SEN İYİ OL - 8.12.2023

159 kere okundu

Sen iyi ol, hallolur gerisi. Bir deniz buluruz kendimize. Bir martı uçar üzerimizden. Çıkartıp ayaklarımızı kumsalda yürürüz. Dalağalar kuma karışır ayak izlerimizde. Sen iyi ol; biter kış, bahar gelir bir nisan sabahı. Sevinçle kalkarsın yatağından, pencereden içeri dolar gün. Günaydın dersin incir dalında öten serçeye, mor menekşeye günaydın dersin. Bir meltemle çıkar gelir deniz kokusu, yaşadığını hissedersin yeniden. Bir kahve koyarsın kendine, radyoyu açıp sevdiğin bir şeyler ararsın.

Sen iyi ol, döner göçmen kuşlar gittiği yerden. En sevdiğimiz film artistleri yeni filmler çekerler. İple çekeriz cumartesi gecelerini. Pazar günleri evet der demez havaya zıplar Erkan Yolaç. Kaybetsek de mutlu oluruz. Tırnaklarımızı keser aynı günün akşamı annemiz. Banyo etikten sonra mis gibi bir uyku çekeriz el işi yorganlarımızın altında. Aklımız ertesi günkü okul yolunda.

Bir yerden başlamalı çok geç olmadan. Affetmeli önce kendini, sonra başkalarını. Çünkü herkes kendi hayatını yaşıyor. Başkasındaki sen senin istediğin sen olamıyor diye gönül koymamalı. Hem ne kaldı şunun şurasında. Ömür dediğin göz açıp kapayıncaya kadar geçen zaman. Gözümüz yeni açıldı, kapanır da birazdan.

Sen iyi ol yine de; günler uzar yine, biter karanlık. Deniz kenarlarına koşar apar topar kurtuluruz üzerimizdeki fazlalıklardan. Sen iyi olunca şehrin bütün sokakları denize çıkar zaten. Bütün vapurlar bize uğrar geçerken. Bütün şiirlerde geçer adın, bütün şarkılar seni söyler. Sen iyi olunca yüzü güler kaldırımda sek sek oynayan çocuğun, evladında aklı kalmaz annenin. Babası eve dönerken tahinli çörek alır Mehmet’e. Sen iyi ol; ölmek sorun değil lakin yaşamak güzel şey.

KİM BİLİR - 28.12.2023

226 kere okundu

Sen öyle yeşili baharın, güzün sarısı. Sen öyle salınarak gelirdin ya sabahları parkın yanındaki yoldan. Sen öyle güzelsin ki ne desem eksik kalıyor söz. Sonra hanımeli uzuyor duvar boyunca, çiçek açıyor, sen gibi kokuyor üstelik. Gel de sevme nisanı, mayısı sevme gel de. Gel seninle bir yerlere gidelim, baharın ilk günlerine gidelim ardımızda bırakıp güzün sarısını.

Takılıp kalabiliyor insan güzel şeylere; usulca akan bir derenin kenarına mesela, vapur peşinden koşturan bir martıya, lapa lapa yağan kara, güzel bir söze, sana… Öpüyor saçlarını serin bir rüzgâr, tüylerin diken diken. Varlığım yokluğunla sınanıyor, yok oluyorum her aklıma geldiğinde. Kalabalıklardan ayırıyorum kendimi, kayboluyorum gözden, gittim sanır ardımdan bakan, bilmez sana geldiğimi. Nasıl güzel yol, anlatsam seversin sen de. Ama yetmiyor söz, kesiliyor nefes. Nefes nefes çekiyorum seni içime, soluk soluğa kalıyorum sonra. Sırtımı toprağa yaslayıp gökyüzüne bakıyorum. Bulutlar yarışıyor sana benzemek için, karar veremiyorum hangisi daha sen.

Sen öyle gün ortası bir ses gelir uzaktan. “Ben denizde bir gemi, dalgalar vurur beni, ben ağaçta bir yaprak, rüzgar savurur beni…” Sonra sana savurur beni, ben ağaçta bir yaprak… Sen öyle huzuru varlığın, yokluğun son baharı. Yağmur başlar birazdan, üşür sensiz kaldırımlar. Sen öyle sarısı yaprağın, damlası yağmurun, kasımı hüznün. Kim bilir; belki çıkar gelirsin baharda.