MEVSİM NORMALLERİNE DÖNÜYORUM NİHAYET -
21.08.2014
125 kere okundu
Mevsim normallerine dönüyorum nihayet; ısım düşüyor, soluklarım düzeliyor, gözüm tavanda. Kısa kestirdim saçlarımı, aynaya baktım uzun uzun, yine ben, o eski ben. Kahvaltıda kuymak yapmış annem yedim biraz, aklım başka yerlerde... Mevsim normallerine dönüyorum nihayet; on altı yaşımdayım, stadın karşısında ki o okulun bahçesinde yürüyorum. Bordo takımım var üzerimde, beyaz üzerine ince bordo çizgili gömlek ve desenli kravat. İsmail Hakkı’ların biri sağımda biri solumda. Neden bahsediyoruz hiçbir fikrim yok, İsmail neden durup durup gülüyor, ben hararetle ne anlatıyorum hatırımda değil şimdi. Ceyhun’a takılıyor gözüm, kopamamış elektrikçi elemanlardan daha. Okan henüz katılmamış aramıza, Ziya ile mesafeliyiz, Gökmen ve Ersel’den haber yok. Mevsim normalleri, şimdiki eylüller gibi değil o eylül, okullar açılıyor, tatil bitiyor, yeni kızlar var, süslü püslüyüz, büyümüşüz üstelik.
Siz hiç sabah erkenden uyandığınızda tek derdinizin saçlarınız olduğunu düşündünüz mü? Ne yana tarasanız taranmaz, yana yatırsanız yatmaz, arkaya tarasanız olmaz. Saç önemli o zamanlar, şimdiki gibi cazibesi yok jiletle kazımanın. Hem erkek adam dediğin saçlı olur, az da olsa olur o zamanlarda. Her gün okul mu olur anne, biraz daha uyusak, uyusam iyiydi. Hem ne Atilla yola çıkmıştır henüz ne de Ferhan. Ben miyim köyün delisi, en güzel kızları en erken gidene vermiyorlar. Ya hepsi sahipli, ya ben ölümüne beceriksizim. Tamam, Ceyhun da beceriksiz, Ulaş da ama her koyun kendi bacağından neticede. Sabah sabah kızlar mı gelir insanın aklına demeyin. O saçlar matematik öğretmenine güzel görünmek için taranmıyor, tabi benim bu yaptığıma taramak diyen bulunursa… Neydi kadının adı unuttum şimdi, aklından bir şeyler geçiyor olmalı ki bu kadar dekolte giyiyor, hem kadın dediğin boğazlı kazaktan az, yakalı tişörtten fazla. Öyle bizim oralarda, daha ayak uydurmamışız zamana.
Mevsim normallerine dönüyorum nihayet. Ne bilirdim hayat başladığı yerde bitecek, biletin tek kişilik olduğunu kimse söylemedi bana. Aynı gemiyi paylaşmaktan öteye geçilmiyormuş, iniyormuş her yolcu durağı gelince ve eninde sonunda dikip tavana gözlerini bakakalıyormuşsun. Dalgaya dümen kır kaptan, yandan vurursa yatırır bizi meret. Gerçi ne hikmetse hep bir can yeleği bulup sıvışıyoruz, öldürmeyen Allah öldürmüyor işte. Yaşamak demişler adına ve her gün biraz daha eziliyoruz. Her şeye eyvallah Deli Dumrul ama bu saatten sonra o köprüden geçerken para vermem sana söyleyeyim.
Yine çıkışta Gökmen’le mi yürünecek Meydan’a, yine aynı sevdanın peşinde Arnavut kaldırımları mı adımlanacak? Geri gidip baştan başlasak, her boka sardığında tekrarlasak olmaz mı? Hem Deli Dumrul’la da konuştuk, artık eskisi gibi masraflı da olmayacak. En fazla yağmur yağar ıslanırız, kar yağar üşürüz, rüzgar alır götürür bizi en fazla. Sahi nereye gitmek isterdin şimdi diye sorsalar verecek cevabın var mı? Aklında olsun, perşembeleri üç yanlış bir doğruya eş. Doğru dediğin şeye nereden baksan elinde kalıyor. Eline bakıyorsun bir şey yok, yanlışa bakıyorsun tanıdık, doğruya bakıyorsun bakma diyorlar. Herkes sahipleniyor onu, peki diyorsun ben rüzgarıma döneyim.
Yine saçmalayacaksan tek cümle olsun lütfen. Somurturken kafamın da ağrıması gitmiyor hoşuma. Hatta hem tek hem de net olsun. Sarı saçların olsun, gri botların, yorgun ama sanki yaşamaya açmış gibi bakışların. Şimdi seni alıp yirmi yıl öncesine gitsem canın sıkılır, ben buraya gelsem yüzüm asılır. Süslü cümleler ve katlanılabilir yalanlarımız var. Ölürken bile yalan söyleriz biz, acılarımıza bile makyaj yaparız, öyle çok yüzümüz var ki hangisiyiz unuturuz zamanla.
Kızma bana yolumu kaybettim, kızma bana kıramadım dümeni dalganın üzerine, kızma bana dik duramadım. Mevsim normallerine dönüyorum nihayet, güzüm geliyor, kışım geliyor, baharlarım var ardı sıra. Yazlar bana göre değil kızma bana, kanma böyle sıcak olduğuma ben de senin kadar yalancıyım. O köprüden geçersem para da vermem artık söyledim sana. Saçının rengi kimin umurunda bu saatten sonra, ayakkabı giymesen de yürürüm senle. İkimize yetecek kadar yalan biriktirdim, bir senin için konuşurum, bir kendim için. Mevsim normallerine dönüyorum nihayet; bu sabah da Cem Yılmaz olarak uyanamadım anne, gücenme bana.
D&R'dan satın almak için tıklayın
KİTAPYURDU'ndan satın almak için tıklayın
YAĞMUR
YAĞMUR
8.09.2014 Pazartesi
YAĞMURLAR BAŞLAMIŞ OLMALI. TANIDIĞIM KADARIYLA MEVSİM NORMALLERİNİZ YAĞMURLU