ÇOCUKLUĞUMUN TERKİ DİYARLARI -
7.02.2011
15 kere okundu
Kara Hala demekten vaz geçmedik yıllar sonra gerçek adının Zehra olduğunu öğrensek de, çok severdi bizi, ganziliz gugarı yapardı değneğin ucuna çengel haline getirdiği çiviyi takıp. Fındık toplarken büyükbabam gönderir su aldırırdı sarnıçtan, bizi görünce yüzü gülerdi, içimiz şenlenirdi bize gülün yüzünü görünce. Beyaz halam ile yan yana idi evleri, daha yeni çekti gitti yıllarca kanser ile yaşadıktan sonra, çok yaşamadı Mustafa amca da peşi sıra terk etti Memişler’i…
Hemdiye Yenge esaslı kadındı, ağalara gelin gelmişti ve sanırım bunu ağırlığı olan bir durum olarak görürdü. Her ne kadar zorluk çekse de dik dururdu hayatın karşısında, annemin en iyi arkadaşı, sırdaşı ve dert ortağıydı. Reyhan Abla’nın evlendiği gecenin sabahı aradı annem, Hemdiye Yengen ölmüş dedi. Kızının düğününde ağırlaşmış, götürüldüğü hastanede ardını siyah bulutlara bırakıp gitmişti. Allahsen derdi, Allahsen söyle annen ne dedi? “Allah’ını seversen"i kısaltıp Allahsen deyişi kaldı en çok aklımda. Gittiğinden beri hayattayken istediği hiçbir şey yolunda gitmedi.
Bilmezdik adını gittiği savaştan aldığını, Koreli derdik nüfus kâğıdında ne yazdığını umursamadan. Sırtındaki palto ve hafiften kamburuyla çocukluğumuzun ana karakterlerinden biriydi. Hatırlayamadım şimdi o mu torunu Aziz Abimiz mi önce çıktı ebedi yolculuğuna. Trafik kazası yaptı dediler, hızlı kullanırdı arabayı, içkiye düşkün adamlarla arkadaşlık yapardı. Nasıl yani dedik, olmaz ki öyle şey, o bizim Aziz Abi’miz, kapı komşumuz daha otuz yaşına gitmemiş dal gibi delikanlı en yakışıklısından, altı aylık çocuğu, Birsen abla, Meryem Yenge… Arsin’den dönerken yoldan çıkıp park halinde ki bir Tıra çarpmış, sapasağlam arabada ön camı tutan demir yerinden çıkıp kafasına saplanmış. Sabah ilçeye inen insanlar gördüklerinde, daha soğumamış bedeni sızmış arkadaşının yanında sürücü koltuğuna yığılıp kalmış haldeymiş. Aziz abimin cenazesinden hatırladığım en hüzünlü şey bu yaz rahmetli olan Nihat’ın ağlamasını gizlemek için evin arkasına kaçması olmuştu, ben bizim evden baktığımdan gözümden akan yaşın tanığı yoktu.
Hep yaşlı hatırladığım Celal Hafız, ağaların ağası Ramus Ağa, ağzı bozuk Saracoğlularının Hüseyin, Cemal ve Temel Ağa’lar adları hep var olan ama yüzlerini kimsenin hatırlamadığı Atilla’nın babası ve Hasan’ın babası, Ali Bey Dayı… Çocukluğumun artık olmayan satır başları, terki diyarları…