mutluyum mutlusun mutlu - 1.05.2013
3 kere okundu
Mutluyum, mutlusun, mutlu.
1 Nisan şakaydı, 1 Mayıs da şaka gibi
Umurumda mı?
Kesinlikle değil, yesin birbirini herkes.
Ölen ölsün kalan sağ istemiyorum.
Güneş geldi baharın ortasında, gölge serin hala, kolum alçıda, aklım ya ipten ya kazıktan…
Sokak kalabalık, kuru gürültü
Midemde balık çorbası
Zoru zoruna cümleler, maksat sayfa boş kalmasın
Edebiyatın en ironik fiil çekimini keşfetmiş bulunuyorum;
Mutluyum, mutlusun ve mutlu.
ellerin hüzün bugün - 4.05.2013
2 kere okundu
Gözlerim ellerinde
Ellerin hüzün bugün
Solgun yüzünde yokluğun zor bugün
Güneş miskin
Rüzgâr samimiyetsiz
Havada ağır bir yalnızlık kokusu
Ha gitti ha gidecek ada vapuru
Ardında bir çift göz
Gözlerim ellerinde
Ellerinde hüzün
Adım adım yokluğun
Martı martı her kanat vuruşunda
Her kalp atışında
Durdu üstelik
Kesildi nefes
Atmaz oldu nabız
Elimi tutsan sen de bileceksin
Soğudum gözlerinde
Gözlerin ellerimde
Ellerim ceplerimde
Dudağımda bir ıslık
“Susulsam, kusur olsam
Ağızda ki küfür olsam
Doğuştan esir olsam
Yine de oynar mısın benimle”
Biter şarkı
Gün kararır
Aklım gövdeme esir
Gövdem ellerinde
Ellerin hüzün bugün
Saçlarının Kardeş Kokusu - 7.05.2013
27 kere okundu
“Bir gün birisine cümle kurabiliyorsan kendini de değiştirebilirsin demiştim” diye başlayacaktım paragrafa ki başladım da. Hatta ardından kendi hikâyenizi yazmakla ilgili bir cümle daha kurup arkasını getirmekti niyetim. Oysa yazmak gelmiyordu içimden. Yazmak derken afili cümleler kurmaktan bahsediyorum. Ya da geliyordu ama ilham denen o ibne yoktu ortalarda. İyisi mi doğaçlama yap dedi egemen serseri. Yaz git kafana göre ne olacak ki, sanki kitabına giriş makalesi yazıyorsun.
Yazdıkça değişiyor dünya, durup dururken mutlu ediyor cümleler. Herkesin aptalca lakırdılar yapmak için kullandığı kelimelerden kendince fotoğraflar yapıyor “aaa, ne güzel oldu” diyorsun. Gerçi zamanla eskiyen sevgili gibi oluyorlar. Unutmasan da eskisi kadar güzel görünmüyorlar gözüne, daha iyisini istiyor can. Ama yine de ilk üç beş dakika tadından yenmiyor. Yazmak tuhaf bir duygu, kelimeler betonların içinden deniz kenarlarına sürüklüyor seni. Sen onları yaratıyorsun onlar seni.
Cezmi Ersöz okudum bugün; Yine Seninle Geldi Hayat. Nereden geçmiş hangi yollarda yürümüş, kimlerle düşüp kalkmış bilmiyorum ama her okuduğum cümlede kendimden bir şeyler buldum yeniden. Şizofren Aşka Mektuplar ile başlayan Cezmi seyri her seferinde bir şeyler verdi alınanlara karşılık. Ya ancak bir benzerim öldürebilir beni diyerek ele verdi kendini ya da zarfını ben açardım yazdığım mektupların diye korkaklığını getirdi dile. Suçtur umutsuzluğa kapılmak da umut dediğin kim, neresi, hangi zaman? Hata yaptıysam aramızda kalsın, beni asıl hayat aldattı. Ve herkes kendi havasında; İçime Gir Ama Sigaranı Söndürme…
Elimden çıkardım alçıyı, sol el yüzde seksen pert. Fizik tedavi dedi doktor, peki diyip gezindim. Yarın yüzde seksenden iyisi için başlıyor maraton. Neredeyse kırk yıl iki elim vardı, ne arttım ne azıldım. Şimdi yüzde ellinin yüzde sekseni gitti. Bir aya normale dönerim büyük ihtimal, dönemsem de başım gözüm üstüne. Cezmi Ersöz’ün melankolisine eyvallah da karamsarlık bana göre değil. Ulan bir kez geldik şu boktan hayata, ya yiyeceğiz bunu ya da bizde sıçıp gideceğiz. Yaşamadığın hayat senin değildir diyor koca kafalı bir amca. Ulan yaşadım ama yine de benim değil. Pişman mıyım diye sorarsan cevap çok net ve kısa; kimin umurunda. Anlamsız pekilerde yaşanmadan geçiyor zaman.
buket
...
9.05.2013 Perşembe
peki diyip geçmemek lazım
Simyacı
Elastik nesneler kırılmaz ki:)))
8.05.2013 Çarşamba
yenile yenile - 10.05.2013
14 kere okundu
İnsanlar kötüdür; ya onlardan uzak durursunuz ya da onlar gibi olursunuz. Hayat seçimlerden ibarettir, seçimleriniz yaşadığınız hayatı belirler ve yaşadığınız hayattan sorumlusunuz. Seni seçtim ama oynamıyorum diyemezsiniz, oynuyorum ama bu seçim değil de diyemezsiniz. Hareket alanınızı genişletmek için ya dönek olmalı ya da köşeli laflardan uzak durmalısınız. Laf dediğin ağızdan bir kere çıkmaz, fikriniz değiştiği sürece yeni cümleler kurabilirsiniz. Belki inandırıcılığınız azalır, belki kimse size güvenmez. Seçim yapılmıştır ve yaşamak zorunluluktur. Seni seçtim kanadı kırık kuş, yaralarını gizle ki canın acımasın.
Kalp acıyı tanır ve her kırıldığında daha az acır. En zor olan ilk seferdir, yenile yenile öğrenilen şey yenilmektir. Yenilmeye alıştığınız zaman mutlu olmayı da öğrenebilirsiniz. Şimdi ben i harfinden başlayıp ş harfine kadar mırıldanacağım. Sen dinleyecek ve yanlışlarımı bulacaksın. Her nokta üç puan her çengel bonus. İpucu veriyorum sana; i harfinde nokta ş harfinde çengel var. Duvarlarını sıva ki içi görünmesin, güçsüzlüğünü görmesin güçlüler. Güç kötüdür çünkü ve en kötüler en güçlülerden çıkmıştır hep. Uzak dur onlardan, sin durum cim yazandan uzak dur; her güzel yüzün altında bir kötü ve pek çok kötülük saklıdır.
Az insan çok huzur neticede, yaşadığım şehrin insanlarının dörtte üçü yok olsun. Ölsün belki ya da göç etsin benden uzağa. Neleri var neleri yok alıp götürsünler üstelik, istemiyorum izlerini, nefesleri uzak olsun nefesimden. Kalabalık bir gecede uyuyup tenha bir sabaha uyanayım. İlk kez gerçekten de gün aysın, günaydın kelimesi ilk kez uzak olsun ikiyüzlülükten ve ikiyüzlülerden. Az insan çok huzur neticede, aylardan eylül olsun ve Eylül’e dair ne varsa var olsun; gerisi mümkünse bana yabancı şehrime uzak olsun.
Konu kapanmıştır, evlerinize gidip kendinizle yüzleşebilirsiniz. Katlanılmaz varlıklarınızla övünüp her seferinde kendiniz daha değerli hissedebilirsiniz. Kirli bir Dünya’nın kirli insanları olduğunuzu görmezden gelip kendinizi kandırabilirsiniz. Ben sizin ne mal olduğunuzu biliyor ve ona göre davranıyorum. Küfrettim ve kapattım konuyu, tam da kızgın adamların yaptığı gibi.
Tamam tamam numara yapıyorum başa saracağız…
susmak - 13.05.2013
3 kere okundu
Susmak için bile güzel cümleler kurmak gerekiyor…
aşık olduğun yerde olmaktır AŞK - 15.05.2013
2 kere okundu
Aşk aşık olduğun yerde olmaktır; gözden uzak bir dağ başında, keyifle akan bir nehir kıyısında, elimle yaptığın evin verandasında… Aşk başını yastığa koyduğunda huzurla dolmaktır, sevdiğin her ne varsa her kim varsa yanı başında. Aşk kaçırdığın en büyük şanstan sonra bir sigara yakıp denize karşı çayını yudumlamaktır. Telaşla koşturan akrep ve yelkovana inat usul usul yaşamaktır.
Özüme dönerken rastladım sana. Kimsenin bilmediği bir kumsalda emrine amadeydi dalgalar. Çocukluğumun sularında yüzen kâğıttan yapılma bir kayıktın sanki, ellerim değmişti sana. Doğru yerinden katlarsan batmıyordu işte. Hava kararmaya başlamış gün sonuna yaklaşmıştı. Aylardan eylüldü, nisandan mayıstan kalma bir eylül, düşen her yaprakta bir canın son bulduğu eylül. Yaprak dökümü başlamıştı gönlümde. Yükselmek için kurtulmuyordum ağırlıklarımdan, huzurlu bir limana bir an önce kavuşmaktı tek istediğim.
Çok eskiden söylenen bir türküydü sevda dediğim
Ben o değilim vazgeç benden
Unut beni bu son olsun
Son vazgeçişin son sevdan olsun…
Biz aşkın yoldan çıkmış evlatlarıydık
Kıyısında yaşadığımız hayata ayak bağıydık
Ben o değilim vazgeç benden
Unut beni bu son olsun
Aşk aynı bardaktan yudum almaktı, fincanın kıyısında dudak izleriyle buluşmaktı. Aşk her yorulduğunda nefes almak için durmak, durduğun için nefes nefese kalmaktı. Biz senle nefes nefes yaşadık, biz senle satır satır öldük. Aşk birbirine benzeyen kibrit çöplerinden birine yanacağını bile bile tutulmaktı, tuta tuta tutunacak yer bırakmamaktı. Yanarken ısınmaktı, küllerinden doğacağını sanıp defalarca aldanmaktı. Aşık olduğun yerde olmaktır aşk; ki ikimiz bence de hala sevgiliyiz.
öküz seven el kaldırsın - 18.05.2013
20 kere okundu
Vazgeçmeyi öğrendiğinizde hayat yeniden başlar der uzak doğulu, kısa boylu, pirinç düşkünü amcalar. Her vazgeçiş hayatı anlamak yolunda yeni bir adımdır diye de eklerler sakin cümlelerinin sonuna. Kötüyü hayat öğretir, iyiyi siz bulursunuz ya da bulmazsınız... İyiyi çocukken öğrenmiştim kötüyle zaman ilerledikçe tanıştım. Şimdi pişmanım büyüdüğüme ama biliyorum ki hayatın döngüsü kimseyi ıskalamıyor, ezip geçiyor önüne çıkanı. Ve yaşıyorsanız eninde sonunda, önünüze dikiliyor hayat.
Sevmek Alice’in harikalar diyarından ibaret; herkesinin inandığı koca bir yalan. Seviyorsan yapacağın en iyi şey sevgini göstermektir. Gösterilmeyen sevgi kimsenin gidemediği harikalar diyarıdır; hakkında saatlerce konuşabilirsin ama yalandan ibarettir. Neyi sevdiysek elimizde kaldı; dost, sevgili, hayat… Akıllı insan Dünyasını bir öküzün boynuzları arasına hapsetmemeli, öküz başını sağa sola salladı mı dünyası yıkılmamalı. Akıllıyım diyen elini kaldırsın. Öküz sevmeyenler de el kaldırabilir, battı balık yan gidiyor nasılsa.
Hayatınıza başkaları yön veriyorsa boku yediniz demektir. Ne rahatça üzülebilir ne doyasıya sevinebilirsiniz artık. Çekip gidemezsiniz, kalıp gülemezsiniz. Ölseniz bile gözünüz arkada kalır. Yazmak insanı bir yerden alıp başka bir yere götürür demişti bir tanıdık. Cümlelere ne gerek var, yalandan da olsa kırdım kalemi gidiyorum ben. Olmaz olasıca telefonumu da kapatıp bir günlüğüne de olsa terk ediyorum bu berbat şehri ve iç karartan kalabalıkları.
istanbul orospusu - 23.05.2013
897 kere okundu
Sarı şekerim hadi bize gidelim, bana şekerini ver diye başlıyor şarkı. Şekeri az bir Dünya’nın ümitsiz eğilimlerini beste yapmış söylüyor adam. Belli ki yatağa atacak hatunu, bıkana kadar da yapacak bunu üstelik. Ya defolarını görecek, ya defolarını gösterecek. Eninde sonunda boka saracak her şey. Ya adam mırın kırın ya şeker dır dır dır… Sarı şekerim hadi bize gidelim, bana şekerini ver...
Kimsenin şekeri sonsuza dek tatlı kalmaz oysa, şeker istediğiniz renklere dikkat edin. Gıda boyalarına kanıp tatsız tuzsuz ayrıntılarla sabahlamayın.
Üremek için gelenlerin sayısı çok daha fazladır diyor Dostoyevski amca. Topluma bir şeyler vermek için Dünya’ya geldiğini sananların hepsine yakını çocuk yapmaktan ileri gidemez. Ki bunların da yarısından fazlası çoğalmak için gerek koşul olan sevişme eyleminde hiç de başarılı değillerdir. Beş dakikada bitirdikleri işin meyvesi olan bir bebeden de kimseye yarar gelmez, beş dakikada kurtulmaz hiçbir Dünya. Gerçi ben başka bir şeyden bahsediyordum. Dostoyevski insanları dünyaya geliş sebeplerine göre ikiye ayırırmış. Bir bölümü insanlığa bir şeyler katmak için doğarken, bir bölümü ki bu belirttiğim üzere tamamına yakınıdır sırf soylarını devam ettirebilmek için yaşarlar. Çoğunluğu oluşturan bu bölüm varoluş sebeplerine çok büyük anlamlar yüklediğinden asıl yapmaları gereken şeyi de yapamazlar genelde. Akıllı adamlar sırf bu yüzden doğum kontrol yöntemlerini geliştirmiş olmalı. Beş dakikalık çalışma ürünlerinin bir halta yaramayacağını düşünüp ne kadar az o kadar iyi biçiminde bir görüşe hayat vermişlerdir. Gidin evinize sevişin neticede, boş verin sağa sola ahkâm kesmeyi. Sizden ne köy olur ne kasaba bu saatten sonra, bari keyfini çıkartın aptal hayatınızın.
Ne tarafa baksan bir defo, kimi dinlesen boş lakırdı. Aynaya bile baktığında iyi şeyler göremiyorsun. Körle yatılan bir Dünya’da şaşı olmak kaçınılmaz son. İnsan dediğin boş doğar ve zamanla dolar. Ama çevrenizdeki insanlar boş şeylerle doluysa size fazla bir seçenek kalmaz. Önünüzden bakıldığında arkanız göründüğü halde kıçınız tavanda burnunuz bokta gezer durursunuz. Küçük hesaplar yapa yapa küçülür, boş işleri kafanızda büyüte büyüte bunalıma girersiniz. Kime sorsam ermiştir, kime sorsam Nirvana’nın bir tık altı. İyi de bende mi kabahat, zira ne yana baksam bok götürüyor insanlıktan yana. Hatta aynaya bakınca bile sizi görüyorum, size benziyorum, sizin gibi oluyorum lanet olasıca küçük dünyanızda.
Şehirlerin orospusudur İstanbul. Peşinden koşturduğu milyonları harcar hiç çaktırmadan. Bir dolu insan onu becerdiğini sanırken aslında tükendiklerinin farkına varmazlar. Kaybolup giderler şatafatın içinde, boyasına aldanıp masasına meze olurlar sürtüğün. Orospuyla hayat geçmez, arada bir hovardalık yapmakta yarar var ama takılıp kalmak hiç olmaz…
Bir dolu beş para etmez insanla koca kıçlı bir orospunun bir arada bulunduğu yerden hayır gelmez. Mutluluk kişisel becerilere yalancı kalplere mahkûm olur. Ve eninde sonunda baltanın ağzı taşa rastlar, örselenir, ezilir gün be gün. Beğenmediğiniz Bizans´ı ararsınız İstanbul´un kalıntılarında.
D&R'dan satın almak için tıklayın
KİTAPYURDU'ndan satın almak için tıklayın
seher
al
1.02.2014 Cumartesi
Ne guzel anlatmissiniz, agziniza saglık
batı cephesinden anneme - 26.05.2013
3 kere okundu
Değişen bir şey yok batı cephesinde anne.
Yine ısındı havalar, yine insanlar soğuk, güvenilmez ve ikiyüzlü.
Sokakların kalabalığı yine üstüme üstüme
Kenara çekiliyorum geçsinler diye, kimi anlıyor geçip gidiyor kimi üzerime üzerime
Beni bilirsin anne, beni dövemeyecek kimseden korkmam
Şiddete karşıyım gerisi hava civa
Ama bunlar çok fena, yavşak ve şerefsiz
Kızdığımdan değil yazacak bir şey yok diye sırf
Herkesin derdi en büyük dert, herkesin hayatı en önemlisi
Ama bil ki yok hiç birinin diğerinden farkı, dersin ya hep “aynı bok”
Ben inanmaktan vazgeçeli çok oldu, saçım bile vardı o zamanlar
Şimdi ne saçım var ne de bu beş para etmezlere inancım
Merhaba dediğime aldanma, pozisyon gereği bunlar
Yoksa alayı geberse umurum değil
İşte böyle sevgili anneciğim, batı cephesini bok götürüyor.
Kıçı havada olanların hiç birinin burnu boktan kurtulmuyor.
Bir de yalancılar anlatamam;
En kötüsüne en iyi, en düşkününe en kötü diyorlar
Kaz gelecek yere tavuk bahşediyor, tavuk gelecek yere burun kıvırıyorlar
Almadan vermek Allah’a mahsus diyor ve hep senden bekliyorlar
memleket istiyorum kiraz tadında - 29.05.2013
8 kere okundu
Memleket istiyorum baharda bahçeleri erikle dolu, yaza kirazla merhaba diyen bir memleket. Yenidünyaların kabukları ince, çilekler hormonsuz, yolları çamursuz tozsuz bir memleket. Kıyısı boydan boya yürüyüş yolu, denizi siyah gökyüzü mavi bir memleket, olmaz ama istiyorum insanı en az olandan.
Efendim bir Suriye’dir almış gidiyor; Esad millete zulüm ediyormuş da, bizim onlara el uzatmamız gerekiyormuş da, da kere da… İki taraf var buralarda cancağızım Çinli kardeşim. Sen orda yirmi dolara günü akşam ederken ben burada yattığım yerden binlerce dolar kazanıyorum. Üstelik bir halta yaramadan, bir bok üretmeden. İşim gücüm kaytarmak, eleştirmek ve küfretmek. Düşünsene sen yirmi dolar kazandığın işle Dünya ekonomisinin yıldızı olurken ben büyükbaşlar memnun olsun diye pür dikkat kesilmiş çöle bakıyorum. Aman Esad ne yaptı, Saddam’ın kemikleri ne durumda, Kürtlerin poposunda ki koltuk yumuşak mı?
Futbol nedir bilir misin Çinli kardeşim; hani yuvarlak bir şeyin peşinden koşan yirmi tane adam aynı yuvarlak şeyi direklerin arasına gerilmiş filelerle buluşturmak için kıçlarını yırtmaya çalışıyorlar ya, işte o. İki tane de salak filelerle topun buluşmasını engellemek için bir sağa bir sola atlıyor hani. Ama buralarda kimin topu kimin filesinde belli değil; iman küfür olmuş küfür iman, ortada yok bir tek Müslüman. Trabzon’un yeni başkanını da duymuşsundur, sular daha da ısınacak senin anlayacağın. Alan memnun satan memnun, yine altta kalan bizim avanaklar. Aykut da istifa etmiş zaten, dediklerine göre adı geçen şahsın yetişkin olanı yılda üç kez istifa edebilirmiş. Demem o ki dönerse şaşırmayın.
Bir memleket başbakanının en göze batan özelliği olur olmaz konularda ki delikanlılığı olmasın. İstiyoruz ve biliyoruz; nafile. Ne demek karar verdim keseceğiz aga. Ağaç bu Tayyip Amca, günah diye bir şey var. Üstelik bu insanlar gavur değil. Demiştin ya seçimi kazandığın akşam; sadece oy verenlerin değil herkesin başbakanıyım. Benim başbakanım beni dinler, polise coplatmaz, karşıma geçip külhanbeylik yapmaz. Emin misin benim başbakanım olduğuna derler adama. Anlayana sivrisinek saz anlamayan yüzde elli az bir memleket istemiyorum.
Sevmiyorum İstanbul’u, mevsimidir artık denize gitmeli. Hava sıcak, sokaklar kuru gürültü, hava kirli, içim kirli… Sevmek eski bir şarkı Yonca Evcimik'in ilk zamanlarından kalma; aboneyim abone biletleri cebimde. O gemi değil bu, bizimki kaçalı çok oldu, bu deniz o deniz değil, esmere yakını mavisi, soğuktu suyu. Sevmiyorum İstanbul’u, üstüme çıkmış tepiniyor namussuz.
Bir memleket istiyorum yaz günü nar bahçeleri olan, bir memleket her istediğinde karpuz bulunan. Bir memleket kiraz tadında, çilek kıvamında boydan boya.