EY HAYAT -
31.10.2024
104 kere okundu
Sanki yerden toplayan oluyor dökülen dilleri, dönüp gelen oluyor sanki… Kadir kıymet bilen, vefa gösteren yok. Kim nerede akşam, orada sabah. Bir kerelik hak diyor zaman, kendim için kullanmaktan daha iyisini öğretmedi bana hayat. Zalim hayat, hayırsız hayat, bizi bizden alıp başkasına eviren hayat. Tut işte ölüyoruz yavaş yavaş, bir başımıza ölüyoruz üstelik, azala azala ölüyoruz, yana yakıla… Bu muydu istediğimiz, bu muydu hayat. Köprüden önceki son çıkışı da geride bıraktık, gel çık şimdi işin içinden çıkabilirsen. Ah hayat, ne ummuştuk ne bulduk.
Sonra sabah olmuş olmalı, dışarıdan gelen seslere uyandım. Huzurlu bir uyku gibisi yok diye geçirdim aklımdan. Geceyi hayal meyal hatırlıyor olsam da kendimdeydim şimdi. Perdenin kenarından sızan ışık gözüme alıyordu. Rahatsız mı oldum yoksa hoşuma mı gitti bilmiyorum. Nisan mayıs ayları sanırım, gerçi ekim kasım da olabilir. Kalkıp oturdum. Biraz daha yatsam fena olmazdı ama ağzımdaki çamur tadı beni mutfağa gitmeye zorluyordu. Diş de fırçalasam olurdu ama sıcak bir şeyler içmek dişlerimi ovalayacak fırçadan daha çekici geldi. Günaydın dedim kendi kendime, iyi ki aydın gün, bu karanlık nereye kadar zaten. Uyanası geliyor insanın eninde sonunda.
Şekeri bitmiş sakızı tükürür gibi, tabakta kalmış yemeğe burun kıvırır gibi. Uzun süren yaz, bitmeyen kış gibi. Ne varsa can sıkan, albenisi azalan ne varsa. Cazibesini kaybetmiş sevgililer, artık keyif vermeyen eski arkadaşlar gibi. Döndük sırtımızı eskilere, ben de döndüm. Yeninin tadı, heyecanı, yaşama sevinci… Ekim kasım değil ama nisan mayıs gibi. Birazdan tomurcuklar çiçeğe dönecek; mor, pembe, turuncu... Elvan elvan kokacaklar da üstelik, daya burnunu boynuna, çek içine çekebildiğin kadar. Temmuz sonuna kadar yolunda işler, keyifler yerinde. Güzel olan kısa sürer zaten, eylül ekim olunca durum değerlendirmesi yaparız nasılsa. Tükete tükete tükensek de olur, aklımız kalsa da ardımızda bıraktıklarımızda yenilerle avunsak da daha az mutluluklarla. Ey hayat ne dediysen o, ne öğrettiysen öyle. Eksiği yok fazlası var. Günü yaşa, plan yapma, geçmişi umursama…
Perdeyi açtığımda içeri dolan güneş ve pencerenin önündeki cevizin yeşil yaprakları bahar diyordu net şekilde. Yüzümdeki tebessümü zamana yayarak mutfağa yürüdüm. Biraz su ısıtıp fincandaki kahvenin üzerine döktüm. Süt ekledim biraz yumuşasın diye. Teresa çıkıp oturdum. Ayaklarımı sehpanın üzerine uzattım. Serseri bir kuş uçuşuyordu nar ağacının dallarında, aldırış etmedim. Kullanıyor olsam bir sigara yakardım. Karşı yoldan geçen çocuklar hararetle bir şeylerden bahsediyorlardı. Çocuk olmak güzel şey dedim kendi kendime. Ama kim yaşayacaktı o kadar yılı bir daha diye geçirdim aklımdan. Vazgeçtim hemen. O kadar da güzel değil dedim. Zaman bir kerelik haktı ve ne yaşadıysam oydu en güzeli. Yaşayamadıklarına yanmalı insan hem yanacaksa, yaşadıklarına değil.