19:10 - geçmiş olsun anneciğim - 2.12.2009

0 kere okundu
     Yine başladı okul, yine gidiyor yine geliyorum. Üstelik hızlı da başladı, dört sınıfı sınav yaptım. Derse gidip gelmekten bıkıyor bazen insan, yoruluyor. Ama yine de güzel, yine de yaşamaya değer.
     Annem hastaneye yatmış, soğuk algınlığı şikâyetiyle doktora gitmişti, ciğerlerinde iltihap varmış soğuk algınlığına bağlı olarak, bugün de yatırmış doktor. Bir iki gün dinlenmesi gerekiyormuş, telefonla konuştuğumuzda aman kendine dikkat et, hasta olma d,ye nasihat ediyordu bana.
     Pazar günü maçtan sonra Okan’ın düğününe gitmiş, gece 1´de Laz böreği yiyip ardından Akçaabat’a gidip köfte yemiştik Ceyhun ile. O gece geç yattım haliyle de sabah geç kalktım. sabahın üçünde eve döndüğümde annem bekliyordu. Uyanmış ve benim olmadığımı görünce oturup beklemiş.
     Dönüşte otobüs ile geldim. Özlemişim kara yolu ile uzun yolculuk yapmayı. Gündüz 1´de Trabzon’da başlayan yolculuk sabah altıda İstanbul’da bitti. Arkadaşlara Laz böreği getirecektim. Hatta sipariş bile vermiştik. Ama canım arkadaşım Ceyhun (Ceyhun Koloğlu) uyanamamış öğlene kadar.
     Volkanlardayım şimdi, yemek yedik oturuyoruz. Sorun çıkmazsa PES oynayacağız.
     Yarın bir haber bekliyorum, kötü olursa aylarca sürecek bir sıkıntı başlayacak, iyi çıkarsa hayat devam edecek. Hadi hayırlısı…

00:30 - hastalık zamanı değil Kazım Sarımehmetoğlu - 4.12.2009

0 kere okundu
     Evimizin direği hala hastanede.  Sabah öğle ve akşam olmak üzere günde 3 kez arıyorum, her seferinde aman dikkat et hasta olma diyor hasta yatağında. Yarın ya da öbürsü gün çıkartacakmış doktor. Keşke orada olsaydım da refakatçi olarak yanında kalsaydım.
     Küçükken ben, daha köyümüzdeki ilkokul kapanmamışken çok akşamları hastanede geçirdim. Yanından sinek geçse hastalanır bu derdi benim için annem, üzerime titrer gözünden bile sakınırdı. Hastane yatağında uyandığımda sandalyenin üzerinde oturmuş kafasını da yatağın kenarına yaslayarak uyuyakalmış olurdu. Çocuktum, umursamazdım anne bana su ver derdim uyandırırdım onu. İçtiğim yarım bardak sudan sonra uykuya dalar annem ne halde düşünmezdim. Beklerdi başımda sabahlara dek içi titreyerek. Hastane yemeklerini sevmezdim, yemezdim de. Umursamazdım paramızın olup olmamasını. Hastanenin karşısındaki lokantadan köfte ya da çorba alırdı bana cüzdanındaki yoka yakın parasının bir bölümüyle aç kalmayayım diye. Şimdi ki gibi iyi değildi durumumuz, çevremizdekiler pek ilgi göstermezdi. Büyük dayımın eşi, Emine yengem gelirdi sık sık, çok nadir olarak da dayılarım ya da halalarım. Bu akşam annemle konuşurken dolu burası dedi, bir dolu akraba ismi saydı nazarımda değerleri kayda değer olmayan.
     Annemin artık kimseye ihtiyacı ok, iki oğlu ve iki kızı var yaşadığı sürece onu el üstünde tutacak. Geri kalanlar hayat denen tiyatroya fon sadece, her ne kadar perde onlar için açılıyor zannetseler de.
     Ne çok konuştum değil mi, biliyorum çok gevezeyim. Ama 2 saat sinema seyrettim ve adettendir diye film bitene kadar konuşmadım. Ondan olsa gerek çenemin düşüklüğü. Deniz sevmedi Neşeli Hayat’ı, sanki İzmir’de ya da Bursa’da çok daha iyilerini seyretmiş gibi.
     Güzel bir haber geldi bir haftadır beklenen. Kadıköy’e Denizatı’na kutlamaya gidecektik ama plansızlık aksattı işi. Gönlümüz şen anlayacağınız, içimiz rahat…
     Abim de hastalanmış, ben geldim Trabzon’dan yokluğumda yataklara düştü herkes. Ayakta dur be abi, ben yokken evdekiler sana emanet hem abi dediğin adama hastalık hiç yakışır mı kıytırıktan soğuk algınlığı olsa bile.

01:40 - gateway - 6.12.2009

0 kere okundu
     Toshiba satellite ile başladı laptop maceram, ardından Asus ve tekrar Asusi kısa bir süre de Toshiba. Masaüstü ile geçen iki yılın ardından Acer Timeline ve şimdide Amerikan Gateway. Dokuza geliyordu saati Mecidiyeköy’den İstanbul Bilişim’den yeni bir laptop aldım. Amerikan arabaları gibi kocaman kasalı hantal bir alet.
     Yarın dershane başlıyor, söylemişimdir daha önce yerime başka bir bilgisayarcı aldığını Karacan’ın. Yerime derken, kadrolu bir eleman alıp tüm şubelerdeki bilgisayar derslerini ona verdiler, kalanı da bana. Her ne kadar durumu pek sevmesem de ticari açıdan ben de onların yerinde olsam aynısını yapardım.
     Annem hala hastanede, abim hala iyileşmedi. Kışa hızlı girdik anlayacağın Orhan Çam. Sahi sen şu eğitim videolarının crack dosyasını gönderecektin bana, ne oldu o işi yine sallıyorsan beni söyle de peşin peşin kalay yapayım.
     Saçımı kazımam gere,  uzadılar gereksiz yere. Ama hiç halim yok, yatmalı mı ne yapmalı?

00:05 - kibritle oynayan melek - 7.12.2009

0 kere okundu
     Dershane başladı bugün, geçen yılki kadar eğlenceli olmayacağı kesindi daha başlamadan önce. Ama beklediğimin aksine 4 kişilik sempatik bir toplulukla karşılaştım. 2 Galatasaraylı, 1 Fenerbahçeli, 1 de Trabzonsporlu. YBS grubunda yirmili sayılara ulaşmışız hatta cumartesi günü bir ikinci grubun açılması olası.
     Meleklerimle buluştum bugün, oturup uzun uzun da sohbet ettik. Tam zamanıymış gibi aşk mevzuları almış başını gitmiş eşeklerin. Buse hanım hasta olduğu için eve gittiğinden arkasından epeyce konuşma fırsatı bulduk. Yeterince kibriti olsa Roma’yı yakacak kadar aşık olmuş koca kafalı. Okul yanmaz kolay kolay da elindeki kibritlerle üniversite geleceğini aksatma tehlikesi var. Gerçi ona sorduğumda bana yalan söylemeyi seçip hayatında değişiklik olmadığını söylüyor ama meleklerimden haberdar olmak gibi bir yaklaşımım var. Melekler melek oldukça da devam edecek bu.
     Sevdiğim bir abim Trabzon’dan tereyağı getirmemi istemişti. Bir şeyler taşımaktan hoşlanan biri değilim ama ona da hayır diyemedim. Sonuç olarak bugün Pendik’ten, Peynirci Baba’dan Trabzon tereyağı alıp işimi gördüm. Nereden bilecek yediği tereyağının Pendik’ten geldiğini. Trabzon’a niyet Pendiğe kısmet anlayacağınız.

07:00 - ben o değilim sanırım - 8.12.2009

0 kere okundu
     Ben o değilim sabahın köründe ayakta olan, kalorifer borusundan akan suyun sesini saatlerdir dinleyen. Ben o değilim, yanlış olduğunu bile bile gecenin üçünde uyumamaya karar veren, sonra sabah koşusu yapmaya neticede koşmamaya… Evet, kesinlikle ben o değilim otuz dördüncü baharına üç ay kala...
     Siyah gömlek üzerine balıkçı yaka kazak mı giymeli yoksa mavi gömlek üzerine v yaka bordo olanı mı.Hatta  her şeyin üstünü deri ceketle mi kapamalı. En iyisi şeytana uyup kot pantolonun tadın çıkarmak gerçi.  Ayakkabı seçimi kahverengiden mi yana olmalı siyahtan mı ayrıca ayakkabı yerine bota mı takılmalı. Bu ben olamam, bu kadar gereksiz.
     Akşam yaptığım hamsi kuşlarını arkadaşlara götürmenin ne anlamı var, zaten neden yaptım ki o çakma kuşları o kadar zahmete katlanarak. Kıymet mi bilir insanoğlu, hem  kıymet bilse mutlu olurmu ki diğer oğul. Kendini mutlu etme çabası mı yoksa onca hamsiyi tek tek ayıklamak. Sanırım o ben değilim, olmamalıyım.
     Dün bir ara yağmur yağdı, kış gelecek diyordu deme hakkı olanlar. Geç kalanı Salı günü beklemeliymişiz. Hani nerede, neden gelmedi beklenen. Oysa keyfimi yağmurun ellerine bırakmıştım. Bugün gülerse yüzüm ben ben olur muyum keyfim gelmeyen yağmurun yolunu gözlerken.
     Yunus büyük laf etme merakından bende ki başka benden bahsetmiş. Ne varsa huzurunuzda tüm endamıyla. Göremeyen göze göz belki de Yunus, anlamayan akıla akıl. Yoksa içim barınılamayacak kadar pis. Sizin dediklerinize mi inanmalıyım benim bildiklerime mi. Sahi güvenebilir miyim size, güvenilmeyeceğinizi bile bile.
     Beni gördüğünüzde haber verir misiniz?

12:00 - yoruldum - 10.12.2009

0 kere okundu
     Bugün Perşembe ya, yarın da Cuma mesela, cumartesi dediğin geldi gelecek, özlem bitti bitecek. Yatağım yatağım güzel yatağım, gün kötü geçse de canım yatağım. Sıkıldım ayakta durmaktan, vuslat nasip et ya Rab.
     Dün akşam Ümit’im koca kafam gelecekti balık yapacaktık. Sıkıldım balık işinden, ben geleyim pizza yiyelim dedim. Daha iyisi oldu, kızarmış tavuk ve tereyağlı pilav yedik afiyetle.
     Annem çıktı hastaneden, pek bir mutlu oldum. Abim de iyileşse daha keyifli olacağım. Dün akşam eve dönerken Cansu aradı, abim yanından ayrılalı çok olmuş ve ulaşamıyormuş. Kötü görünüyordu diye de ekledi. Yarım saatlik bir sıkıntı yaşadım ben de ulaşamadığımdan ağabeyime. Defolu da olsa (ancak o da kendini en az benim kadar mükemmele yakın zanneder) bir tane abim var, kılına zarar gelse deli olurum. İyileş artık Hanzo.
     Akşam Volkan’ım koca kafam gelecek, PES yapacağız.
     Yoruldum.

20:20 - alem top olmuş - 12.12.2009

0 kere okundu
     Dişimin ağrısıyla uyandım güne, gece bir fırsatını bulup girmiş ağzıma ağrı sinsice. Hafiften flört ettiğim gribe bile razıyım günlerce bu olmaz olasıca diş ağrısının yerine.
     Sürdüm doktora gittim, teyzem ağzımın içine kaşığı sokup bakım gerektiren dişleri yazdırdı yanındaki elemana. Şu belirttiğim dişlerin filmini çekin sonra ağrıyan dişiniz için randevu alır kanal tedavisi yaptırırsınız dedi. İyi de diğer dişlerimden size ne, ağrıyan dişe baksanıza dedim ve dişçi koltuğundan çıkıp hastaneyi terk ettim. Umurunda değil kadının benim ağrıyan diş, onun derdi bu salaktan ne kadar para kopartırız. Bende diş ağrısı sende de üçün biri kaldı işte beyaz önlüğünden başka doktora benzeyen tarafı olmayan teyzem.
     Sorun çıkartan takım elbisem için Viaport’a geçtim öğleden sonra. Bir takım verdiler, giyinin bunu ölçüsünü alalım dediler. Baktım bu takım benimkinden değil. Anlamasam kafalarına göre verip yollayacaklar. Bende mi bir sorun var insanlar mı puşt olmuş anlamakta güçlük çekiyorum bazen.

12:0 - Mustafa Maraş - 13.12.2009

0 kere okundu
     Şu diş ağrısı nedir, var mı ki dünyada eşi
     En hain sancıların saldırıyor üçü beşi
     Gece uyandım bir ara, dişimin ağrısına uyandım, boşu boşuna uyandım. Şişmiş sağ yanağım, çocukluğumda bile olmamıştı bu. Bir ağrı kesici aldım, ağrı çok şiddetli olmadığından ya da ağrıya sızıya karşı çok ilgili olmadığımdan uyudum. Kalktığımda ağrımıyordu dişim.
     Gazetelere baktım biraz, okunması gereken sınav kâğıtlarını ve çalışılması gereken ASP derslerini aklımdan geçirmekle yetindim. Pazar sabahı angarya yapılmaz ya. Kahvaltı mahiyetinde bir şeyler yemem gerek, tereyağına birkaç yumurta kırsam üzerine de rendelenmiş peynirle süs yapsam güzel olurdu ama dışarı çıkıp ekmek almazsam tereyağına ekmek bandıramayacağım ve yemeğin tadını çıkartamayacağım. Dışarı çıksam geri dönesim yok akşam ki ders için Pendiğe geçerim. En iyisi sokağa çıkınca Burger King yapmak.
     Bizim Maraş(Mustafa Maraş - adın 3 yıl önce Cüneyt Maraş olarak değiştirmiştir baeni değiştirmeme heves edip...) sayfama dadanmış, üstelik yorum da yapmakta. Friglerden, kültürel birikimden, altyapıdan, ruhtan falan bahsetmiş. Belki kültürel bir tartışma yaşamak istiyor ve beni doğru kişi zannediyor. Oysa umurumda bile değil ne Frigler ne de altyapı falan. O işlerle belediye ilgileniyor zira. Kültür müdürlüğü falan var oralara gitse daha yararlı olur.  Nedendir bilmem hep kötü şeyler yazmakta, ben de inadına yayınlıyorum. Asosyal arkadaşım meşgale bulmuş kendine, gün aşırı hakaret ediyor yazdıklarıma. Canı sağ olsun, Trabzon’a gidince bahçesindeki Karpuzları çalarım ödeşiriz. Olmazsa yine denize birlikte ağ seri, şamandıranın ipini keserim. Yıllar öncesiydi, yeni tekne almıştı Süleyman Amca. Emekliye ayrıldıktan sonra balıkçılık yapmaya karar vermiş. Pek bilgileri olmadığından fırtınalı bir günde benden yardım istediler. Hadi birlikte serelim ağları, yeri sen göster demiştiler. Fırtına dindikten sonra ki bu ağı bulamamıştılar denizde. Benim kurduğum ağ kaybolmuştu. Ama söylemiştim Mustafa’ya buralarda kuyu var demiştim, su derinleşiyor demiştim.  Kılavuzu karga olanın burnu boktan çıkmazmış. 10 yıldan fazla oldu, Mustafa hala denize karşı korkuyla bakar. Birazcık gök gürlese denizden son hızla kaçar ki yıldırım kafasına düşmesin.  Nedense Yomra limanında e çok onun kayığı bozulur. Duyduğum kadarıyla artık Mehmet Karabina ile de arsı bozulmuş. En azından eskisi kadar iyi değilmiş.(Karabina hakkında yazdığım delirtir onu şimdi, işimi şans bırakmayıp telefonla arayacağım da şimdi, senin hakkında yazdım diyeceğim.)

03:20 - kafamda ki kıla zarar öğrencilerim - 14.12.2009

0 kere okundu
     Başkalarının şöhretine gıcık oluruz, çünkü sahip oldukları değeri onlara biz vermişizdir ve bizim verdiğimiz değerin havasını bize atmaktadırlar. Oysa alışkın değiliz biz karşılıksız bir şeyler vermeye, her verdiğimiz için ir şeyler bekleriz hatta isteriz ileri gidip. Nankör kelimesini bizim kadar kullanan toplum yoktur.  Ne şekilde olursa olsun yaptığımız iyiliğin sefasını sürmek isteriz. Sefa sürmemize izin vermeyenlere de nankör deriz.   
     Yalnızlığımızın suçlusu bizi yalnız bırakanlardır, bulamadığımız işin suçlusu devlettir, mutlu olmayan ilişkimizin suçlusu sevgilimiz, suçlu olmamızın suçlusu kanunlardır. O çocuğuzdur aslında, karanlıkta bir başına kalmış, korkak ve ürkek. Ama yediremeyiz kendimize bunu, birilerini suçlamak hep daha kolayımıza gelir, her gün defalarca aynaya baksak da göremeyiz kendimizi.
     Niye yazdım bunları bilmiyorum, sanırım bir şeyler yazmak istedim ama beceremedim. Öylesine havadan sudan iki paragraf karaladım. Ne davamı geldi,  ne de silmeye kıyabildim.
     Temel elektronik ölçme sınavlarını okudum onuncu sınıflardan birinin. Bu kadar mı rezil kağıtlar olur. Yarıdan fazlası 05 aldı. Hoca kötü eyvallah, ders zor ona da eyvallah yahu 35 kişiden bir kişi bile 50 alamaz mı? Modüllerden çalışsalar, beni hiç dinlemeseler yine 3-5 kişi iyi not alır. Öğretmen öğrencisine geri zekâlı der mi, hayır demez. Ben de demiyorum ama ortada zekâsal bir durum var. Hadi kendini bilmez birisi geri zekâlı dedi bu “sevgili öğrencilerime”, otuz beşi birden zekâ sorunlu olamaz, kesin yanılıyordur o kendini bilmez. En mantıklısı bu koca kafalar beni protesto etmek için aldılar bu notları, yapmadılar soruların hiç birini. Üzgünüm ama kuzucuklarım, beni protesto eden kalabalığı umursamam. Demedi deme Orhan Çam, sınıfı birden bırakırım, kafamdaki tek bir kıl bile dökülmez bu yüzden.

12:15 - karayemiş yapraklı günler - 16.12.2009

0 kere okundu
     Şu para denen illetten kurtulsak, varlığını unutsak ne güzel olurdu. Eskiden, çok eskiden, ben daha çocukken hatta durumu belirginleştirmek için saçlarım daha varken abim ile oyunlar oynardık denize bakan evimizin çevresinde. Abim kâğıt oyunlarını sever, kumar oynardık parasına ama kâğıt para kullanmazdık. Geçer akçe karayemiş yaprağıydı. Defne yaprağına benzeyen, hayal gücü ile kolayca paraya evirilebilecek bir yapraktı. Evin etrafı kareyemiş dolu olduğundan para kaynağımız sınırsızdı. Ayrıca enflasyon denen şeyin anlamını daha bilmediğimizden piyasaya istediğimiz kadar para sürebiliyorduk. Uzun lafın kısası, paranın değeri yoktu, kafamız rahattı. Sonradan kâğıt paraları keşfettik ve huzurumuz kaçtı. Dün maaş aldım, bir hafta boyunca huzursuzum.
     Geziye gideceğiz bugün,  deniz hayvanları vardı hani, heves etmiş yiyememiştim. Sergilemek amaçlı kullanılıyordular. Taksici kazıklamaya çalışmıştı bizi giderken. Islanmıştık üstelik. Okulun gezi kolu olarak bugün çocukların başında gideceğim yine aynı yere istemeye istemeye.
     Diş olayını tatlıya bağladım sayılır. Bizim Erkan Sezgin yeni diş polikliniği açıyor ay sonuna. Onun orda yeniden yaptıracağım daha 4 yıl önce yaptırdığım dişimi.

11:00 - cumartesi sefası - 19.12.2009

0 kere okundu
     Abim geliyor, havalimanından aradı neyle ulaşım sağlayabilirim diye. Bir taksi sevdası hâsıl oldu onda son zamanlarda. Her seferinde taksiyle kaç Dakka tutar orası diyor. Dakikasını bilmem ama 50TL den aşağıya ödemeyeceğin garanti. Bostancı sahilinden geçen bir otobüse yönlendirdim onu. İner az sonra.
     Yarın veli toplantısı var. Sabah 10 da başlayacak. Ne diyeceğim ki koca kafaların velilerine. Çocuğunuzun kafası bu işe basmıyor deyince ne kadar kötü hissedecekler kim bilir. Yalan da söyleyemem. Sizin ki çok zeki ama 05 aldı desem şüphelenirler de durumdan.
     Kar yağacak diyor meteoroloji ama dışarıda hala güneş var. Yağamadı gitti şu kar.
     Gece yatakta film seyrederken uyudum. Sabah erken uyanıp filme kaldığım yerden devam ettim. Yatak sefası çok güzel. Hele de her sabah uyanmak zorundaysan hafta içi.

23:23 - veli toplantısı - 20.12.2009

0 kere okundu
     Niyetleri bozuktu amca ve teyzelerin, doğru cümleler kurmasam paralamaya da çalışacaktı bir kaçı beni muhtemelen.  Şeytan tüyümü kullandım, samimiyetimi  önlerine serdim, sayısal gerçeklerden bahsettim.  Bir kaçı sorun çıkarmaya çalıştı yine de. İsimlerini sordum, ilginçtir sorun çıkartan 3-4 veliden hiç birinin çocuğu ders ile uzaktan yakından ilgili değil.
     Okulda ilginç bir şey daha oldu, açıkça söyleyebileceğim bir şey değil ama 3-5 tane kasaba kovboyu şeriflik rollerine tanık ettiler beni.  Ben çakı bıçağı kullanırım, kestim silahlarının namlularından bacaklarına tutturdukları ipi. An itibariyle bellerindeki silahların namluları serbest, ateş alırsa karşılık vereceğim. Bunu bilmiyor kendileri zira akıllılar çokça ve çevredekiler de ziyadesiyle salak.
     Veli toplantısından sonra Pendiğe geçtim, sokaklarda ki serseri sayısını bir artırdım. Dün gece dörtte yatmış olmanın verdiği uykusuzlukla hırpani bir halde dolaştım durdum.
     Güzel bir grubum var, TBT derslerine giriyorum, az ve özler. Geçen hafta 2 kişiydik, bu hafta ise 4 kişi olduk. Konuşup gülüşüyoruz, arada dersi de anlatıyorum, birkaç soru çözüyoruz. İyice hâkim oldum bu yıl derse. Şuradan şöyle soru çıkacak ya da burayı sallamayın diyebiliyorum. Hatta geçen sene ki öğrencilerimden biri sayemde doksan beş aldığını söyledi bugün. Sadece benim çıkar dediğim yerlere bakmak yetmiş sınıfı geçmesine.
     Yine yenildik Fenerbahçe’ye, yine sevinemedik Trabzon’dan yana. İşin kötü tarafı buna alışalı çok oldu.

23:10 - mağluptur bu yolda galip - 22.12.2009

0 kere okundu

Mağluptur bu yolda galip, sanma ki deniz mavi, bulutlar beyaz sanma, her şey göz yanılması, hepsi koca bir yalandan ibaret.

Seni tanıyorum, küçükken her uyandığımda bahçeye çıkınca denizi göreceğimi bildiğim gibi biliyorum seni tanıdığımı.
Yanılıyorsam boşa geçmiş en güzel günlerim, çocukluğum boşa geçmiş.

Seni tanıyorum, beyaz bulutun gölgesi düşmüş denizde akıntıya bırakmışsın kendini.
Yalansın ve seni inkâr ediyorum, iplerimi çözüp azat ediyorum kendimi.
Aklımın çayırlarında esen rüzgâra salıyorum tüm fikirlerimi, her şeyden arınıp yeni bir ben olmayı seçiyorum.

Ruhumu terbiye ediyor,  kendimle oynuyorum.
Sanma ki değerlisin, sanma ki varsın, sanma ki varlığın varlık.
Oyun bu, ben istediğim için kedisin, ben istediğim için fare. 
Ne yazık ki biliyorum tüm cümlelerini.
Demiştim ya, mağluptur bu yolda galip.

11:50 - akşam ümitteyim - 25.12.2009

0 kere okundu
     Dün akşam Soğanlık’da maç yaptık. Ertan ne zamandır çağırıyordu, halı sahada maç yapıyoruz sen de gel diyordu. Gittim ama gittiğime değmedi. 2–3 arkadaş dışında toptan anlayan yoktu. Pat küt vurup durdular topa. Üstelik amcaların sahada koşmaktan vazgeçeli yıllar olmuştu.
     Gece yapacak işlerim olmasına rağmen tek hatırladığım duş alıp yatağa yattığımdı.
     Bu akşam Ümit efendiye gideceğim. Şimdiden arayıp serseriyi yemek yapmasını söylesem, gelip sen yapsan ne iyi olur der.
     Temel Elektronik Ölçmeden herkes sıfır aldığı için 2. sınava kadar Cuma günleri 1 saat ek ders yapacağım okul çıkışı. Yüzde 20 yarar sağlasa benim için yeterli.
     Dün akşam yaptığım maçtan sonra boynum tutulmuş. Şimdi domuz gibi kafamla birlikte boynum da dönüyor. Çok sıkıcı.

13:15 - rutin bir pazar - 27.12.2009

0 kere okundu
     İstanbul’a Pendik’den, Ümraniye’den ya da Avcılar’dan bakmak İstanbul’a bakmak değil. Dün bunu bir kez daha anladım. İstanbul’u kalabalıktan, curcunadan ve anlamsız bir kültür karmaşasından ibaret sanmak gibi bir yanılgıya düşürüyor insanı koca şehir çoğu yerinde.
     Cuma akşamı Ümit deydim, uzun süredir yapmadığımız bir şeyi yaptık,  uzun uzun keyifli bir sohbeti paylaştık üç kişi.
     Dün akşam eve geç geldim, yatmak ve bilgisayarla zaman geçirmek dışında pek bir şey yapmadım. Zaten uyumuşum bilgisayarla zaman geçirirken. Sabah uyandığımda saat 10 olmuştu. Pazar günü onda kalkmak olmayacağından tekrar uyudum ve yarım saat önce uyandım. Şimdi balık kızartıyorum kendime. 150-200 gramlık dört tane çipura var tavada, uyum içerisinde kızarmaktalar. Arkadaşlar ne çok balık yediğimden dem vuruyorlar ama 10 günde bir balık yiyorum ben. Çok da sık değil yani.
     Bugün yönetim bilgi sistemi dersi de başlıyor. 16-18 meşgulüm yani. Yemekten sonra çıkıp sahil boyunca Maltepe’ye doğru yürüyeceğim. Sonra bir arabaya atlar Pendiğin yolunu tutarım. Akşam 8 de bitiyor ders, sonra eve dönmeli.

21:15 - Fatma, Gülçin ve Sezen koca kafalar - 27.12.2009

0 kere okundu
     Her yıl birileri arıza çıkartır dershanede, bu yıl da öyle oldu. Yönetim bilgi sistemi denen ders zor bir ders ve bu dersi öğrenmek de en az kendisi gibi kadar zor. İlk dersimde söylerim hep, bu dersten geçebilmek için soru çözmemiz gerekiyor zira anlayarak soru cevaplayacak kadar ne kafamız basıyor ne de zamanımız var. Bugün de aynısını yaptım, idealist bir hanım kızımız olur mu öyle şey dedi, bal gibi de olur yavrucuğum bal gibi de olur sevgili öğrencim.  Daha önce yaptım ve oldu yine yapacağım yine olacak. Ayrıca olmazsa bile bu şekilde davranarak bana olmayacağını anlatamazsın ki. Sonra çıkıp gitti dersten hanım kızımız, müdür yardımcısına şikâyet etmiş. Hocam böyle böyle dediler, doğrudur dedim, şeker verip gönderseydiniz.  Vermemişler şeker, biz konuşuruz hocayla demişler. Kızcağız öğrencilere siz aptalsınız bu dersi öğrenemezsiniz dediğimi zannetmiş. Ben öyle bir şey demedim ama çözmüş mevzuu, tebrik ederim.
     Dersi bir buçuk saat anlattıktan sonra başka bir öğrenci,  hocam nereden anlatıyorsunuz kitapta böyle bir şey yok dedi. Doğaçlama yapıyorum dedim hava atarak, oysa kitap değişmiş ve benim haberim yokmuş.  Çok akıllıca bir durum değil öğretmen açısından. Sağlık olsun ucunda ölüm yok ya.
     Tbt dersi arasında misafirlerim vardı. Ercan Görür Lisesi’nden öğrencilerim ziyarete gelmişler. Üniversiteye hazırlık stresi ile boğuşmalarını gördüm. Gerçi onlar da saklamıyordular bu durumu. Bir dolu mazeretleri var koca kafaların. Oysa bu yılı gözden çıkartıp her şeye rağmen çalışmaları gerektiğini anlasalar yolun yarısını kat etmiş olurlar. Konuştuk 15-20 dakika. Öğretmen olmanın her şeyi kötü değil anlayacağınız. Onları gördüğüme sevindiğimi söylesem inanmazdılar bana muhtemelen, her seferinde sizden hoşlanmıyorum derdim tüm sınıflara.  Umarım bu yarıştan galip çıkarlar Fatma, Sezen ve Gülçin koca kafalar.

01:17 - yazamama biçimi - 29.12.2009

0 kere okundu
     Ne çok şey var yazacak ama kelimeler yola gelmiyor bir türlü. Saldım aklımın cümlelerle ilgilenen yanını, an itibariyle yazmamayı seçtim.

21:25 - çakallar ve kurtlar üzerine - 29.12.2009

0 kere okundu
Kurdu kocadı sanırmış çakalın akılsızı, merhamet güçsüzlerin eğlencesiymiş ve demir tavında ağır ağır dövülmeliymiş.
 
Benim sınıflardan biri geçen hafta bana bir kamera şakası yaptı, sınav kâğıtlarına sadece isimlerini yazıp, soruları cevaplamadan sınav sonuna kadar beklediler. Haklı olduklarını düşündükleri gerekçelerden dolayı beni protesto ettiler anlayacağınız. Hızla üzerime gelen topu göğsümde yumuşatıp kontrol altına aldım önce. Sınav kâğıtlarını topladıktan sonra birkaç öğrencime yaptığının arkasında durabilecek misin diye sordum da. Yaşlarının verdiği cesaretle- ki buna aptallık diyenlerde çıkar- sonuna kadar dediler. Peki, benden akıllı mısın diye sordum yine bir kaçına. Onlar bunu güç mücadelesi sandılar oysa mücadele eşit taraflar arasında olurdu, bilmiyordular.
 
Disipline verip hepsinin not hanesine sıfır yazabilirdim. Muhtemelen göze almıştılar bunu, hatta belki de bu kadar öğrenciyi disipline vermez hoca demiştirler de. Beklemedikleri bir şey yaptım, hepsine en cilalısından 100 verdim. Elebaşlarını öğrenmiştim, daha gün akşam olmadan isimleri elimdeydi.
 
Okulun kuralları vardır ve bu kuralları öğretmenler uygularlar. Akıl günü kurtardığı için değil yarını gördüğü için akıldır. Yoksa uyursun kurtarırsın günü ve uyuyan insan en akıllı insan olur bu hususta. Ve hayat uzundur aslında sanıldığının aksine. Mutluysan kısalır günler oysa kurt etrafta dolaşmaktadır ve sen çakallığının bilincine varmışsındır.
 
Kurt kocamamıştır ve çakal çakallığının farkında değildir. Sürüye dalınca kesin bir kaçı saf değiştirir çakalların, hayat tatlıdır ve herkes huzurdan yanadır. Sürünün etrafında gezen kurt huzursuzluktur, çakallar köstebektir ve köstebekler güvende hisseder. Bu bir oyundur ve kimin kurt kimin çakal olduğu önemsizdir. Aslolan doğrudur ve doğru huzura götürür hem kurdu hem çakalı.
 
Doğrudan ayrılmamak dileğiyle…

15:50 - Duru Su Hanım; Orhan Çam´ın kızı - 31.12.2009

0 kere okundu
     Önce el salladı, sonra da dil çıkardı, pek bir sevdik birbirimizi. Pasta yapmış, elbisesi varmış bana gösterecekmiş, bir de en çok beni sevmiş. Gerçi şimdi küsüz, sabah erken geldiğimde uykusuzdum ve uyumam gerekiyordu. Onu bırakıp gittiğim için kapıyı suratıma kapatıp git sen artık dedi. Uyanınca yatağına gidip uyandırdım onu, kötü kötü bakışıyoruz an itibariyle, gönlümü almak zorunda… Duru Su Hanım Orhan Çam’ın kızı.
     Kötü bir yolculuktu, arkamda oturan amca uyuyana kadar şapırdatarak sakız çiğnedi, uyuyunca da horladı horul horul. Önümde oturan ve salak olan yirmili yaşlardaki hatun sevgilisiyle yaptığı görüntülü chat olayını bizimle paylaştı. Salak olan hatunun yanında oturan ve görgüsüzlüğünü saklamaktan kaçınmayan kadının hem koltuğunu tamamen yatırmasına katlandık hem de sabaha kadar Kürtçe konuşmalarına. Yolculuk yaparken Metro gibi kaliteli bir şirketi seçmeme rağmen içeride kavrulmaktan ve havasız kalmaktan kurtulamadım.
     Dün okulda kulağıma gelen bir söz keyfimi kaçırdı. Bana sınavda boş kâğıt veren sınıfın öğrencilerine babaları hakkında kötü şeyler söylemişim. Dün ne yediğimi hatırlamıyor olabilirim ama ne yemediğimi kesinlikle hatırlarım ve ben enginar yemem. O sınıfta ne dediğimi hatırlamıyor olabilirim ama ne demediğimi çok iyi bilirim. Ayağındaki çamuru yüzüne çıkardın mı yayıldıkça yayılır. En iyisi ayağındaki çamuru yüzüne çıkarmamak.  Bu arada sevgili öğrencilerimin boş kâğıtlarına verdiğim 100 puanlar hiç öğretici olmamış. Bölüm kararıyla notları değiştirip olması gerektiği gibi yaptık; 05.