03.46 - erken yat erken kalk olmalı - 1.09.2010
0 kere okundu
Kul başladı sayılır bugün, sınavım vardı sabah dokuzda ve öğleden sonra üçte. Bir gece önceden Tevetoğlu Ömer ile konuşmuştuk, sabah sekizde alacaktı beni evden. Ama ben sabahın altısında uyuyunca uyanmak için sekiz kez aranmak camlara taş atılması ve kurduğum iki telefonun da çalması yeterli olmadı. Allahtan Orhan biraz daha erken yatmıştı da camına gelen taş sesine uyanıp beni de uyandırdı.
Tekrar işe başlamak güzel, Ömer ile hatta daha çok Ömer kendi başına soruları hazırlayıp sınavı yaptık. Her zamanki gibi hak etmeden geçmenin zor olduğu dersimizde yirmi sekiz kişiden sanırım üç kişi geçebildi. Hayat zor çalışmak gerek.
İşimizi bitirip tekrar eve döndüğümde yatıp uyumamak için hiçbir sebep yoktu. Uyandığımda ise koşturmak için yeterince iyi bir sebebim vardı. Sınavın başlamasına sekiz Dakka kalmış olması hemen evden çıkıp taksiyle okula geçmemden dolayı sorun olmadı.
Yarın yine sınav var, Başak aradı onunlaymış sınavımız. Sağ olsun en az benim kadar leyla olduğundan bir şeyler söyledi ve söyledi ve söyledi. Tamam dedim, şimdi ne dediğini tam hatırlamıyorum ama Başağı tanıdığımdan ne yapmam gerektiğini biliyorum.
Bu gece erken yatacağım, sabah erken kalkacağım, düzgün bir adam olacağım. Yarışmacı arkadaşların canı cehenneme, strese gelemem vesselam.
21.56 - hamsinin gazıyla... - 2.09.2010
0 kere okundu
Hamsi vardı dün akşam yemekte, yanında bol soğanlı domates salatası. İnsanın midesi deniz görmüş bir şeyler kavuşunca 10-15 saat keyfi yerinde oluyor vesselam.
Okul yoktu bugün, dün sınav görevimin bitişine yetişen yağmur Kozyatağı Carrefour’da iliklerime kadar takip etti beni, ıslandım mı evet, şikâyet ettim mi kesinlikle hayır. Hatta Boyner’den indirimi fırsat bilip aldığım gömlekleri giymeyip ıslak tişörtüm ile tuttum evin yolunu. Ahmakıslatan dense de dünkü yağmura, bu yaz gününde ıslanmayan ahmak bence.
Bir kez dışarı çıktım o da zeytinyağı ve pide almaya. Dışarısı güzel değil içerisinden, evde durmaktan kimseye zarar gelmez. The Mentalist favori dizim, fazla güzel olmasa da eğlendirirken düşündürüyor, düşünürken zaman geçiriyor. Eğlendirirken düşündürüyor derken zannetmeyin ki bizim beceriksiz komedyenlerimizin konulu skeçlerine benziyor, hakaret olur bu filmin yönetmenine. Hem ben ne Levent Kırca’yı severim ne de Müjdat Gezen’den hoşlanırım, Olacak o kadar diye zekâ dolu bir yapım vardı eskiden, koyunun olmadığı yerde keçiydi vesselam. Şimdi koyun çeşit çeçit, kim takar keçiyi.
02.31 - konuş - 3.09.2010
0 kere okundu
Emin olmak büyük aptallıktır der düşünür, eminseniz bir sorununuz vardır, aksini düşünüyorsanız biraz beklemelisiniz. Emin olmamak, olamamak yer bitirir insanı, hep bir havada kalma durumu, hep bir gitsem mi kalsam mı? Seçim yapmalısınız aptal ya da huzursuz olmak için. Zayıflık bu belki , belki de ümit yaşamak için. Fakirsen ekmek umudundur ve ben lafı edenin yalancısıyım. Ve seçimini yaptı şeytan, huzursuzluğu seçecek kadar aptalım.
Ne duruyorsun öyle uzakta, yaklaş ve kur cümleni kulağım sende. Ben senin konuşmanı sevdim biliyorsun, susman bilmediğim uzak yerler, karanlık yerler, sende karanlığı sevmiyorum… Güzel sözler söylemesen de konuş, susarsan kurur deniz ve denizsiz yaşamak zor bu yerlerde.
12.43 - uçaklık kağıt - 4.09.2010
0 kere okundu
Başladı bir gün ve bitene kadar yaşattı gövdemi içinde, ruhumsa denize düşmüş, akıntısında Marmara’nın…
Dün sabah sınav için erken kalktım, koştura koştura okula gelip rahat rahat sınavımı yaptım. Öğleden sonraki sınav için beklerken maceraya gebe bir kâğıt tutuşturdular elime ütülü pantolon giymenin faydalarını içeren. Abdüllatif hocam geldi aklıma, Konya geldi, Çumra geldi, macera dolu günler, heyecanlar, bağrış çağrışlar geldi. Sıradan bir hayat istemedim ömrümce ve Allah baktı bir kez daha kulunun yüzüne.
Carrefour’da iftar yaptıktan sonra yol Fikret´e ve Deniz’e yol oldu. Veteriner arkadaşım kolumu tamir edece ben ise Deniz’in makinesine format atacaktım. Deniz Çulha Memişoğlu bana düşmanmış nereden bilirdim, esneyip durdu suratıma zaten, belli ki kinlenmiş Windows 7 kurdum bilgisayarına diye. Allahtan ekmek kadayıflı dondurma vardı da meze yaptık dosta düşmana. Buradaki düşman Fikret mi Deniz mi bilemedim, Allah’ın sıpası çocuklarıma dayı olacakmış, unuttum sanma. Zaten açık konuşayım, Deniz senden daha sevimli, esneyen haliyle bile…
Okuldayım şimdi, AÖF sınavından çıktım, öğlen yapılacak sınava kadar zaman geçirmek düştü payıma. Sağ olsun salonumda bulunan öğrenciler zamanı bitene kadar kullandılar. Uzaktan bakacak olan doktor olacaklar sanır.
18.20 - bütünleme - 5.09.2010
0 kere okundu
Hafta sonu sınavla geçti, AÖF´den dolayı sabah ve öğleden sonra birilerinin başında bekledim. İşin iyi tarafı beleş olmamasıydı.
Eve gelip canımın istediğini yaptım, uyudum. Kalkıp yemek yedim, su içtim ve tekrar uyudum. Söylerim hep güzel şeydir uyumak.
İkea’ya gidiyorum şimdi, iftar yapıp biraz gezinecem.
02.43 - ah belim vah belim: sistem analizi - 6.09.2010
0 kere okundu
Ah benim Müslüman kardeşim, dini bütün tüccarım, bekle gelsin Ramazan, masaya iki zeytin iki de hurma koyuver fazladan, adına iftar menüsü de ve kös hesabı alabildiğine. Hem iftar yapmak hem de bir şeyler almak için sürüp Ümraniye’ye gittik, İkea adında gavur parasıyla yapılmış bir gavur alış veriş merkezine. Adamların haberi yok mübarek aydan, ya da var ama farklı algılamışlar olayı, aptallar biraz sanırım. Bir tabak ana yemek, çorba, salata, su, tatlı, pide ve bir iki şey daha dokuz lire birkaç kuruş. İndirime gitmiş kafasızlar, insanlar ucuza iftar yapsın oruç açsınlar diye. Sanırım hiç sokağa çıkmıyorlar, iftar menülerinden bi haberler. Bizimkilerden bir şeyler kapmaları gerek, Ramazan’ı fırsat bilip Müslüman müşterileri düdüklemek gerek. Yok arkadaş, ben sevmedim bu gâvurları, bizimkiler daha gâvur değilse Maltepe sahilinde top olayım. Allah kabul etsin emi Müslüman kardeşim.
Büyükler’i seyrettim, güzel film olmuş severim Adam Sandler’i, hoş zaman geçirmek için bire birdir filmleri. Adam sokakta karşılaşabileceğin yüzlerce insandan biri gibi, bence en azından.
Yarın akşama kadar uyumalı, az kaldı tatilin bitmesine, Salı günü kayıt görevi var olmaz olasıca. Kim bilir, belki de belimin ağrısı devam eder ve gidemem göreve, malumunuz bel fıtığından muzdaripim. Allah düşmanımın başına vermesin, gidemezsem sevgili okuluma, giyer kot pantolonumu devirip kıçımı yatarım evceğizimde. Kafama göre değil ha, kapı gibi iş görmez raporum ile paylaşırım yatağımı. Devletin dili yazıdır arkadaş, benim de elim kalem tutuyor çok şükür, Ali yazar Veli Bozar mı eyvallah mı der bilmem, yaşayıp göreceğiz.
04.29 - kaçtım ben amcalar ve teyzeler - 8.09.2010
0 kere okundu
Kaçtım ben amcalar ve teyzeler, Doğu Marmara’dayım birkaç gün. Sabahın altısında Pendik’ten feribota bineceğim, ardından Bursa mı olur Balıkesir mi yoksa Çanakkale mi bilmem. Verdim sırtımı rüzgâra gezip geleceğim azıcık.
14.14 - 09.09.2010 - 9.09.2010
0 kere okundu
Benimle yürüyen şu sefil sokak köpeğinden ne farkım var, soğuk ona da soğuk, sokak ona da sokak üstelik deneyimli de benden.
Sabahın altısında mesaj mı olur? Bayrammış bugün, daha iyisi olamazdı, kutlu olsun…
11.57 - sözün bittiği yer - 10.09.2010
0 kere okundu
Bilmek yeterli midir anlamak için, her yediğini hazmedebilir mi mide, güneşe yürüdüğünü sanırken aslında… Laf, laf ve laf yine, sözün bittiği yerde ayaklara iş düşüyor, koca bir domuzu yemek seçiminse hazmetmek de sana düşüyor. Sahi siz de sevdiğiniz bir yerden sevdiğiniz biri tarafından kovuldunuz mu?
Gece uyumadım, güya sabah Başak ile birlikte Bursa’ya gidecektim, Beş buçukta sahilden alacaktı beni, sonra Pendik’ten feribotla Yalova’ya. Ama ne gam hanfendiye, uyuya kalmış ayakta kalması gerekirken. Metrobüs ile Esenler’e geçerken aradı, yeni uyandım gelip alayım diye. Son anda bilet bulup yola koyuldum, uykusuzluğumu gidermek için vurdum kafamı koltuğun rahatsızlığına. İnmem gereken yerde arabadan uzak durmam gerekiyormuş, nereden bilirdim kafamı aynaya vuracağım, kocaman bir yaraya sahip olacağım. Gerçi biraz merhemle geçecek yaralardan bu, kabuk bile bağladı şimdiden.
Ne kadar güzeldi gülen bulutlar, hiç bu kadar soğuk olmamıştı bahar diyor şarkısında teyze. Sabahın köründe sokağa çıkarsan olacağı bu. Neyi meydin be vapur, sana mı kalmak varmış kaderde. Ve kapandı perde, evim evim güzel evim.
00.58 - üstelik sevmem dramları - 11.09.2010
0 kere okundu
Son otuz saatin yirmi saati film seyrederek geçti sanırım, bir film bir film daha ve ardından bir tane daha. Bilirsiniz sevmem dram, en güzeli aksiyon an itibariyle, peşinden sürüklenmek filmin, yumruk yemek, vurulmak, yaralanmak ve kalkmak yeniden. Durup düşünmeden, yormadan kafayı seyretmek… Arkada Funda Arar feryat figan senden öğrendim diye. Ulan ne bok öğrendik bu güne kadar zaten bilmediğimiz. Aptallıklarımızdan yaşadık pek çok şeyi farklı gövdelerle farklı yerlerde. İnsansan eğer içinde ölmeyen bir şeyler varsa sonsuza dek yaşamaya da mahkûmsun her seferinde daha az hissederek. Kafamdaki yaradan bahsediyorum, ne bok işin vardı aynanın altında, neden bakmazsın etrafına dikkatlice. İyi ki zulanda bepanten var, her yaraya ilacın var iyi ki, sabaha kadar film seyret şimdi. Şeker bayramınız kutlu olsun oruç tutmayanlar, zira oruç tutanlara ramazan bayramı, Allah kabul etsin, bayramınız daim olsun.
Bir yıldır ilk kez seksen beş kilonun altına düştüm, evde ekmek yok, dolapta meyve ve sebze, bolca çikolata. Güneşten hediye çikolinler, en sevdiğim şeker. Eskiden, kafamda saç olduğu zamanlar kadar eskiden Beğendik marketten almıştık paketiyle ve eve gidene kadar bitirmiştim yarısını. Orhan Çam’ın birilerine vereceği çikolatalar elinde kaldı, onları bile iç ettim buzdolabını temizlemek uğruna. Dondurmadan da sevgilerle, yatağıma damladı ama sağlık olsun, yakın zamanda kusura bakacak birilerine göstermeyi düşünmüyorum nevresimlerimi. Formül basit, şeker ye ve mutlu ol, Pazar sabahı Trabzon’da olacağım zaten.
Dobiş ile konuştum, Çarşamba gününe kadar gitmeyecekmiş Artvin’e, Ceyhun nişanlanıyormuş bugün, küsüz birkaç aydır. Bilmem kaçıncı kez ve bilmem hangi kız için sattığından beri beni bakmaz oldum telefonlarına. Neyim eksik senden hayat mağduru sığır, pilavdan dönenin kaşığı kırılsın, nefesim ensende, bakalım kim daha hızlı?
Caddeye gidip dolaştım biraz, Mango’ya, Boyner’e uğradım, Marks & Spencer’da gezindim, gelmedi içimden alış veriş yapmak, bakınıp durdum sadece. Sonra Amerikalı tavukçudan tavuk yedim, caddenin süslü insanlarını seyrettim. Ardından yine Amerikalı bir kahveci de oturup hoş kokulu kahvemi yudumladım ve yine gözüm sokaktaki insanlarda… Suadiye’den başladığım sahil gezintime evimde son verdim, sevmedim denize bakmayı, tenha yerlerden haz etmedim…
Ve yine film en güzel seçenek olarak, her gün bayram da bana bu biraz film gibi oldu sanırım, üstelik sevmem dramları, söylemiştim de ama kimin umurunda.
03.27 - akrep ile yelkovan - 12.09.2010
0 kere okundu
Yelkovan mı akrep mi daha keyifli hayat sürer ya da yelkovanın mı hayatı daha sıkıcı akrebin mi? Benim bir akrebim vardı yelkovanla yarışan, bazen sessizce duran bazen anlamsızca dolaşan. Takılır peşine giderdim, susardım bazen, bazen deniz kenarlarında gezer dalgaları dinlerdim. Güz oldu, kış oldu, sonra baharla çiçekler açtı ve soldular yazla, defalarca döndü durdu yelkovan, tarih değişti sayısızca, ben akrebimle akıl almaz diyarlarda, gönül kıran sevdalarda…
Kendime kocaman kızarmış bir piliç aldım, yanında bol soğanlı domates salatam ve suyum ve ekmeğim. İştahım kesildi, yemek gelmiyor içimden yarısını çöpe attım, iki litreden fazla su üç dört şişe de soda içtim. Abime midye dolması aldım, kredi kartımı ödedim, hayır’a sevdalı Chp’lilerin gözlerindeki ışığı seyrettim, sokağa dağılmış broşürlerin üzerine bastım, yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm…
Sırbistan ile maçımız vardı, ilgimi çekmedi çok, Fenerbahçe ve Kayseri maçına ardında Beşiktaş’ınkine baktım, zaman kolay geçti. Akset maçını kazanmışız sevinmiş gibi yaptım, oley dedim, eley Türkiye.
Sabah 7.20 de uçağım var, gövdemi teslim edip aklımın almadığı kanatlara Trabzon’a uçacağım. Kaçıp gittiğim şehre erken döndüm ya, şimdi koşulsuz sevgiye gidiyorum, hiç dönmemek ümidiyle döneceğimi bile bile gidiyorum. Aç gözünü seyret tekrarı yok bunun, adı Trabzon, yeri Trabzon, kendi Trabzon.
Aslında yelkovanım vardı benim yalan söyledim, aklım hep akrepteydi, şimdi akrebim var aklım yelkovanda.
Birisi el uzatsın, diğeri akıl versin yolumu bulmam için. Bilemedim akrep miyim yelkovan mı, dönüp duruyorum, her dönüşte bitiyor her seferde baştan alıyorum. Öğrenmek denen bir hikâye kulaklarımda, akıllıca zannedilen bir dolu boş laf dudaklarımda, kendim anlatıyor kendim dinliyorum.
01.24 - sittirin gidin fikri değerli canlarım - 13.09.2010
0 kere okundu
Sayfamda yazılar vardı ya, hani kitap yapmayı düşünüyorum gelecek yıl bir terslik olmazsa. Fikrine değer verdiğim dört arkadaşa yazıları okuyup şekil olarak eleştiri yapmalarını istemiştim, kalemim ne durumda abartılı veya zayıf yönlerim neler bilmek istemiştim. Sağ olsun pek saygı değer fikrine önem verilen kişiler, çok büyük bir bok yapacaklarmış gibi önce tabii ki deyip sonra bir yorum bile yazmadılar. Dişe dokunur kaç kişi fikrinize önem veriyor bu dünyada bir bakın çevrenize, biliyorum genelini okuduğunuzu ama varsın düşünceleriniz gelmesin tarafıma. Hatta daha temiz olsun bir tanelerim, sittirin gidin fikirlerinizi de yanınıza alıp, öptüm yanaklarınızdan. Eklemeden geçmeyeyim, bir tanecik yorum yazılmış ama kim tarafından bilmiyorum, adresi yazın onu da geri göndereyim.
Evime geldim sabah uçağıyla ve her zaman ki gibi beni almaya gelen abim tarafından her zaman ki gibi bekletildim. Köye çıktığımızda ilk işim incir ağaçlarına koşturmak oldu. Köye çıkmak deyimini açıklayayım isterseniz, Trabzon’da her yer sahilden daha yüksektedir, şehirler ise sahilde kurulmuştur. Eğer köye ya da şehir dışında her hangi bir yere gitmeniz için deniz seviyesinden yukarıya tırmanmanız gerekir.
Biraz uyuduktan sonra abim, ben ve Çiğdem referanduma katılmak içim sandığa gittik. Sanırım üçümüz de evet dedik, Emine referandumu emek vermeye değer bulmazken annem yengemi ve kuzenimi de ayartarak hayır dediğini saklama gereği duymadı. Babam evet de hayır da demiş olabilir, Cansu ise CHP kontenjanından sorgusuz sualsiz hayırcıydı. Pek bir demokratik aileyiz anlayacağınız. Umarım herkes doğru olanı yapmıştır.
Trabzon’a geçip Dobiş ile buluştum, Forum’a gidip dolaştık biraz, biraz da lafladık. Sigaraya başlamış eşek, çocuk çükü kadar şeyi ağzına alıp içine çekmekten ne keyif alıyorsa artık bilemedim.
22.21 - Uzun Sokak´da bir kel kafa - 13.09.2010
0 kere okundu
Ben bir garip keloğlanım, tek derdim saçsız başım, sabah kuymak öğlen yaprak döner, akşam ise meyve sadece, formumu korumam gerek kel kafaya yakışmaz koca göbek. Yemek ve yemek pek çok kez çünkü erkeğin mutluluğunun yollarından biri mutfaktan geçiyor.
Sabah Hoca Amca ile sohbet ettim, küçükken top oynamayalım diye kocaman puntolarla “lütfen top oynamayın” yazdığı duvara yaslanarak. Laf aramızda kendisi muska ve hemayil işlerinde pek bir hünerlidir, gelen gideni çok olur, her ne kadar aksini iddaa etse de para kazanmışlığı vardır bu sanattan. Bir dolu macerasını anlattı, kısmeti kapalı üniversiteli kızlar, üvey anneyi sevdirmeye çalışan babalar, kocası başka adamlara tav olmuş kadınlar... En hoşuma giden ise Türkiye çapında tanınmış bir inşaat firmasının Antalya’da yaptırdığı lüks villalar konusunda ki yardım talebi oldu. Adamlar Hoca Amca’yı uçakla Antalya’ya götürüp muska yazdırmışlar evler satılsın diye, olay hafta sonuna rastladığından şirketin sahibinin sahibi olduğu amatör kulüb maçı içinde eşantiyon yardım istemişler. Evler satıldı mı bilmiyorum dedi ama maçı dört sıfır almış dini bütün başkanın takımı. Adamlar da pek haksız değil, herkesin deli gibi satış yaptığı emlak sektöründe işlerin ters gidiyorsa kesin bir nazar durumu vardır.
Havanın bozuğu güzelinden daha cilveli memleketimde. Rüzgar esince nem kalmıyor, yağmur tehtid ediyor gökyüzünde başıboş dolanan siyah bulutlarla. Umurunda mı kel kafamın, gelmişim Trabzon’a yağmurdan mı kaçarım. Yağmur dökmeyen bulut top olsun fikrimce.
Abim’in büroyu gördüm, pek bir güzel olmuş, deniz manzarası da cabası.
Maçın burada olduğunu son anda öğrenmesem attığımız altı golü stadda seyredecektim ama kısmet abimin oturma odasınaymış. Maçtan sonra eve gitmek için Meydan’a geçmiş olsam da Ali Dayım onda kalmam için ısrar edince lokantayı kapatacağı saate kadar sokaklarda oyalanmak düştü payıma.
Maçtan çıkan baldırı çıplaklar geçti yanımdan bağıra çağıra, Uzun Sokağın büyüsü’nü hissettim ara sokaklarda, lise çıkışı her gün Gökmen Mani ile birlikte Ayşe’nin peşinden yürümelerim geldi aklıma. Sonra bir vitrinin önünde durup Trabzonspor formasına baktım, kel kafamı gördüm camda, yaşlanmış suratımı seyrettim...
01.26 - tırı vırı demiştim ya - 15.09.2010
0 kere okundu
Lokantanın önünde oturmuş laflıyorduk Ali dayımla, gençten bir adam mutluluk ve şaşkınlığın karıştığı yüzüyle yaklaşıp nasılsın Burak Abi dedi, elimi sıktı sarıldı, iyiyim sağol sen nasılsın derken hatırlamaya çalıştım en hızlı halimle.
Hoca dedi uşaklardan birisi, toprağın gelmiş, Ömer çamaşırlarını yıkatıyor duşlarda. Ulan bu hayvan uyuz olmamış mıydı, neden yıkatır eşyalarını acemiye, biliyordur da toprağım olduğunu, kesin inadına yapıyordur. Çok pislik yaptılar, çok canlarını yaktım, yokuş yaptım, diyemediler bir şey belki korktular bir şey yaparım diye. Bana kızdılar başkalarının canını yaktılar, bana kızdılar arkamdan dalavere çevirdiler, bıkmadım arıza çıkardım, terliğime arıza çavuş yazdılar. Hatırladım çarçabuk, geldiği gün uyuz olmuş bölük çavuşunun çamaşırlarını yıkayan, sonradan arıza çavuşun toprağı diye kayırılan acemiydi bana sarılan. Dayıma dönüp az kollamadı beni Kıbrıs’ta Burak Abi dedi. Gördüğüme sevindim, üç beş cümle sonra belki de bir daha karşılaşmamak üzere karıştı Uzun Sokağın kalabalığına.
Gecenin üçüne kadar lafladık dayımla, dedikodu yaptık biraz, biraz güldük yaşananlara. Elli tane kazı kazan almış, ellisini de bana kazıttı, keşke sadece bir lira çıkan on beşini alıp diğerlerini bıraksaydı. Yine çok zenin uyanamayacak sevgili dayım, yine yattığı gibi kalkacak yatağından.
Sabah Gülbahar Hatun kolejine gittim Elif’i yazdırmak için, sabah olur aldıktan sonra öğleden sonra işler biraz sarpa sardı. Sağ olsun kuzenim yüzüne bakınca içindeki hevesi o kadar belli ediyordu ki, ben de olsam… Sanırım yarın kayıt yaptıracağız ve umarım Esin’in de veliliğinde koca kafalı kuzenim için işler geçen yılkinden daha iyi olur.
Bursa yenildi bu akşam, yense sevinecektim, yenildi üzülmedim. Neyinize sizin Avrupa tüylü şeftaliler, gidin Ankaragücü ile kol kola girip halay çekin.
Çiğdem incir toplamış, yedim maçı seyrederken.
Yarın İsmail Amcama uğrayacağım, hatırlar takipçilerim abime kız istemeye birlikte gitmiştik. Akraba falan değiliz ha, sadece komşumuz. Resmim dururmuş cebinde, geçenlerde laf arasında çıkarmış göstermiş. Babası Cemal Ağa köy ağasıydı, ona duruşundaki asalet kalmış yadigâr, eski tip adamlardandır.
Ömer ile konuştum, esir düşmüş Vildan’a çalışır durur. Gönlünü almak bana düştü, bölüm bir yana sen bir yana dedim, adamımsın dedim, kan çekiyor ne de olsa uzaktan da olsa aynı toprakta yetişen hıyarlarız. Allah’ım bir günlük şeriat ver sonra geri alırsın, taşlayayım şu uşağı gönlüm olsun, ben senin has kulunum bak yüzüme ne olur.
23.15 - ya kadınsındır ya da aptal - 15.09.2010
0 kere okundu
Arkadaşıyla konuşurken sağ tarafına doğru yöneliyor, gitmek istediği yerin benim yolumun üstü olduğunun farkında bile değil, nasıl olsun ki zaten, kıçına oturan kotu ve askılı bluzuyla tüm dikkatler üzerinde olduğu için onun dikkat etmesine gerek yok, çarpışıyoruz. Daha beni görmeden yüzünün ifadesi değişiyor, göz göze geldiğimizde cümlemi yarılamış oluyorum, önüne baksana sürtük demek geçiyor içimden ama önüne baksana be kızım diyorum. O kadar da aptal değil, bozuk atmak için baktığı suratımdan ve ses tonumdan susması gerektiğini anlıyor. Doğruyu bulmadan önce yanlışa maruz kalman gerekiyorsa kadınsındır, ya da aptal.
Elif İskender artık Gülbahar Hatun Lisesi öğrencisi, annesi diye yazdırdık ama aslında büyük amcasının kızı Esin, aynı zamanda velisi de. Değerlendirirse iyi bir şans yakaladı koca kafalı, şahsi kanaatim bu kafa o yolu yürümez. Değişir mi bilemem, ki değişirse heba olmaz dayımın paracıkları, yeterince puan alan yeni yetmelerden az çalışmıyor kafası bizimkinin de.
Akçaabat’a geçtim bir arkadaşa uğramak için, gitmişken ayıp olmasın diye Cemil Usta’nın köftelerine de ilgi gösterdim. Yarım kilo köfte, sebzeli bulgur pilavı, piyazlı çoban salatası ve ev yapımı tatlı. Hadi vur kendini yemeğe, öleceksek köfteden olsun Akçaabat sahilinde.
Daha gelmezsin buraya diyor dayım, her geldiğinde bir şeylerle uğraşıyormuşum. Geçen seferki mide bulandırıcıydı, bu ise haydi kılar okula kampanyası kapsamında abartılı bir etkilik. Köyde zaman geçiremedim bu yüzden, çıplak ayakla fındık bahçesinde dolaşmak vardı aklımda, hamakta uzanıp uyumak. İyisi mi gelecek yaz evlenip gelirim sevdiğim topraklara, bana verilen ayak işlerini ben de yakınımdakine veririm, hayatı öğrenir, nasıl hayatsa ayak işinden ibaret.
Koca kafalı Merve Yiğiter ile konuştum bugün, yaz oyu her gün ders çalışmış, matematiğe bakmış, geometri ile uğraşmış. Hadi bakalım dedim, maç başlıyor pazartesi, karalar içinde ak mı olacaksın yoksa yan gelip yatanlara ayak mı uyduracaksın. Sırası gelmişken diğer koca kafalıdan da bahsedeyim, Elif hanım üniversite kazanacak güya, çok çalışacam hocam diyor. İnternette gezinmekten arda kalan zamanlarında çalışırsın evladım, şimdiden kazandın bil, ardına kadar açık üniversite kapıları sana.
22.08 - kaldığım yer güzel değildi - 17.09.2010
0 kere okundu
Biraz okul işleri, biraz yöresel damak tatları bolca incir ve fındık, en sevdiğimden kapalı bir hava… Bir Trabzon macerası daha sabah 08.55 uçağı ile son buldu.
Dün akşam Çiğdem söylemişti de kulak asmamıştım, yine bir şeylerini unutup gitme demişti. Yeni bir takım elbise almıştım, akşam abimde uykuya dalıyordum ki unuttuğumu hatırladım. Sabah ben havaalanına giderken abimi de köye gönderdim. Sanırım Samsun üzerinde geldi aklıma converselerimi unuttuğum.
Sabah eve gelip uyudum bir süre, sonra kalkıp ayakta kalmanın akıllıca olup olmadığına baktım ve yatmaya karar verdim yeniden. Alışverişe çıkmam gerekiyor ama sanırım yarını beklemek gerekecek.
Manisa’ya da yenilinir miymiş demeyin, oluyor işte. Adamlar utanmadan sıkılmadan üç tane attılar bize helal olsun.
Evdeyim yine, kaldığım yerden devam. Gerçi kaldığım yer çok hoş değildi, en iyisi ben kafama göre takılayım.
12.23 - ardımda kaldı uzun bir yaz - 18.09.2010
0 kere okundu
Ardımda kaldı uzun bir yaz, yorgunum uzaktan geldim... Yol bitmedi son bahardayım, sararan yapraklarım mevsim yağmurlarını beklemekte. Kışlıklar yavaş yavaş çıkartılacak kaldırıldıkları yerden, havalar soğuyacak, deniz kenarındaki gereksiz kalabalıklar kapalı alış veriş merkezlerindeki yerlerine dönecek, sevdikleriyle baş başa kalacak mavi sular. Ardımda kaldı otuz dördüncü yaz, öğreneceklerim varmış boşa değilmiş, gelecek yıl bu zamanlar pek çok şey değişmiş olacak demedi demeyin kafası kocalar.
Adı Derin olacak bir terslik olmazda sağlıklı doğarsa. İki halası üç de teyzesi olacak, dayısı olmadığından amcasına daha fazla iş düşecek sanırım. Muhtemelen erkek demişti doktor ama dün kız olduğu belli olmuş abimin çocuğunun. Şubat sonunda doğsa hızlandırılmış bir eğitimle nisan ayı gibi öğretirim ona amca demeyi, anne baba demeyi de annesiyle babası öğretsin artık, her şeyi de ben yapamam.
Yaz modundan kurtulmam gerek, kumaşları çıkartıp yatak odasından affımı istemeliyim. Son üç ayın en az yarısı yatakta geçti, çarşafları da değiştirmem gerek, haziranda buz mavisiydiler şimdi gece mavisi olmuşlar.
Pendiğe geçeceğim tahsilât için sonra belki Kadıköy ve ardından temizlik. Orhan’a temizlik yapalım dedim akşam, ben yaptım dedi. Hani oğlum nereye nasıl yaptın dedim, kendi odamı temizledim dedi. Buyur buradan yak, insan hiç düşünmez mi salon pisken kendi odam da temiz kalmaz, yürürken ayaklarına yapışan tozlar odanı kirletir. Ama sanıldığı kadar değil, dikkat ettim bazı sabahlar yüzünü yıkıyor, hakkını yemeyelim.
Ardımda kaldı uzun bir yaz, yorulmak yok yola devam… Sahi bu yıl ölsem ne değişir dünyada, bir kedim bile yok. Sahi neye karar verdim bilmiyorsunuz dimi?
17.24 - soda içecem isteyen var mı? - 19.09.2010
0 kere okundu
Evdeyim, temizlik yaptım ve bilgisayar başında oturuyorum. Sahile inip denizle bakışacam azıcık, belki çekirdek de çitleriz karşılıklı. Spor yapıp koşasım da var ama o kadar zor geliyor ki. Terlemek var, yorulmak var, dana gibi koşturup nefes nefese kalmak da var. Hem ne olacak koşunca, popom mu küçülecek göbeğim mi. Yarın tekrar koşacak mıyım sanki, yatıp uyumayacak mıyım koşmam gereken zamanda, Pizza Hut’a gidip sınırsız pizza yemeyecek miyim ya da KFC’ de sınırsız tavuğa sınırsız oburluğumla saldırmayacak mıyım? Koşmayı geçelim o zaman. Ömer’i aradım, denizden sıkılırsam dedikodu yapar birilerini çekiştiririz diye ama kapalıymış telefonu taşlanacasının.
Temizlik demiştim ya bir önceki paragrafın başında, daha pencereler duruyor, ince temizlik duruyor, perdeler bok gibi falan da felan.
Alışverişe çıktık uzatmalı sevgilim Orhan ile. Fazla Amerikan filmi seyretmiş canım benim, yontmaya çalışıyorum, ha oldu ha olacak seviyede ama ne yazık ki… Balkondan halı silkelemek görgüsüzlükmüş, ulan millet sabaha kadar osuruyor sesin bana geldiğini umursamadan, karşı binadaki kadının kahkahası osuruktan da beter, üst komşudan bahsetmiyorum bile. Varsın görgüsüz desin koyduklarım, halımı da silkelerim, eriğin çekirdeğini de atarım. Hatta bozmayın kafamı kıyarım kendime tükürürüm de.
Dün Kartal sahilinde bir yerde yemek yedim birisiyle. Berbattı sakın siz böyle bir hataya düşmeyin. Bu ne dedim garsona, herkes böyle yapıyor dedi, ha sittir dedim içimden tuttum ağzımı. Tuttum dediysem bir daha gidersem hatırlanmayacağım kadar da tutmadım, saldım biraz gönüllerini okşadım cümlelerle. Muhtemelen ana avrat düz gitmiştirler arkamdan göğsü kıllı kırolar.
Yarın okul başlıyor, öğretmenlerin çoğu sanki yıl ortası gelmeden bitse şu yıl demeyeceklermiş gibiler, hevesliler yani çocuklar gibi. Üç beş tane kalın kafalıya üç beş şey öğretebilmek için kıçlarını yırtacaklar ve ocak şubat gibi… Başladığı yerde bitirecek ömrünü bitkiler, Allah’tan geldik Allah’a gideceğiz vesselam, ne gerek var yüzü güneşe dönmeye, gece lambasına da fitiz çoktan.
Soda içecem isteyen var mı?
16.31 - aç kapıyı bezirgan başı - 20.09.2010
0 kere okundu
Mesaj gelmiş 7.50 diye, Ömer’im bezirgân başım dayanmış kapıya zır zır zır telefon, korkma canım benim ezdirmem seni. Yüzümü yıkamaya üşendiğimden duş aldım, dişlerimi daha iki gün önce fırçalamıştım Allahtan... Tost yapmıştım bol kaşarlı, giyinirken tıkındım da bir yandan. Becerikli adamım vesselam, üç dört işi aynı anda yapabiliyorum, Ömer’i düşün, tostunu ye, üstünü giyin, müzik dinle… Giydim cicilerimi attım kendimi evden dışarıya, vakit sabahın körü. He babam de babam vardık varılacak yere, payımıza beklemek düşer babam, memleketin suyu belli havası belli. Kafasına göre ezan okuyan hocanın camisine koşmayacan her ses duyduğunda, varsın kazaya kalsın namaz çıkmazsın dinden.
Bol soğanlı domates salatası bana seni hatırlatıyor, nedendir bilmem. Bekle beni dadıcığım, küçüldüm cebine gireceğim.
Biraz gürültü istiyorum, çok konuşup dikkate alınmayan sığırı izne çıkardım etrafı temizleyene kadar. Bir süre kafama göre takılıp olur olmaz canlarıma bozuk atmak istiyorum, ne zamandır yapmadım paslanmışım. Birden kırk üçe kadar dört sayı söyle bana defolu Orhan’ım, siyah giyen adam oldum ben.
Söyle be Jülide, hatta bir akşam gel benim balkonda söyle, devirelim şarabı sızıp kalalım. Ama sabah erkenden uzayıver, güneş doğarsa seni de yakar beni de. Ah yalan Dünya’da, yalan Dünya’da, yalandan yüzüme gülen Dünya’da.
00.55 - fulyalar sarı, nergisler beyaz - 21.09.2010
0 kere okundu
Ölümün saati mi olur, tut ki öldüm gece 00.42, tut ki öldüm onca duman, onca is, onca… Tut ki öldün gece 00.44. Mezarım olursa bir yerlerde her eylül kırmızı bir gül istiyorum başucumda ve beyaz nergisler, fulyalar… Yaşamanın saati mi olur, kim bakar saate yaşarken, kim hayatı böler akreple yelkovanla. Tut ki yaşıyorum saat 00.50 ve fulyalar sarı nergisler beyaz..
02.06 - tavuksa ver horoza - 22.09.2010
0 kere okundu
Sevmiyorum insanları, her birinin ayrı bir derdi var, her birinin ayrı hesabı. Keşke etrafımdaki insanlar tavşan olsa, tavuk ya da balık olsa. Düşünsenize, sevmediğiniz balıksa akşama kızartın, tavşan ise öğlen yahni yapın, tavuksa verin horoza kafasına göre takılsın.
Kestane şekeri getirmiş şeker, yanında üç ayrı şeker gülüşmekteler. Geçerken uğrayanları seviyorum, kalanlar gözünü yoruyor insanın. Hep aynı resme bakmak ne sıkıcı, değiştirmek gerekiyor manzarayı bazen, Trabzon, İzmit, Körfez, Çumra, Pendik, Maltepe… Eşi dostu değiştirsem fark ederler mi sizce, öyle ahım şahım zeki adam da yok etrafta, en akıllısının ben olduğum bir dünya işte, koy şeyine rahman gitsin.
Sırt üstü yattım, dizüstü göbeğimde, derme çatma cümleler, Word ve kontrol paneli. Ne hayat be, yaşa yaşa bitmez. Sahi kaç dakikam kaldı Sinem Kovancı, ayakta bir sen varsın, bu saatler sana emanet, stop, stop, stop…
Ve motor, bütün Dünya buna inansa bir inansa hayat bayram olsa… Yat yat kıçın büyüsün anasını satayım. Lafa bak, hayat bayram olsaymış, kesiyoruuuuz…
Sabah uyuyacam arkadaş, beni uyandırma Ömer’im Fikret Hakan’ım. Sahi o amca hala çıkar mı televizyonlara, göremiyorum kör oldum galiba simitçi amca. Karar verdim, kasıma kadar üst üste iki günden fazla gitmeyecem işe.
22.52 - içimdeki öküzden sevgiler - 24.09.2010
0 kere okundu
Balkonda oturuyorum, toprak kokusu burnumda, körebe arkadaşı bulutla ay ve yağmurun ardı da güzel kendisi kadar.
Haydi güle güle git diyor Aşkın Nur yengi cevap veriyor Şevval Sam giden gitti kalan kaldı… Kim giderse gitsin ben geride kalmayı seviyorum.
İlkokulun dördüncü sınıfıydı sanırım, sıra arkadaşım Sunay ve ben öğretmenimiz tarafından haklı olarak sınıfın en pis öğrencileri seçilmiştik. Çamurların içinde kovboyculuk oynar, nerede su birikintisi varsa tam gözünün ortasında zıplardık. Siyah önlüğümüzün yüz akı yakalıklarımıza kadar ulaşırdı yerden sıçrayan çamur. Bizim seçimimizdi macera, hayal dünyası bizim seçimimizdi, akıllıydık ve bilirdik… Otuz yıl oldu neredeyse ve değişmedi doğanın kanunu, toprak hayattır ekmeyi bilirsen ama ıslatırsan olur olmaz zamanlarda çamur olur. Annem kızardı bana hep, arada azarlar arada döverdi, kuru yerden yürü ki üstün çamurlanmasın derdi. Yıkayınca çıkar sanırsınız çamur lekesi, hala aklımdadır oyun arkadaşım, çamurdaşım Sunay ve hala siyah önlüğümün beyaz yakasındadır çamur izleri, kimse görmese de bilirim ben.
Yaşanılanın lafı edilecek beş on yıl, hareketli bir gündü yaşandı ve devam edecek. Çok sağlıklı bir durum olmasa gerek tanıkların belki de benden fazla umursuyor olması. Hayat güzel şey, yaşanması gereken güzel bir şey. Kadere inanmadığım yalan sanırım, başım gözüm üstüne ne gelirse. Tanıyorum kendimi, aç kapıyı bezirgan başı demişim pazartesi 16.50 de, çok konuşup dikkate alınmayan adamı izne çıkardım demişim.
Kelimelerim mi fazla olsun, ses tonum mu siz karar verin? Gözüm gibi saklarım, bir o kaldı doğduğum topraklardan yadigar. Zira içimde ki öküzü de seviyorum kendimi sever gibi ve umurumda değil ikiyüzlü medeniyetiniz.
22.52 - içimdeki öküzden sevgiler - 24.09.2010
0 kere okundu
Balkonda oturuyorum, toprak kokusu burnumda, körebe arkadaşı bulutla ay ve yağmurun ardı da güzel kendisi kadar.
Haydi güle güle git diyor Aşkın Nur yengi cevap veriyor Şevval Sam giden gitti kalan kaldı… Kim giderse gitsin ben geride kalmayı seviyorum.
İlkokulun dördüncü sınıfıydı sanırım, sıra arkadaşım Sunay ve ben öğretmenimiz tarafından haklı olarak sınıfın en pis öğrencileri seçilmiştik. Çamurların içinde kovboyculuk oynar, nerede su birikintisi varsa tam gözünün ortasında zıplardık. Siyah önlüğümüzün yüz akı yakalıklarımıza kadar ulaşırdı yerden sıçrayan çamur. Bizim seçimimizdi macera, hayal dünyası bizim seçimimizdi, akıllıydık ve bilirdik… Otuz yıl oldu neredeyse ve değişmedi doğanın kanunu, toprak hayattır ekmeyi bilirsen ama ıslatırsan olur olmaz zamanlarda çamur olur. Annem kızardı bana hep, arada azarlar arada döverdi, kuru yerden yürü ki üstün çamurlanmasın derdi. Yıkayınca çıkar sanırsınız çamur lekesi, hala aklımdadır oyun arkadaşım, çamurdaşım Sunay ve hala siyah önlüğümün beyaz yakasındadır çamur izleri, kimse görmese de bilirim ben.
Yaşanılanın lafı edilecek beş on yıl, hareketli bir gündü yaşandı ve devam edecek. Çok sağlıklı bir durum olmasa gerek tanıkların belki de benden fazla umursuyor olması. Hayat güzel şey, yaşanması gereken güzel bir şey. Kadere inanmadığım yalan sanırım, başım gözüm üstüne ne gelirse. Tanıyorum kendimi, aç kapıyı bezirgan başı demişim pazartesi 16.50 de, çok konuşup dikkate alınmayan adamı izne çıkardım demişim.
Kelimelerim mi fazla olsun, ses tonum mu siz karar verin? Gözüm gibi saklarım, bir o kaldı doğduğum topraklardan yadigar. Zira içimde ki öküzü de seviyorum kendimi sever gibi ve umurumda değil ikiyüzlü medeniyetiniz.
00.29 - hatta çok seviyoruz Fikret ile Deniz´i - 27.09.2010
0 kere okundu
Kasım sonuna kadar taşınacağım bu evden, mobilyaları ve beyaz eşyalarımı da değişeceğim, oldu olacak evlenip çocuk da yaparım. Gemimi dalgalı denizlere hazır bekletmek yerine sakin bir koya çekmek en akıllıcası. Hem abimin kızına arkadaşlık edecek kuzen lazım, bir başına büyümesin “bakteri”.
İstanbul’da dört yılımı, yeni okulumda da iki yılımı doldurdum, Karar verdim beş yıl da Ege’de yaşayacağım. Başta İzmir olmak üzere yapabildiğim kadar tercih yapacağım Ege sahillerinden. Çıkarsa giderim arkadaş her ne kadar hoşnut olmasam da insanından alır başımı giderim.
Canım yazmak istemiyor, zoraki bir iki satır karaladım. Ders çalışmam da gerek ama sanırım yatağa uzanıp film seyredeceğim.
Seviyoruz Fikret ile Deniz’i, hatta çok seviyoruz Fikret ile Deniz’i.
01.38 - masallaaa masallaaa - 28.09.2010
0 kere okundu
Cümleler kuruyoruz birbirimize, içi boş bir dolu laf ediyoruz varmadan küçüklüğümüzün farkına. Benim kötüm seninkinden kötü, benim cümlelerim seninkinden kırıcı, benim içim seninkinden kara… Zaman geçiyor ve yuvamıza dönüyoruz gün kararmadan, en iyi insanıyız dünyanın, masallaaa masallaaa…
Başkalarının mutsuzluklarıysa mutlu edecek olan, eli kafaya koyup düşünmeli. Sahi nedir sizin için insanın bedeli? Duydum ve hiç şaşırmadım, yıllardır hiç şaşırtmadınız beni, masallaaa masallaaa...
Bir gün daha bitti bitmesi beklenenleri bitirerek, birileri mutsuz diğerleri daha mutsuz oldu, kuytu yerlerimizdeki günahkârlar tebessüm etti sadece, aldırmadık yaşaması gerekene, daha derine ittik içimizdeki insanı, masallaaa masallaaa…
Mevsimlikleri çıkardım saklandıkları yerden, geceleri odamın penceresini kapar oldum, takım elbisemin ceketi o kadar da terletmiyor artık, saçımı kazıdım, yaşlandım 3-5 gün daha. Tadını çıkart dedi balkonun, son birkaç günün kaldı soğuklar gelmeden önce. Hayır dedim, kasım sonu hatta taşınmamış olursam aralık ve ocakta da balkonum huzur verecek ruhuma. Çekti elini ayağını fazladan ne varsa, artık sadece hayatın sesleri olması gerektiği kadar, abartısız ve dingin ve masallaaa masallaaa…
23.44 - KFC´nin kovasında - 28.09.2010
0 kere okundu
Özer’in her zaman ki gibi geç kalacağını biliyorduk zaten. Ömer ve ben olması gerektiği gibi Şerafettin pek bir nazik ilgilendi kovanın içerisindeki tavuk parçalarıyla. Ne yani küresel ısınmadan ya da dünya barışından mı konuşacaktık onca çalkantı varken. Tadını çıkarta çıkarta dedikodu yaptık, kınayan domuz olsun, yapmam diyen Fenerbahçeli.
Canım ekürim, takımdaşım, ders arkadaşım, Ömer’im, Tevetoğlu’m, kafası bozuğum iki ayağımı bir pabuca sokmasan ne olur, bir ayağım bir pabuca girince bile daralan bana biraz acı Allah rızası için. Gel beni dinle, çıkart kolundaki saati, güneşe teslim et kendini. Hayat beni beklerken değil kafamıza göre takılırken güzel, istediğimiz yerde istediğimiz saatte üstelik.
Teşekkürler Hülya hocam, sebep her ne olursa olsun yanımda olduğunuzu bilmek mutlu etti beni.
16.40 - ulan kıvırcık - 29.09.2010
0 kere okundu
Gece vakti izin almadan niye müdahale edersin hayatıma, neden paldır küldür girersin rüyama, o kadar insanın içinde neden mahcup edersin beni. Dua et uyandığımda yanımda değildin ve dua et gördüğüm rüyaydı… Kız istemeye gitmişiz adam benim denizin ortasında karı oynattığımdan bahsediyor. Oynatmış olsam gam yemeyecem, hem denizde karı mı oynatılırmış, tamamen Eyvah Eyvah’dan çalıntı senaryo, Özer’in tek katkısı doğu danslarından anlayan hatun kişi. Durdan sustan da anlamıyor kıvırcık kafalı, herkes mor bir şekilde birbirine bakarken o konuşuyor da konuşuyor. Akıllılık edip uyandım çabucak, yoksa kovulmamak işten bile değildi.
Pendiğe geçeceğim duş aldıktan sonra, dersimin olmadığı bir dolu zamanı evde geçirmeyecem, değişiklik yapacağım güne özel.
00.57 - yağmurunda balkonumun - 30.09.2010
0 kere okundu
Sevmediğim öğretmenlik değil, sıradanlığın zirvesinde olmak, hiçbir şey almak istemeyen küçük insanların kafasına bir şeyler sokmak zorunda kalmak. Hem kim beni bilgisayar öğretmeni yaptı, bir ve sıfır değil hiçbir şey benim için. Ne sıfırı gördüm hayatım boyunca ne de bire ulaşacağım, ben orta yerlerin adamıyım, alışılagelmiş bir dünyada yatay yağan yağmurum.
Alışılagelmiş bir dünyada yağan yağmurum, ne ıslandığım iz bırakır ne ıslattığım, unutmak ve unutulmak tek derdim. Sokakta yürürken kimse beni tanımasın, kapımı çalmasın kimse, telefonla aramasın, hal hatır sormasın, iş istemesin ve iş vermesin. Unutun beni ey tanıdıklarım, gerekirse yine tanışırız, gerekmeyecekse yük olmayalım birbirimize.
Pendik yaptım güzelinden, tıngır mıngır banliyö, ardından dershane ve Big Big. Değişmiş köri soslu tavuk, kötüleşmiş, konuşurken ağzım boşa açılıp kapanmasın diye yemeği de çiğneyip yuttum. Hoş geldiniz efendim, Fırat bey de buradalarmış bayan arkadaşıyla, Merve hanımlar da teşrif etmişler, hoş geldiniz efendim hoş geldiniz. Bakma öle hınzır hınzır yeni yetme horoz, seyrek bıyığının altından da gülücük gönderme, sen de az değilsin Merve, Fırat’tan farkın yok. Oturup yemek yiyemeyecek miyiz bir arkadaşımızla, çok fenasınız çooook.
Arka balkonum yağmurla güzel, ağaç yaprağıyla, gece karanlığıyla, ben kel kafamla. İçmedim ama kafam güzel, unuttum Özer’in konuk oyuncu olduğu gerilim filmini, elimde çayım aklımda değersiz şeyler, gel be sabah Ömer ile gel, sekizde gel, geç kalabilirsin kafana göre gel.
Orhan ders çalışmıyor musun dedi, yarın ne anlatacaksın. Bu havada ders çalışmak günahtır, yağmurun güzelliğini görmezden gelemem, günahkârlığımın da sınırı var arkadaş, bu havalar var ya bu havalar. Dalgalandım da duruldum, koştum ardından yoruldum, binlerce güzel gördüm ahhhh… Ulan hava güzel kafam güzel, elimde fincan içinde çay, kim olsa yanımda fazlalık, ne yapayım gecenin sabahında birbirine benzeyen güzelleri.
Annem bilse kızar şimdi, gök gürlüyor Salim, kapat şu bilgisayarı. Bişi olmaz anneciğim topraklama hattı diye bişi keşfetmiş amcalarla teyzeler. Olsun sen yine de kapat, geç oldu zaten sabah okulun da var. Okulu boş ver canım anneciğim sabah Ömer gelecek, saati Ömer´e kurdum, çabuk ol geldi diye çalıyor.
Ben hiç insan kaybetmedim, zamanı geldiğinde vazgeçmeyi öğrendim demiş büyük üstat. Herkesin duvarında ayrı malzeme, kendinden gizlenmek isteyene kelime mi yok. Bir dirhem et bir ayıbı bile örtmüyor artık, kitap yazsan nafile, en büyük yalanına bile kanmayacak yerdesin.