PAPATYALAR - 3.02.2022

320 kere okundu

Yok adı kitabın, yazarı belli değil. Ne yazmış, niye yazmış belli değil. Kime yazdığını anlamak mümkün değil zaten. Bir kadın var bir de adam. Bilindik hikâye yani. Merak edenler için anlamı var belki ama geri kalan herkes için ziyadesiyle sıradan. Adamın acelesi yok ama varmış gibi davranıyor, kadın durağan. Olsa da olur diyor olmasa da. Olmuyor başta, sonra kış bitip bahar geliyor. Baharda değişir her şey. Cemre düşer suya toprağa. Havaya da düşünce değişir hava. Börtü böcek doldurur satırları, filizler çiçeğe durur. Yeşillenir yani kadın da adama. Ama bu aynı kadın mıdır hala, adam aynı kalmış mıdır kıştan bahara belli değil. Nisan tadında eylül gibi biraz. Belki birazdan bir tık daha fazla ama çok da sorgulamamak gerek.

Karşı koyamadığın şeylerden uzak dur diyor kitap. Kapılıp gittiğin sular nefessiz bırakabilir seni. Ve seçimlerin belirler ulaşacağın yeri… Sahi neyden vazgeçtik de neyi seçtik biz. Kıştan bahara ne değişti. Daha mı güzelleşti yoksa daha mı kötüleşti. Kalabalığı mı olduk birbirimizin. Yoksa renk mi kattık hayatlarımıza.

Bir nehir akıyor aramızdan. Kenarında ağaçlar var. Pembe çiçekler var dallarında. İki sandalye alıp geliyorum. Karşı tarafta durmaya devam mı edeceksin diyorum. Geliyorum diyorsun. Uzatıyorum elimi. Uzanıp tutuyorsun elimi. Beklemiyordum derken gülümsüyorum. Sen benim sıkıcı olduğumu da düşünmüşsündür diyorsun. Yok diyorum. Kötü şeyler düşünmeye başlamamıştım daha. Henüz erken! Saat kaç diyorsun. Gelirken yanıma saat almadım diyorum. Belki durur zaman, bozmayalım büyüyü. İnanır mısın büyüye diyorsun. Hayır diyorum. Ama bazen bozmamak gerek büyüyü. Aptalca olur bu, sevmezsin sen. Öğreniyorsun diyorsun. Sen beni bir de baharda gör diyorum. Bahar ya zaten diyorsun. Daha papatyalar açacak diyorum, sabret biraz.

Kalabalık sevimsizdir, netliği yoktur. Çoğu zaman niteliği de. Sınır bilmez, susmaz başladı mı konuşmaya. Meraklıdır, sorgular göz açıp kapayana dek unutacak olsa da. Uçmak istesen kanadını kırar, koşmak istesen durur önünde. Ben uçamıyorsam sen de uçma der, ben koşamıyorsam koşma sen de. Özgürlüğün çizdikleri çemberin duvarlarına mahkumdur. Oysa uçsuz bucaksızdır hayat, keşfedecek çok şey vardır.

Çok daha var mı diyorsun. Neye diyorum. Papatyalar… Çok daha var mı açmalarına. Bilmem diyorum, sen söyle. Geldi mi bahar. Geldi ya diyorsun, baksana etrafına. Kapat gözlerini o zaman diyorum. Papatyaların kokusunu alana dek de açma.

İNSAN BİR EKSİK SÖZDÜR - 6.02.2022

1350 kere okundu

Herkes olabildiğince keyifliyken, anason kokarken mekân, müziğin sesi kahkahalara karışırken… Gece vakti, demini almışken eş dost. Vururken kadehler birbirine. Her şey olması istendiği gibiyken yani. Dekor olarak kullanılan tek teli kopuk gitarın altına sıkıştırılmış kitaplara rastladım. Şükrü Erbaş yazıyordu mor bir kapağın sağ üst tarafına. Sol üstte ise kitabın adı vardı; insan bir eksik sözdür…

Uzanıp aldım kitabı yerden. Mevzu Şükrü Erbaş ise güzel şeylerle karşılaşmak çok olasıdır. Öyle öğretti hayat. Ama bu sefer değilmiş. Araladım kitabı ve karşıma çıkan ilk satırları okudum.

Ne olurdu
Ölüler yılda bir gün
Evlerine gelseydi

Diye başlıyordu şiir…

Ve bitiyordu;

Ne olurdu
Mezarlar yılda bir gün
Bizimle konuşsaydı

Diye…

Sabah incir reçeli vardı kahvaltıda. Kırk yıl annemin yaptığı reçelleri yedim. Ağustos, eylül dedi mi kuzine hiç sönmezdi bizim evde. Annem sürekli reçel yapardı, incir reçeli. Herkese yapardı üstelik. Halalarımıza, teyzelerimize, komşularımıza. Hatta komşularımızın akrabalarına bile yapardı. Başka mahalleler, başka şehirlere giderdi annemin reçelleri. Yirmisinde ayrıldım evden üniversite için. Yılda birkaç haftayı saymazsak dönmedim de bir daha. İncir reçeli hiç eksik olmadı kahvaltı masamdan, annemin reçelleri... Bu sabah ki reçeli ablam yapmıştı. Annem yok artık. Milyonlarca hatıraya rağmen bizi hiç olmadığımız kadar eksik bırakıp gitti. Ölümün erkeni geçi yok, hepsi kötü. Alışamamak ayrı kötü yokluğa, alışmak ayrı.

Sormadan aldım kitabı o gece, cebime koydum. Açtım az önce yine, diğer şiirleri de okuyayım dedim. Yazarından imzalıymış; “Burçin’e sevgiyle” yazıyor ilk sayfasına. Geri götürmek gerek. Yazarının imzaladığı kitabı dekor olarak olsa bile yere koymamalı insan. Emeğin hatırı, sevginin vefası var.

Aşk düzlükte yaşanıyor diyor şarkıda, düzlük tek aşkta. Bir zaman seviyoruz engebeyi hayatımızda. Heyecan istiyoruz, aşk istiyoruz, tutku istiyoruz. Dert ediyoruz hayat şartlarını, dostlukları, aşkı, eksikliği… Yeterince yol alınca boş geliyor hepsi oysa. Düzlük de boş geliyor, aşk da. Yaşama telaşı da boş, kırgınlıklar da. Ölümün olduğu bir dünyada geri kalan hiçbir şeyin önemi yok. Sarılın sevdiklerinize yere düşmeden. Çünkü toprak aldığını vermiyor geri.