12:45 - http://www.turkuazoo.com/ - 1.11.2009
0 kere okundu
Bir dolu balık, camın arkasında, suyun içinde. Köpek balığından pirinaya, vatostan kedi balığına kadar. Yemeklik balıklar da var içlerinde ama suni yemlerle beslendikleri için tatlı olmayacaklarını düşündüğümden olsa gerek fazlaca ilgi göstermedim onlara. Bayrampaşa’da su altı müzesi açıldı, çok güzel ve gidip görülmesi gerekiyor fikrimce.
http://www.turkuazoo.com/
Dönüş yolu da gidiş yolu kadar sancılıydı. Allahtan metrobüs denen nesne var yoksa hafta sonu ömür trafikte geçer. 3-5 kez sırılsıklam ıslandık. Turkuazoo Bayrampaşa İkea’nın hemen yanı başında. Metrobüsün durağından taksi tuttuk. Haysiyetsiz adam gezdirdi bizi biraz, lafını edince hemen vardık gitmek istediğimiz yere. Benden fazladan alacağın 3-5 milyon seni doyuracaksa istemen yeterliydi yoksa aptal değilim ki anlamayayım beni gezdirdiğini.
Barış’ın nikâhı var, Kadıköy’e geçmem gerekiyor. Hiç sevmediğim şeyler şu nişan düğün işleri ama nedense katılmak gerekiyor.
20:30 - hastayım - 1.11.2009
0 kere okundu
Ne salak bişi bu, hastayım ve evde işsiz güçsüz oturuyorum.
Sabah ne halt varsa kalkıp nikâha gittim, sonra Orhan Çam eşeğiyle boş boş gezdik Kadıköy’de, ardından Optimum’a geçtik. Boşuna amelelik yani, oysa evde yatmak gibi bir lüksüm olmalı. Haftaya dershane başlayacak ve benim başımı kaşımaya fırsatım olmayacak.
Dedim ya hastayım diye, kalorifer peteğine sığınmış yarını bekliyorum. Ne .net çalışıyor ne de CS4’ü kurabiliyorum, çok sıkıntım var çooook.
Sayın arkadaşım Orhan, şu çayları tazele en azından, annem ol biraz deneyim olur senin için, hadi canım hadi…
05:30 - uyumalı artık - 3.11.2009
0 kere okundu
Yeni uyandım, sabahın beşi ve sırılsıklam olmuşum terden. Gribim ama domuzlu mu sade mi daha tespit ettirmedim. Yarın -gerçi artık bugün oldu- okulu asıp doktora gideceğim.
Okul çıkışı hiçbir yere uğramadan eve geldim. İstasyonun yanında ki pideciye pide siparişi verdim telefonla. On dakikaya gelir dediği şey neredeyse 1 saat sonra geldi. Allahtan pide konusunda iyiler.
Yemekten sonra güzelce giyinip meyveleri ve bilgisayarımı yanıma alıp yatağıma sığındım. Çok geçmeden uyumuşum.
Yalnız kalmak istiyordum ya, buyur işte ne güzel bahane. Telefonum da sadece ben bir yerleri arayacaksam açık, aksi durumlarda kapalı.
Arkadaşın biri ile konuştum uyku arasında, iyi arkadaş üstelik. Hastayım deyince atla gel sana çorba yapayım dedi ciddi ciddi. Hasta olan ben ama paşamın ayağına gidecek olan da ben. Ne şanslıyım di mi. Gerçi tepeleyince serseriyi çark etti ama yine de özet niteliğinde bir profil çevremdekilerden yana.
Bir konuya daha değinmeden geçmeyeyim. Ne kadar aptal insan var çevrede üstelik öğrenci diye getirip önümüze atıyorlar adam etmemiz için. İyi de adamın hamuru bozuk, ben İsrailli değilim ki genleri ile oynayayım. Yapabileceğim en iyi şey kafasını kaldırıp etrafa zarar vermesini önlemek ya da yanlış örnek olmasına engel olmak. Bunun için özel yöntemlerim var Allahtan. Bu durumlarda bir kez daha Trabzonlu olmaktan gurur duyuyorum. Akıl ve güç ne güzel şeyler. Özer hocanın odasına gidip kapıyı arkadan kilitlemek serserilerle baş etmenin en iyi yolu, tahmin edeceğiniz üzere serseri de benimle içeride olacak. Ama önce domuz gribinden sakınmalıyım gövdemi.
Uyumalı artık, sabah ezanı da okunuyor zaten.
15:30 - birisi annemi arasın - 4.11.2009
0 kere okundu
Hastayım, yorgunum, bitkinim, faranjitim, hafiften gribim ama yine de 1 saat futbol maçı yapabilirim. Şimdi nereden çıktı bu diyeceksiniz, futbol maçı olayı yani. Ne bilim ben, öyle geldi aklıma, düşmedim ayaktayım yani hatta maç berabere bitse yarım saatten 2 devre uzatma da oynarım.
3 günlük rapor verdi doktor, farenjit olmuşum, boğazım kötüymüş. Gece Ahmet Sarı aradı, fethi gemuhluoğlu ilköğretimin müdür yardımcısı, farenjit öğretmen hastalığıymış, bende ne arıyormuş. Allah’ın tombiği senin gibi kıçımızın üzerine oturup günü geçirmiyoruz, ders anlatıyoruz.-en azından bu yıl- Bu arada bizim tombik bilgisayarında sorun var diye aradı gece yarısı yoksa hasta olduğumu duymuşta geçmiş olsun demek için değil.
Annem dadandı telefona, kapatamıyorum da sürekli arıyor ya da artıyor. Abimi arayıp o Mustafacık kuşu gibidir hasta olur hemen söyle dikkat etsin kendine demiş. Cansu da bunu duyunca arayıp ne yapıyorsun Mustafacık kuşu diye dalga geçti haliyle. Biri annemi arayıp Salim 1 saat maç yapacak kadar sağlam desin lütfen, ikna olmazsa uzatmalardan da bahsedebilir. Asıl bomba olan bayrama kadar izin alıp Trabzon’a gelmemi söylemesi sevgili annemin. Abim ya da ablam evlense de torun verseler annemin kucağına belki bana sarmaktan vazgeçer.
Dün eczaneyle de kapıştığımı söyleyeyim laf arasında. Beceriksizler beni 2 kez eczaneye getirttiler ve ikisinde de ilaç gelmedi dediler. (Maç yapmaya halimin olması Trabzonlu olmamın getirdiği futbol sevgisinden ama yataktan kalkıp eczaneye gitmek ölüm gibi geldi bana.) 1 saat beklettiler bir tek kusura bakmayın demediler. İçimdeki hayvanı nasıl zapt edeyim bu durumda, saldım üstlerine normal olarak. Kuru sıkı eczacı amca üzerime bile yürüdü, gözünde o parıltıyı görsem alttan alırdım belki ama kuru sıkı olduğu her halinden belliydi. Birisi beni tutsun der gibi haylanıyordu. Ne beni öğretmen yapanların şerefi kaldı, ne de bana bu ilacı yazanın geri zekâlılığı. Amcam ziyadesiyle medeni bir eczacıydı anlayacağınız. Vesselam saygısız ve de terbiyesiz bir işletme olarak güncemde yerini aldı İdealtepe Kaymakamlığının yanındaki TİJEN ECZANESİ. Okuluma da gelecekmiş, günümü görecekmişim. canım benim, sanırım hasta halimle beni kaymaklı ekmek kadayıfına benzetti. Ben olsam hemen yanı başındaki Milli Eğitim Müdürlüğüne giderim.
NOT: ilk paragraftaki yorgunluk ve bitkinlik durumu futbol oynamak dışındaki durumlar için geçerlidir.
22:20- seks mi kahkaha mı - 4.11.2009
0 kere okundu
İstanbul daha bir yıl önce susuzluktan sokağa düşen toprak ana iken bugün yağmurdan sırılsıklam olmuş elbisesiyle ve en seksi haliyle sokaklarda salınıp gezen tabiat ana.
Sahi kim öğretti bize hayal kurmayı, çocuk muyduk o zamanlar gerçekten ya da hayal kurmak hoşumuza mı gitmişti. Bir yanımız, en azından küçük de olsa bir yanımız anlamış olmalı her şeyin aslında kendimizi kandırmaktan ibaret olduğunu.
Hangisi daha kötü gerçekten, güve mi naftalin mi?
Ya da hangisi daha güzel durup düşününce, seks mi kahkaha mı?
00:30 - hafta sonu - 8.11.2009
0 kere okundu
Gün geç başladı, iki gibi uyanıp biraz da yatak sefası yaptıktan sonra kalkmıştım ama elektriklerin kesilmesi yatağa dönüp uykuya devam etmeme sebep oldu.
Ömer´in aramasıyla gün içi planlarım değişti. Özer, Aziz, Ali, Selim ve Ömer Hocalar ile Yakacığa ızgara yapmaya gittik, gayet keyifli bir akşamdı, saat 11 gibi eve dönmek için yola çıktık ama yol bizi Özer´in evine götürdü. Orada da biraz zaman geçirip evlerimize dağaldık.
Dün rapaorum bitti ve istemeye istemeye okula gittim. Güzel şey çalışan için tatil yapmak. Geçen yıl hiç sevmezdim oysa tatil olayını.
Yarın sabah Yıldız Üniversitesi´nde sınavımız var. Gidip yatmalı zannımca.
21:50 - adalar ve bisiklet turu - 8.11.2009
0 kere okundu
Sabah erkenden başladı gün, Beşiktaş vardı hedefte, önce banliyö sonra metrobus ve Beşiktaş. İşim bittiğinde saat 1 olmuştu. Vapura binip Kadıköy’e geçtim. Memleketim Alevileri toplanmış bağrışıyordu Kadıköy meydanında. Madımağı unutmayacağız, hak istiyoruz, Aleviler kardeş Fenerbahçeliler kalleş diye. Fenerbahçeliler olayını yanlış duymuş olabilirim, kesinlik arz etmeyen bir konu yani.
Vapura atlayıp ver elini Adalar yaptım bende, bisiklet kiralayıp Adalar turu yapmayı da ihmal etmedim. Eve döndüğümde saat yedi olmuştu ve ben yorgundum. Önce yemek ısıttım ardından fırında kestane yaptım. Aile saadetini tek kişilik yaşamak amacım. Üstelik kimseciklerin çevremde olmaması da ne zamandır özlemini çektiğim bir durum. Şansım yaver gitti pazardan yana.
Saçlarım uzadı bu arada, üşeniyorum kazımaya. Annem görürse bayramda sevinir muhtemelen. Erkek adam kazımaz saçını senin gibi der bana sürekli.
20:40 - haldan bilmez dıloy loy - 9.11.2009
0 kere okundu
Elleri mavi bahar ve göğsünde içimi ferahlatan yeşillik, boydan boya sevdiğim sarı mor ve pembeler… Yokluğunu hatırladığınız düzlükler, sığındığınız kuytular, hadi gidelim deyip hiç gidemediğiniz uzak şehirler. Sonbahar da bahar kokusu, yazın kar soğuğu, Konya’da deniz, Giresun’da alabildiğine ıssız kuraklıklar. Ben miyim yolunu kaybeden yoksa yol mudur bende kaybolan..
Eskiden sonbaharı severdim, şimdi yeşil istiyor canım, çiçek istiyor, bahar istiyor. Köyümü istiyorum kaçıp şehrin gürültüsünden. Kendimden kaçıp çocukluğumu bulmak istiyorum. Meryem Yenge yerdeki abimi değil de her seferinde elma ğacının tepesindeki benden bakkaldan ekmek almamı istesin , Halis ile didşelim asla kavgamızın bir galip olmayacağını bile bile. Annemden izinsiz Lambat’a gidip en beceriksiz hallerimle mahalle maçı yapayım aç susuz. Sonra eve gelip annemden korka korka, her seferinde fırça bazan da cila kıvamında dayak yiyeyim istiyorum çocuk olmanın verdiği umursamazlıkla.
Maç yaptım son dersi asıp, maç yaptım ter su içinde kalmak pahasına. Son demlerim bunlar, son çırpınışlarım. Belim gidecek önce, sonra ayaklarım ve hevesim , en kötüsü de hevesim.
Haldan bilmez dıloy loy, söz anlamaz ne çare.
23:30 - annemin salak oğlu - 10.11.2009
0 kere okundu
Çekmişim lacilerimi, giymişim coverselerimi, ayakkabıyla aynı renk çizgili gömlek, takımımla aynı renk kravat, saçımı da kazımışım zaten akşamdan, bal dök üzerine tereyağını sürdükten sonra ye afiyetle. Ne mutlu sana anne, benim gibi salak bir oğlun var.
İlk sınavımı yaptım yeni okulumda, orta zorlukta on sorudan oluşan bir BTT sınavı. Umarım iyi not alır hergeleler çünkü iyi not almalarını sağlayacak kadar ders anlattım en azından.
Yarın halı sahada maç yapacağız, biliyorum belim sakat ama canım sağ olsun, ölümümüz yeşil sahalarda olsun.
Bugün neden benim adım hiç geçmiyor sitende, Şerafettin’den Özer’den bahsediyorsun da diye sitem etti. Ayıp ettin be “teyzem” yazmam mı adını büyük puntolarla PINAR diye, hem o bahsettiğin canlarımdan hangisi bırakıyor beni minibüs yoluna. Aynı odada takılıyor olmasak bakmam ikisinin de kıllı suratlarına ama birkaç yıl katlanacağız artık ne yapalım. (Adını ballandırarak yazmama karşılık bir hafta boyunca çay servisimi yaparsın artık değil mi.) Umut Hocamın da adını yazacaktım ama evdeki amca kızar diye yazmıyorum.
Okul çıkışı Maltepe’ye geçip sahilden eve yürüdüm. Annemi ve halamı arayıp uzun uzun sohbet ettim. Güzeldi hava, yürümeye değerdi.
Mesut hocamın çocuğu olmuş, darısı başına dedi, seni mi kıracağım sayın şefim, ilk fırsatta ikiz yapmayan top olsun.
23:10 - salak bir çarşamba - 11.11.2009
0 kere okundu
Ders günüydü bugün, temel elektronik ölçme anlattım. Ben mi anlatamıyorum bu eşekler mi anlamıyor çözemedim. Oysa bir Ohm iki de Kirsshoff kanunu ile çözülemeyecek devre yok.
Maç yapacaktık, pek istekli değildim belime bişi olur diye, yağmur da vardı üstelik. Halı sahada yer olmadığından maç ertelendi. Ne yapalım katlanacağız buna.
Dersten sonra Kadıköy’e geçtim. İki üç öğrencinin iş yerine uğradıktan sonra Me-tek adında bir laptop tamircisine gittim. Benim Asus vardı orada anakart değişimi bekleyen. Gelmemiş anakart, geri aldım makineyi. Fikret bana bilgisayarını vermişti bozuk diye ama bozuk değilmiş meret. Güç düğmesine basmak yetti çalışması için. Sonra başka bir yere yönlendirdiler beni, beğendiğim bir HP Compaq 6110 laptopu satın aldım kardeşim için. İkinci el bir makine ama bizim ufaklığın işini fazlasıyla görür. Burger King’de 2 menü hamburger yedikten sonra evin yolunu tuttum. Sıkıcı bir gündü yani. Ben de herkes kadar salakça yaşadım çarşambayı.
19:30 - içimde ölen sevdiklerim - 14.11.2009
0 kere okundu
Perşembe geçti gitti boşu boşuna, ardından Cuma ve cumartesi… Yarın da aynı boşunalıktan nasibini alacak muhtemelen. Ve soğuğu seven ben sırf soğuk diye evime kapanmışlığın sözde tadını çıkartıyorum cumartesinin kararmış akşamında. Yerimde olmak isteyen var mı?
Yazın Harbiye Açıkhava’da Volkan Konak efendinin konserine gitmiştim müthiş bir keyif alma beklentisiyle. Ama hemşerim olan gerçekten kafası büyük bu muhterem şarkı söylemek yerine boş boş konuşmayı tercih etti. Sevmediği birilerinin hakkına atıp sevdiği birilerini övdü. Oysa benim amacım sevdiğim bir sesten sevdiğim şarkıları dinlemekti. Konser bittiğinde Volkan Konak’tan geriye sadece şarkıları kalmıştı. Perşembe akşamı Zuhal Olcay’ı seyretmeye gittim, güzel bir tiyatro eseriydi ama ben eğlenmeye gitmiştim, Olcay’dan tat almaya gitmiştim. Var olan tek şey güzel bir tiyatro eseri ve gerçekten iyi oyunculuklardı. Artık Zuhal Olcay iyi bir oyuncu sadece her ne kadar gelecek zamanlarda boş bulunup daha iyi bir şeyler olduğunu söyleme ihtimalim olsa da… Volkan gibi tam olarak ölmedi bende Olcay teyze, ağır yaralı sadece, ölmesi için konserine de gitmem gerekiyor.
Bu akşam Ertan’a gidecektim hesapta. Bana pek uğramadığı halde gelmiyorsun diye kafamın ırzına geçti 1 aydır. Uyuyakalmışım, kalktığımda da fikrim değişmişti. Başka bir güne artık, belki yarın belki daha uzak…
00:10 - bir gün sana döneceğim - 16.11.2009
0 kere okundu
Nur ile Cemil gelecekti bugün, koca kafa Nur teyze hasta olduğundan gelemediler. Sabah kötü başladı, halsizdim, hastaydım ve ne zamandır balık yememiştim.
Çıkıp balkona oturdum biraz, güneş yakıyordu, tadını çıkarmaktan başka seçenek yoktu. Ardından duş alıp güne başladım. İlk durak Pendik idi, gerçi son durakta aynı yerdi.
Filiz (Filiz Haşhaş) ve Serap (Serap Türker) ile dolaştık bir dolu, lak lak ettik. Bu koca kafalı serap en az benim kadar geveze, bir de serserilik var ki içinde erkek olsa muhtemelen her gün kavga ederdi birileri ile.
Hafta sonum kötü değildi, okumam gereken sınavları okumadım, çalışmam gereken dersleri çalışmadım ama kışlık ve yazlıkları ayırdım uzun süren bir bekleme sürecinin ardından.
Pendik dönüşü Süreyya Plajı’nda inip eve kadar yürüdüm, denizi seyrettim durup bazen. Ne güzel şey şu koca mavi, ne çok şey borçluyum ona, herkese ihanet etsem de ona sırtımı dönemem gibi geliyor. Bekle nemi mavim, bir gün sana döneceğim.
23:20 - boğazım acıyor - farenjit - 18.11.2009
0 kere okundu
Normal
0
21
false
false
false
MicrosoftInternetExplorer4
Kardeşime aldığım bilgisayar
bozuk çıktı, kendi bilgisayarımı bozuk olmadığı halde servise bıraktım, boğazım
tekrar acımaya başladı, 36 saat ders canıma okuyor…
Şimdi buraya bir şeyler karalamam
gerekiyor ama pazartesi ve Salı ne yaptığımı hatırlamıyorum. Okula gittiğim
kesin, çoğu ilgisiz öğrencilere de bir şeyler anlatmışımdır, arkadaşlarla da
lak lak yapmışımdır… Şimdi hatırladım, Salı akşamı maç yaptık öğrencilerle
belimin sakat olmasını görmezden gelerek.
Bu akşam www.aykomuhendislik.com sitesini
düzenleyecektik güya, Dursun Abi gelecekti. Ama fuar geç bittiği için teşrif
edemediler. Ben aramasam bu bilgiye de sahip olamayacak gece yarısına kadar
bekleyecektim.
Süvari’den aldığım takım
elbisenin pantolonu defolu çıktığından değiştirmek için herhangi bir süvari
mağazasına gidecektim. Optimum’da süvari olduğunu söyleyen salak bahsedilen
Optimum’un Ankara Optimum olduğunu söylemeyi unutmuş. Diğer salak olan ben 3–4
tur attım İstanbul Optimum’da Süvari bulacağım diye.
Müdür yardımcılığı sınavına
girmiştim geçenlerde, geçer puan altmış olmasına karşın ben 42 gibi içler acısı
bir puan almışım. Demek ki kanunlar yönetmelikler bana göre değil arkadaş,
sınav sistemi bile bunu diyor.
16:35 - okulu astım - 20.11.2009
0 kere okundu
Astım okulu, uykunun tadını çıkarttım sabah. Farenjit denen meret sabahları canını sıkıyor insanın, dünden almıştım sevkimi, okul beklesin biraz ben uyudum…
Ülker’in çikolin isminde sakız tadında bir şekeri vardır, bayılırım. Dün alışveriş için markete uğradığımda kapitalist sermayenin ağzımızı tatlandırmak için tezgâhları şekerle doldurduğunu gördüm. Önce birkaç tane aşırdım ücret ödemeden ama sonra baktım olacak gibi değil satın aldım aşırılamayacak kadar fazlasını.
Çiğdem’e aldığım laptop bozuk çıkmıştı, dün aldığım yere geri götürdüm. Eleman karşıya, Eminönü’ne geçmiş 1 saat bekledikten sonra geldi. Bu bozuk dedim, tamir edeyim dedi, geri al dedim, mırın kırın etti. Parası yokmuş, pazartesi gidip paramı alıp makinesini vereceğim. En azından durum şimdilik böyle.
Güya bugün Kartal’a gidip öğrencimin çalıştığı dershaneye uğrayacak sonra da yeni anlaştığım bir dershaneyle el sıkışacaktım. Uyumak tatlı geldi, tek yapabildiğim sağlık ocağına gidip sevki işletmek oldu. Bir de balık aldım eve dönerken, dile kolay on gündür balık eti geçmedi gırtlağımdan ve sanırım o yüzden hastalanıyorum. Şifalı ot satan bir yere uğrayıp bir şeyler aldım. Hepsini bir kaba doldurup kaynatacağım ve suyunu içeceğim. Su akar yatağını bulur nasılsa, ben ağzımdan aşağıya göndereyim onlar gitmesi gereken yere gider umarım.
22:00 - kaos sevimlidir - 22.11.2009
0 kere okundu
Kaos sevimlidir, komiktir. Güzeldir, okşamak, kucaklamak istersiniz. İlk günahtır. Kendini tanıyıvermedir. Meraktır, zihnin bir oraya bir buraya koşuşturup durduğu. Çelmelenmiş aklın kahkahasıdır. Kaos bunaltıdır, çünkü özgürlüktür. Dağ soğuğu, kış beyazıdır. Doğup kalakalmadır, muhtaçlıktır, yoksunluk, zayıflıktır. Ana rahmini özletecek kadar pişmanlıktır. Hakikatsizliktir. Körün körle dövüşüdür. Keyfiyettir, başına buyrukluktur. Zorbanın, zalimin, haydudun, eşkıyanın, yol yordam bilmezliği, erdem tanımazlığıdır. Düzendir, düzer. Tornadonun, kasırganın, fırtınanın, depremin selin gazabıdır, kaçıp gitmek en iyisi. Burgaçtır, bir kara deliktir ne var ne yok içine çeken. Kaos düzendedir, düzen kaosta. Çünkü her şey değişir.
Bizim teknik adam istifa etmiş. Kasımpaşa gibi tırı vırı bir takımdan 3 yersen alıp pılını pırtını gideceksin zaten arkadaş, bunun alternatifi yok. Beş topçu da kadro dışı, yüreksiz oynuyorlarmış. Hepsini kadro dışı bırakacaksın canım benim lakin bu kısır döngü. Sen takımı küçültürsen, gelen adam büyük takıma geldiğini hissetmez, böyle olunca da yüreksiz oynar, yüreksiz oynayınca takım küçülür, küçüldükçe yüreksizleşir falan filan.
Ve Trabzon artık eski Trabzon değildir. Önümüzdeki maçlara bakacağız, kara para bulup takım yapacağız, şampiyon olacağız, benim kafamda saç çıkacak, yıllar geçtikçe gençleşeceğim, Baykal siyaseti bırakacak, Kürtler vatanına bağlı canlılar olacak, babaannem çük taktırıp dedem olacak ve kaos her şeye rağmen sevimli kalacak.
01:00 - nerede bende o yürek - 22.11.2009
0 kere okundu
Az mı gitmeli, uz mu gitmeli, altı ay bir de güz mü gitmeli, ne yapmalı nerelere gitmeli, nerelere gitmeli, nerelere gitmeli. Yahu ben nasıl adamam, neden gövdem ruhumun gerisinde, bugün cumartesi ve ben sokağa bile çıkmadım oysa hafta sonları bilmediğim bir yerlere gitmem gerek, dağa çıkmam, şehirden kaçmam gerek.
Dün okulu asmıştım ya, yaptığım tek iş eve gelip yatmak oldu. Aktardan birkaç bitki aldım, çay yapmak için. Gelip eve onları içtim sadece, bir de bol bol film seyrettim. 2012 seyrettiğim filmlerden biriydi ve çok da iyi değildi.
Birkaç ilde gelecek hafta tümden tatil edilmiş domuz gribi tehlikesinden. Burada da böyle bir şey yapsalar muhtemelen kıçım büyür oturmaktan ve yemekten.
Birisi sihirli asasıyla dokunsa bana, istifa etsem işimden ya da bir yıllık ücretsiz izin alsam en sağlamından, sırt çantama bir şeyler doldurup kaçıp gitsem bilmediğim bir yerlere. Nasılsa doğuda ki ülkeler bizden vize istemiyor, Himaleyalar’a gitsem mesela, şimdi tam zamanıdır, karlı dağlarda tanımadığım dilini bilmediğim inanlar ile zaman geçirsem, aç susuz kalsam, sürünsem, mutlu olsam. Evet, biliyorum ne çevrede sihirli asası olan birileri var ne de bende kaçıp gidecek yürek.
04:40 - tırı vırı bir gün - 25.11.2009
0 kere okundu
Kardeşime ikinci el bir laptop aldım word ve excel kullanması için. Me-tek adında bir servis var laptop yapan. Falcom adında başka bir yer önerdi bana, bilgisayarı buradan alabilirsin diye. Ben yanlış yere gitmiş, dolandırıcının bir puşta rastlamışım. Eleman bilgisayarı bana köstükten birkaç gün sonra uyandım. Geri alırım ama param yok diye hikaye anlattı bana, 3-4 gün de salladı. Gidip biraz asarım keserim diye racon kestim ama restimi görüp ne yaparsın ulan dese kalakalacaktım sap gibi. Allahtan yedi de aldım paramı.
Bilirsiniz özel günlerden pek haz etmem. Dün de o günlerden biri öğretmenler günüydü. Tek etkinliğimiz 2. Sınıf yemek oldu okul aile birliğinin ikramı olan. Fazlasında gözüm yok ama bari sesinizi çıkartmayın da öğretmenler günü olduğu belli olmasın. Tırı vırı insanların tırı vırı bir günü.
Dün akşam yemekte Fikret ile Deniz ve balık vardı. Yemeğin ardından helva tatlısı yaptık. Çok tatlı olduğundan yarısından fazlası heba oldu.
Yarın sabah yolculuk var Trabzon’a. İzin ya da rapor almam gerekiyor.
Farkında mısınız bilmem ama sırf yazmış olmak için yazıyorum. Yoksa ilginç olan bir şey olmadığı gibi yazmakta içimden gelmiyor.
19:30 - suyun başına gitmek yeniden - 25.11.2009
0 kere okundu
Grevmiş, bayrammış iki gün sonra, yarın tatil başlıyormuş, memlekete gidilecekmiş, kurban kesişilecekmiş, 25 Kasımmış, yol varmış, Trabzon’muş…
Yarın sabah 6.40 uçağı ile suyun kaynağına uçuyorum. Niyet Dobiş’in düğünü, kısmet ölmeden bir kez daha Trabzon’u görmek. Güzelmiş hava, bayramda bozmayacakmış. Antalya’ya gitmiyorum ki güneşleneyim, yol Karadeniz sahiline çıkıyor, yağmur yağmalı, ıslanmalı, çamura bulanıp toprak kokusuna doymalı…
Eşyalarımı topladım Ertan’a gideceğim. Sabah 5 de E-10’a binip Sabiha Gökçen’e geçmek niyetim. Olmazsa Ertan bırakacak beni.
Kardeşimin laptopu yine arıza verdi, sıkıntı işte bir kurtulamadım. Cansu’ya tarayıcı alacaktım ama sayfalarda var görünen ürünler stoklarda yok çıkıyor.
Yarın akşam menüsünde hamsi olan bir yemeğe yolculuk, Hıdırnebi Yaylası’na yolculuk, yaprak dönere, Akçaabat köftesine yolculuk, okul yollarıma, deniz kenarlarıma, eskiyen arkadaşlarıma yolculuk. Yıllar sonra bayram namazı kılmak bile var niyetimde, bayram namazına yolculuk. Ne güzel şey yolculuk.
17:20 - TRABZON - 28.11.2009
0 kere okundu
5 saatlik rötar ne çekilmez şey. Sabahın dördünde kalkıp öğlen 11 de uçağa binmek hızlı ulaşımla ne kadar ilgili benim aklım almadı. Sise yenik düştük arife günü.
Trabzon’a indiğimde saat 1 olmuştu ve hava en sevdiğim haldeydi, kapalıydı ve yağmur çiseliyordu. Meydana çıkıp dayıma ve abime uğradım. Sonra Ceyhun ile buluşup bir dolu gezdik. Akşam eve gittiğimde saat sekiz olmuştu. Annemle biraz laflayıp bilgisayar başına oturdum. Dayımın lokantanın web sayfasını güncellemem gerekiyordu.
Bayram sabahı namaza gidecektim ama kalkamadım. Uyandığımda saat 1 olmuştu. Akşama doğru şehre geçip önce Ceyhun ile sonra da Okanla buluştuk. Ziyalara geçip hayırsız Ziya’nın annesi ve babasıyla bayramlaştık. Çocuklar bira almış ve içmek için Yomra’ya geçecektik ki abim aradı önce, ardından Cansu. Erkek erkeğe içmek homoca bir faaliyet olduğundan sattım en iyi arkadaşlarımı ve bowling oynamak için Forum’a geldim. İki oyunu da abim kazandı, ben ikinci Cansu’da üçüncü oldu.
Bugün yine geç kalktım. Emine ve Kebire halamlar gelmişti, onlarla bayramlaşıp Trabzon’a geçecektim ki Yaşar ağabeyler geldi. Şimdi Trabzon’da abimin bürodayım. 5-6 kez aradı Forum’a gel diye. Bilgisayar alacağız koca kafalıya
23:15 - canım arkadaşım evlendi - 29.11.2009
0 kere okundu
92 yılıydı, meslek lisesinden teknik liseye geçmiştik, bölümümüz artık bilgisayardı ve yeni arkadaşlarımız vardı. Yomra’da ki pek parlak olmayan geçmişimden kurtulup yeni bir yol çizmeye çalışıyordum kendime ve yeni arkadaşlarım olacaktı kaçınılmaz olarak.
Arkada sol tarafta Ulaş ile otururdu, İstanbul’dan Trabzon’a taşınmışlar ve o da bizim okula, bizim sınıfa yazılmıştı. Sessizdi, içine kapanıktı, sadece Ulaş ile konuşurdu. Eski resimlere baktığımda bizimle futbol da oynadığını gördüm yıllar sonra. Üstelik içinde futbol olan o fotoğraflarda yüzü de gülerdi alışık olmadığımız şekilde.
Gel zaman git zaman iki yıl geçti ve arkadaşlıklarımız derinleşti, belirginleşti. Biz 3. Yılın sonunda teknik lise diplomasından vazgeçip meslek lisesi diploması ile mezun olduk okuldan. Ceyhun ve Ziya kalmış, teknik lise bitirmek için bir yıl daha okumaya başlamıştı. Biz ise dershaneye yazılıp üniversite hayallerine dallanmıştık. Ben sayısalda ilin en iyilerinde Işık Dershanesine başlamıştım, o ise sözelde tartışmasız bir numara Karadeniz Dershanesine yazılmış okuyup okumamakta, ders çalışıp çalışmamakta gel gitler yaşıyor kendisiyle boğuşuyordu. Yılsonunda ben Bilgisayar öğretmenliği o ise bilgisayar mühendisliği kazanmıştı. Zekiydi, akıllıydı ama çalışmıyordu, daha iyisini alabilirdi.
Üniversite kâbus gibi çökmüştü üzerine. Dershane yıllarında başlayan okuyup okumama kararsızlığı devam ediyor arkadaşları üst sınıflara tırmandıkça o yerinde sayıyordu. Aşık olmuştu üstelik çok az derdi varmış gibi. Kuruyemişçiden fırsat bulduğu zamanlarda okula gider, kesintisiz olarak bunalım takılır, iyi arkadaş olmaya devam ederdi.
Yedinci yılda okul bitmişti. Yeniden aşık olmuş, üstelik aşkına karşılık bulmuştu. Ama sıkıntılar yeni başlıyordu sanki. Aşk herkesin harcı olmasa gerek, canım arkadaşımı defalarca alabora edip, defalarca suyun yüzüne çıkarmıştı. Her şeye herkese rağmen vazgeçmiyordu, kavgalar gürültüler aşkına zarar vermiyordu. En iyi arkadaşları bizler bile vazgeç diyorduk ama o oralı olmuyordu. Hatta laf etmeyelim diye saklıyordu bizden yaşananları, aşıktı ve vazgeçmiyordu.
Birkaç iş deneyiminden sonra KPSS ile Rize Nüfus müdürlüğünde memur olarak işe başladı. Tayin işi dolayısıyla aşkı ile nikâh yapıp gelecekteki düğün için beklemeye koyuldu. Aşk bu, karıncaya su içirdiği nerede görülmüştü, olmazdı olamazdı, ayrılmıştılar yine. Üstelik bu ayrılık 1 yılın dolmasıyla boşanma eylemine sebep olacak bir ayrılıktı. Üzülüyordu, zaman zaman hamle yapıyordu, hırpalanıyor ama yine de vazgeçmiyordu.
Daha bir saat önce telefonla aradım, kulisteydi ve pastanın gelmesini bekliyordu. Düğününde olmasına rağmen telefonu açtı, gel dedim müzik çalıyordu ve oynayacaktık, tamam dedi geliyorum. Sahneye çıkıp Umut’dan çaldık onu 2-3 dakika oynadık, ardından kucaklaşıp ayrıldık mekandan.
Bazı insanlar vardır sırtınızı dönebileceğiniz, bazı insanlar vardır kayıtsız şartsız varlığını kabul ettiğiniz. Okan onlardan biri. Umarım hayatımın sonuna kadar yakınımda olur, umarım mutlu olur, umarım her şey istediği gibi olur. Seni seviyorum sevgili dostum.