Taşınıyorum ya ben şimdi, hani eş dost yardımcı olur ya bu konularda… Sağ olsun Cansel ve Erol her fırsat bulduklarında yardım ettiler, Fikret ve Deniz de daracık vakitlerinden bir bölümünü ayırdılar, yardım taleplerini sık sık dile getirdiler. Özer ve Ömer de arada bir hal hatır sordular Naile gibi onlarda birkaç kez yardıma ihtiyacın var mı dediler. Ümit Kubat vardı hani hatırlar mısınız bilmem, bir zamanlar sık sık görüştüğüm bir arkadaş, değil yardıma ihtiyacın var mı demek hal hatır sormayı keseli aylar oldu. Orhan Çam’ı da es geçmemek gerek, ne zaman konuşsak ne durumdasın yardıma ihtiyaç var mı diye soruyor. Dün nereden şaşırdıysam alo deyip Yataş’ın İdealtepe numarasının telefonuna bakabilir misin internetten dedim, meşgulüm şimdi dedi, kahvaltı yapıyorum sonra hallederiz. Peki dedim ve kapadım telefonu. On dakika geçmeden jeton düştü bende ve tekrar çevirdim Sayın Çam’ın telefonunu, ulan sığır dedim hep yardım teklif ediyosun ya, mutfaktan çalışma odasına gidemeyen adam bana neyin yardımını yapacak? Başladı hikâye anlatmaya, meşguliyetinin derecesini açıklamaya, mööö den ibaret kelimeler, suratına kapadım hiç çekinmeden.
Perdeci de salladı beni Yataş ve Artem gibi, Cuma günü gelecek perdeler bu akşam altıda teşrif ettiler. Yarın sabah erkenden Artem’e gidip oturma grubunun teslimatını halledeceğim, paşalarıma kalsa haftaya cumartesiye sallayacaklar beni ama üzgünüm…
Dershane keyifli başladı bugün, bir dolu öğrencim var can kulağıyla dinleyip yarı uykulu gözlerle yüzüme bakan. Buna da şükür, geçen yıl ki gibi üç beş öğrenciye la fonten’den masal anlatmak zorunda kalmıyorum.