir. Satılması gereken simitler vardır ve henüz akşam olmamıştır. Amca simit ne kadar der kadın sesi. Altı lira der adam, iki tane alırsan on olur. Bazen rast gelir ama çoğu zaman gelmez.

Yalanın sıcaklığı diye bir şey vardır, ısıtır içimizi. Bilsek de öyle olmadığını kanarız, bir tarafımız ısrarla dürtükler bizi. Gerçekler can acıtır, can sıkar. Meyilliyizdir yani yalanlara. Baştan söylüyor oysa adam; yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim, incinirsin… İncine incine incinmeyi mi öğreniyor insan yoksa unutuyor mu bilmiyorum. İkisi de olası. Bir bardak kaç kez kırılabilir ki. Ya da kırık bir bardak yeniden kırılabilir mi. Ama bir zaman da olsa sıcak yalanlarla avutabiliriz kendimizi. Kendimizi fazla kaptırmadığımız sürece sorun da yoktur.

Yağmuru seven için kurak bir mevsim mutsuzluktur. Tene vurması gereken damlaların yokluğu hissedilir. Farkına varmazsın belki, anlamlandıramazsın ama eksiktir bir şeyler. Yağmur duasına çıkar sakallı amcalar, dayılar. Oysa istemelerine gerek yoktur. Olacaksa olacaktır, sen istemeden de görür o senin sandığın gibiyse. Egosu yoktur tanrının, biz ona atfederiz bunu. Ritüel haline getiririz ibadeti. İstemek için kılıktan kılığa gireriz. Oysa o yerin ve gökyüzünün hakimidir. Öyle der kitap. İstemeyi bile beceremiyoruz. Mutsuzluğumuz biraz da kuraklıktan sanki. Simit satan amca pek sevmez yağmuru gerçi. Ama yapacak bir şey yok. Bazılarımızın mutluluğu bazılarımızın mutsuzluğudur. Madem yerin ve gökyüzünün hakimi, o çıksın işin içinden. Teslim olmaktan başka çare yok. İnanıyorsan tabi, inanmıyorsan çözmen gereken bir sorun daha var.

Yavan kelimelerle örtüyoruz üzerimizi bazen. Bazen de süsleyerek soyunuyoruz cümle cümle. Saçımızı okşuyor özenle sarf edilen sözler, gerdanımızı dokunup geçiyor. Sahi siz hangi ağacın meyvesiydiniz. Kim kopardı sizi dalınızdan. Mevsiminiz gelmiş miydi yoksa zamansız mı ayrılmak zorunda kaldınız. Yaprağınız yeşil mi kızıl mı, kökünüz uzanır mı derinlere kadar. Özler misiniz geldiğiniz yerleri, yoksa yeni şeyler için gereğinden fazla mı heveslisiniz.

Erkek yalanlarının sıcaklığını sever kadınlar. Bile bile kanarlar da. Kimi tadını çıkartır, kimi ise şüpheyle yer bitirir kendisini. Oysa kısa bir döngüdür hayat. Kendinizi kaptırmadığınız sürece hiçbir şey o kadar da yalan değildir. Simitlerini satamadan döner amca evine. Bir gün daha bitmiştir. Bir gün daha geçmiştir ömürden.

ÖZLEMEZ Mİ İNSAN HİÇ - 26.03.2023

148 kere okundu

Uğur böceklerini bilir misiniz, ben bilirim. Nisanda yoncaların arasından özenle alır parmaklarımda gezdiririm. Çocuğum daha, pek çok şeyin gerçeğinden farklı bir ismi var, uğur böceklerinin de… “Kaptan kaptan uç uç, annen sana yağlı mama verecek…” Durur mu elde uğurböceği, uçar gider annesine. Onlar bilir kadir kıymet, ben de bilirim ama şimdiki gibi değil.

Erikler çiçek açmıştır, sabahları hevesle uyanır insan. İçime çekerim tertemiz havayı. Bir ay önce olsa yataktan çıkmamak için türlü bahaneler bulurdum ama bahar başka, bambaşka. Çıkar kapıya gezinirim belki kimse uyanmadan. Bahar başka, bahar bambaşka. Varlığının büyüklüğünü ancak kaybedince anlayacağın güzel şeyler gibi. Zannettiğinden çok daha fazlası. Aklının alamayacağı kadarı üstelik... Seni sen eden, seni havasını soluduğun dünyada önemli kılan, seni var eden bir şey. Özlemez mi insan demişti babam ve oğlum filminde Fikret Kuşkan’a Özge Özberk! Çok özler insan ama diyemez kimseye. Bir yerden başka bir yere giderken özler. Dururken özler herhangi bir yerde. Bir filme bakarken ansızın ya da bir şarkıyı dinlerken artarda gelen iki kelimede özler. Okuldan eve dönerken camda bekleyişini özler. Sokakta oyun oynarken eve çağırışını özler. Telefondaki sesini, karşılıksız sevgisini, iki eli kanda da olsa seni düşünüşünü özler. Özlemez mi insan hiç ama ne fayda.

Uğur böceklerini bilir misiniz, ben bilirim. Dönerim yüzümü denize, rüzgâr okşar geçer tenimi. Greyfurtun dalları salınır, deniz köpük köpük olur, dönmeye çalışır bir gemi ama izin vermez dalgalar. Aklımdan uzak şehirler geçer, büyümek ve çekip gitmek geçer. İyidir uzak, ayaklarımın üzerinde durmak en güzelidir hayallerimin. Başına buyruk hayallerimin savruk köşe başlarında eksiklerle doludur hikâyelerim. Bittiği yerden devam etmez hiç. Başladığı gibi de bitmez üstelik, bitemez. Koca bir dünya, nerden başlasam da nerede bitirsem bilemem. Elimden tutan birisi olsun istemem ama yolumu da bulamam. Kalabalıklara karışmanın keyfiyle sürüklenirim oradan oraya. Hiç aklıma gelmez ilk nerede mutlu olduysam yüzümü oraya döneceğim.

Bazılarımız aynı yalnızlıkları yaşar, bazılarımızın yalnızlığı ise farklıdır diğerlerinden. Yalnız mıyım değil miyim bilemem. Kim bana benzer, ben kimlerin hayatından kopya çekerim farkında bile değilim. Oysa ne çok benziyoruz birbirimize ve ne çok farklı sanıyoruz hayatlarımızı. Dört yapraklı yoncaları ararken ezdiğim diğerleri geliyor aklıma. Ne bulabiliyorum aradığımı ne de bulduklarımı devşirebiliyorum aradığıma. Oysa yolunda her şey. Yine bahar geldi oysa. Erikler çiçek açtı. Hepsi beyaz açmazmış çiçeklerini yeni fark ediyorum. Pembe de beyaz kadar güzelmiş. Yerde uğur böceği arıyorum ama yok. Telefonum çalmıyor eskisi kadar. Bir bir eksilmiş sevdiklerim, beni sevenler eksiliyor bir bir. Özledin mi hiç diye soruyor adam kadına, özlemez mi insan diyor kadın. Özlüyor insan ama ne fayda.