HACEL OBASI -
19.11.2025
52 kere okundu
Hacel Obası’nı diyor evin mi sandın diyor; ne olur sansak diyemiyorsun. Yersiz yurtsuzuz zaten, eşsiz dostsuzuz. Ucu bucağı olmasa bir yerlerin, bir şeylerin, sonu gelmese, para pul da istemiyoruz, yol istiyoruz sadece. Potin var ayağında diyor zengin mi sandın. Yirmisinde değiliz ki paraya itibar edelim diyemiyoruz, potin her daim muteber yaşadığımız kültürde. Ne kadar vazgeçebiliyorsak o kadar büyüyoruz. Büyümek dediğin de yaşla değil, ne kadar yol aldığınla ilgili. Her olur olmazı dediği yerde kopuyor film. Kıymet bilmeyene verdiğimiz değerler el ele tutuşsa burdan köye yol olur diyoruz ama yine bıkmadan usanmadan kıymet veriyoruz değer bilmeyenlere. Her yanılgı örselese de bizi sırf içimizdeki iyi şeyler yozlaşıyor. Onlara benziyoruz biz de. Sanki felek vurgunuyum diyor, bu halime gülen zalim. Zalime güldürüyoruz kendimizi. Ay da geçti göremedim yar seni.
Özlemez mi insan… Özler elbet; kimi sevdiğini özler, kimi anasını babasını, kimi kardeşini özler. Kimi de güzel günleri özler. Yol uzar gider ayakların altında. Sağ taraf çam ormanları, sol taraf deniz. Şehirden kaçmışsındır olur olmaz bir zamanda. Kalabalıktan uzaklaştıkça huzur dolar için. İçinde bahardan kalma bir gün, camını indirirsin arabanın, kış girer içeri biraz; bir yanın yeşil, bir yanın gri. Yaylada yeni yetme birileri eskilerden bir türküyü söyler… Suya gider bir incecik yolu var, sıktırmış kemeri ince beli var, söylerim söylemez tatlı dili var, ay da geçti göremedim yar seni… Özlemez mi insan… Özler elbet; kimi çoluğunu çocuğunu özler, kimi güzel günleri izler, incirin dalını, üzümün asmasını özler, arkadaşlarıyla körebe oynarken arkasına saklandığı tümseği bile özler.
Sonra büyüyoruz tabi. Göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor pek çok şey. Zaten kanundur; güzel şeyler kısa sürer hep. Ben nelere gark oldum diyor radyodaki ses. Değdi mi diye sorsam değmedi der herkes. O zaman niye geldik buralara, niye koşturduk bu kadar, neydi zorumuz. Boyumuz mu uzadı büyüyünce, birbirimize benzeyince daha mı iyi oldu. Sahi hangimiz daha kötü, iyi kaldı mı aramızda. Bi Mustafa var o da safça biraz. Her olur olmaza kıymet veriyor hala. Kıymet bilmeyenler de dengim değilsin diyor Mustafa’ya. Ahh Mustafa, nasıl öderiz hakkını! Ağzımızdan burnumuzdan taşan pisliği sana da bulaştırıyoruz.
Bir zamanlar 3 kardeş Gedik ovasına (Şarkışla) gelmiş ve kendi obalarını kurmuş. Zaman geçtikçe bu obada güzeller güzeli, alımlı ve gençler tarafından erişilmez bir Ayşe kız yetişmiş. Konak sahibi bir ailenin varlıklı kızıymış. Ayşe'ye yanıp tutuşan gençlerden biri de Mustafa'ymış. Bu sevgisi Ayşe'de de karışık bulmuş ve gizli gizli buluşmaya başlamışlar. Aşkları bir zaman sürer ta ki Teğmen Nazım'ın Şarkışla'ya gelesiye dek. Nazım okumuş çabalamış ve Teğmen olmuştur. Ailesine ziyarete gelmiş. O zamanın okumuş tahsil görmüş adamı olduğu için bütün ahali konuşur olmuş Nazım'ı. Bir gün Ayşe'yi Nazıma isterler. Ayşe'de kendince “Mustafa ‘ya varıp ta ineğin dananın içinde rezil olacağıma memur karısı olur vezir olurum” der ve kabul eder. Yeni elbiseler, takılar Ayşe'nin başını döndürür. Fakat bir yandan Mustafa'yı her görüşünde utanır yaptığından, konuşmaz onunla. Lâkin Ayşe'nin zamanla nispet yapar gibi davranması Mustafa'yı deli eder.
Hacel Obası’nı der Mustafa engin mi sandın? Ayağında potini var zengin mi sandın? Her olur olmazı zengin mi sandın? Ayşe mutlu mudur teğmen Nazım’ın yanında Allah bilir. Ama bir şeylere ya da birilerine rağmen mutlu olan pek de kimse yok. Mustafa da istediği hayatı yaşamıyor muhtemelen, Ayşe de Teğmen Nazım da!