KİM DERDİ SUSARIM BEN - 11.03.2022
226 kere okundu
Ne ben deli, ne sen benden deli. Şimdi tutup birimiz yakmak istese gemileri diğeri izin vermez. Limandaki gemi yakılır mı hiç der. Sanki açık denizdekileri yakabilmişiz gibi. Söner başlamadan yangın, baharı göremeden yaz gelir. Ama öyle iç ısıtan cinsinden değil. Terleten, bunaltan yaz. Varsa bir söğüt gölgesi ilk giden diğerine de yer ayırsın.
Yerim dar. Ben bile sığamadım daha. Soluma dönsem deniz, sağıma dönsem dağ. Ne yolumu bulurum ıssız ormanda ne de yüzebilirim derin suda. Sığ birkaç cümleden ibaretim. Çoğu kimse bilmez ne dediğimi, dinlememiştir hiç. Dinleyenler daha da kötü. Bilirler incir çekirdeğini bile dolduramadığımı.
Şimdi sen nesin desen, necisin... Bunca yıl niye geçmiş. Hiç mi koyamamışsın taş üstüne taş. Hiçbir şey anlamamış mı yaşadıklarından gövde üstündeki baş. Bir türkü tuttururum kötü sesimle. İlk nakarata kadar sabredemez gidersin. Sen gidersin de ben durur muyum sanki; durmam elbet. Sen bir yana ben bir yana... Neydi o türkü diye merak eden olursa ki olmaz. Bilmem onu da. Uçup gitmiştir rüzgârla. Artık keyfine kalmış meltemin. Dağa mı götürür, denize mi sürükler karışmam.
Bir kez karışmıştım. On yedi yaşımın yaz sonu, güz başıydı. Ah bu ben kendimi nerelere vursam. Olmuyor işte. O zamandan başlamıştı olmamaya. Olmayınca da zorlamaz bazısı. Misal ben, zorlamadım hiç, gelmedi içimden. İçim geçmiş daha ilk günden. Olmuyorsa olmuyordur. Vardır elbet başka bir olan. Salı kesatsa çarşambayı bekle. Rüzgâr doğudan esiyorsa batıya çevir yüzünü. Akıntı varsa girme suya. Yüzmeyi bile öğrenemedin daha! Kim bilir nerede atar dışarı su seni. Nefessiz kalmaların da yanına kalır. Bazısı kar sanır ama değildir. Kitap öyle yazar. Ne kadar az telaş ederse aklın, o kadar çok yaşarsın der.
Telaş bitti. Dindi rüzgar. Suyum aramıyor yolunu artık. Söğüt gölgesine de hacet yok, gemi yangınına da. Ne kaldı şunun şurasında. Belki yarın, belki üç beş gün daha. Çay söyledim ben, demli. İsteyen varsa ona da söylerim. Susarız içerken. Karışmam ne düşündüğüne, yeter ki paylaşmasın benimle. Yeterki iş çıkarmasın başımıza bu kadarı yetmez diye...
DEDEMİN ÇAYI - 27.03.2022
1165 kere okundu
Sabahın beşinde kalkıp çay demlerdi. Küçük sarı kutulardaki Rize Turist Çayı… Bir torba dolusu dururdu odasında hep. Minik sarı kutular. Başyapıtı olacağını düşündüğü bir resmi boyayan ressam özeniyle yapardı işini. Tavşankanı oradan geliyor olmalı, dedemin çayından. Minik bir demliği vardı. Beş altı bardak çay alırdı ancak… Fazlası yok.
Fazlası yok, üç günlük hayat benimkisi. Geceden sabaha kendinlesin, sabahtan akşama harala gürele. Teslim olmuşum zamana, nereye götürürse oraya gidiyorum. Ceplerime sakladığım ellerim korkuyorlar söylediğim şarkıya eşlik etmeye. Sesi kötü ellerimin… Bilmiyor kimse, bir ben biliyorum ne kadar kötü olduğunu. Onlar da bilsin istemiyorum. Ceplerime saklıyorum ellerimi. Sıcacıklar orada. Dedemin tavşankanı çayı kadar sıcacık.
Dilin arka tarafında acı bir tat bırakırlar yudumlayınca. Yüksekten korkarım ben. İzmit fuarında gondola binmiştim bir keresinde, yirmi yıl önce. Çok fenadır gondol. Arkadaşların gazına gelmiştim sanırım. O hızlandıkça ben dağılmıştım, ben dağıldıkça o hızlanmıştı. Yaşamak gibiydi, kanım nasıl da hızlı akıyordu kim bilir. Küfür kıyamet durdurmuştum gondolu. Korkmuştum yaşamaktan. Siz devam edin demiştim, ben iniyorum. Bir daha da binmedim gondola. Dedemin çayı da aynı tadı verirmiş, yaşadığını hissettirirmiş. Kırk yıl sonra bu sabah anladım. Dilimin gırtlağıma yakın yerinde bir yudum çaydan en fazla ne kadar keyif alınabilirse hepsini aldım. Acı bir tat birikti ağzımda, sonra aktı gitti aşağıya doğru. En yüksekten en aşağıya hızla yol alan gondolun verdiği his buydu işte, beni korkutan, küfür kıyamet gondolu durdurmama neden olan his... Bir bardak daha doldurdum bu kez, inmedim gondoldan.
Sonra bir seS, annemin sesi. Onun sesi benimki gibi değil, güzel. Hep aynı türküyü söylüyor. Bir savaş türküsü sanırım. İlk iki mısrasını biliyorum sadece. Gerisini ya duymadım hiç ya da dinlemedim. “Saat dokuz buçuk ona geliyor, iki alman genci eve geliyor…” Sonra susuyor ses. Açıyorum gözlerimi ama kimse yok, annem yok. Devam etmek istiyorum şarkıya belki o da bana eşlik eder diye ama yok devamı. Ellerimi çıkartıyorum cebimden, umurumda değil başkalarının da duyacak olması ama yok sonrası. Annem yok. O iki satırla beni bırakıp gitmiş. Gittiği yeri biliyorum ama gidemiyorum ardından. O da gelmeyecek, çayın tadı kadar keskin bir kabullenişle hazmediyorum bunu. Sonra kapı çalıyor, çıkmam gerektiği geliyor aklıma. Unutuyorum çayı, çayın tadını, annemin sesini, dedemi unutuyorum. Duruyor gondol, inip kapıyı açmaya gidiyorum. Ellerim ceplerimde... Sıcak değiller artık, ceplerim de üşümüş.