KISMET - 1.12.2017

0 kere okundu

Sarılmayan yaralardan hep bunlar, kapanmayan hesaplardan, söylenemeyen sözlerden. Yarım kalmak dünyanın en kötü şeyi. Ve en kötü şeyi dünyanın beklemek…

Bekletenini sevme.
Çünkü seven bekletmez.
Bekletiyorsa sevmiyordur.
Bekletiyorsa hak etmiyordur sevilmeyi de.
Zaman kaybıdır sadece.

Ama insanoğlu yanlış hesaplarda iyidir en çok. Kim acıtıyorsa canını onun yanında alır soluğu. Yanında olanı değil de uzakta tutanı sever en çok. Unutmak için harcar yıllarını. Bilir boşunadır çekilenler ama yine de vazgeçemez kalbinin seçtiğinden. Kalp ki yanlış hesapların muhasebesiyle heba eder kendini.

Ucuz çikolatam var ister misin dedi kadın. Sen sevdiysen ben de severim dedi adam. Ama şimdi değil. Sakla benim için. Baharda yine geleceğim. Dudağının ucunda bir gülümseme belirdi kadının. Tuttu kendini. Daha çok vardı bahara. Denerim dedi. Ama kısmet…

KÜÇÜK UMUTLAR - 6.12.2017

21 kere okundu

Bir ayda bitirdiğim cümlelerim var, bilindik yerlerden aşırdığım kelimelerim… Uykuya yakın susmalarım ve gün doğmadan hemen önce inadına konuşmalarım. İnsan işte; aynı çamurdan hepsi.

Çok var şimdi gelmene; iki kiraz mevsimi, dört bayram var. Biri yirmi üç nisan. Denizde motorlar var, içlerinde tanımadığım adamlar. İştahla bir şeyler anlatıyor biri, balık tutmaya değil de konuşmaya gelmiş belli. Diğeri denize teslim ettiği oltasının derdinde. Balık can derdinde. Martı balık peşinde. Benim derdimin bitmesine iki yaz, üç buçuk bahar var. Sen varsın yolunu gözlediğim. Deniz kokusunda saklı hatıralarım var, istavritlerin sırtında siyah şeritler, mezgitin ağzında küçük ama keskin dişler, yaklaştıkça artan motor sesi var. Babamın elbiselerindeki yağ lekeleri, annemin bıkmadan usanmadan söylenmeleri var. Sen varsın ufuk çizgisine yakın bir yerde, iki temmuz bir de nisan var. Bazen az ama sıkça çok var.

Olmasın! Tepelerde kar, dere ağızlarında soğuk, yokluk… Olmasın! Kötülerin şerri, iyilerin kabullenişi, umutların tükenişi.  Kalabalık şehirler uzağımızda olsun. Haberler kötü şeylerden bahsetmesin. Yağmura sokakta yakalanalım. Keyif olsun saçımızdan yüzümüze süzülen damlalar. Ev yürüme mesafesinde olsun. Sıcacık bir duş olsun, kararsın hava akşam olsun. Huzurlu bir uyku olsun yanı başında.

Sonra güneş doğsun küçük umutlarla. Pencereden içeri süzülsün. Yatakta doğrulup esneyeyim. Mutfaktan müzik sesi gelsin. Sen eşlik et keyifli bir türküye; Yayla çiçeği misin balam yuvarlan da gel bana, gelin misin kız mısın da kurban olayım sana. Kızımız büyümüş olsun, bir de oğlumuz olsun. İkisi de dursun ayakları üzerinde. Ama yine de düşsünler bazen, izin versinler tutup ellerinden kaldırmamıza. Kahvaltıda çeri domatesi ve roka olsun, bahçeden. Ezine’den beyaz peynir, Ayvalık’tan zeytin, Yomra’dan tereyağı olsun. Seversin sen, manda sütünden kaymak olsun. Bir de incir reçeli, annemin elinden. Beyaz tüylü köpeğimiz dışarıda sağa sola koşturuyor olsun. Mümkünse egede bir sahil köyü, değilse Batı Karadeniz’de bir kasaba... Kahvaltıya oturmadan bir fincan sıcak çay olsun. Gülen yüzün neşe katsın güne, gölgede kalan yerleri ısıtsın sesin.

KIRK ÜÇ GÜN - 17.12.2017

46 kere okundu

Yemek yaptım kendime ben de. Fırında birkaç sebzeyi karıştırıp salçalı su döktüm üzerlerine ve biraz da tereyağı. Bilirsin iyiyimdir mutfakta, elimin tadı vardır. İyi olmadı yemek ama yine de yedim. Doktor balık yememe izin vermiyor. TSH diye bir değer var vücudumda. Bana hiç değer vermiyor. Bir azalıyor üç artıyor. Yoksa balık yapardım biliyorsun. Yanında ekmek ve su... Balığı nasıl sevdiğimi de biliyorsun. Biliyordun en azından. Unutmamışsındır sanırım. Umarım yani. Yemekten sonra çay yapacaktım ama üşendim. Kahve daha kolay. Kolay şeyler daha az vaktini alıyor insanın. Boş işlere daha çok vakit kalıyor. Ben hala boş işlerle uğraşıyorum. Yüzüme gözüme sürüyorum güzelim zamanı.

İşi mi bıraksam dedim dün. Gidip Ege’de sakin bir kasabaya mı yerleşsem. Bir lokantada yemek yapsam insanlara. Lokantada ama restoran değil. Bakma öyle üstüme başıma, yeni şeyleri sevmiyorum ben. Sabah erkenden uyanıp açsam dükkânı. Lokantaları sabahları aşçılar açar. Diğer çalışanlar gelene kadar yemek işinin yarısını halletmiş olur. Çorba pişmiş olur. Akşam da erken çıkar işten, diğerlerinden önce gider evine. Küçük bir ev kiralasam kendime denize yakın. Bir olta alsam ucuz yollu. Hava kararmadan önce atsam oltayı suya, hava kararana kadar beklesem. Gelmese kimse, sen gelmesen. Eve gitsem bir başıma. Elde yok avuçta yok, yine kesat gitti av, balık da yasak zaten. Çay demlesem üç beş bardak. Televizyonu açsam gürültü olsun diye. İnadına haber olsa her kanalda. Müzik arasam. Bulamasam. Zaten neyi aradım da buldum desem kendi kendime. Kesin müzik kanallarını da annem sokuşturmuştur bir yerlere. Gülsem…

Ne elim kaleme gidiyor ne de kalem kâğıda. Kırk üç gün oldu sana şiir yazmayalı. Senden bahsetmeyeli tam kırk üç gün. Kâğıt merak etmiştir seni. Ben de merak ettim ama kimseye söylemedim. Kâğıda da söylemedim, yazmadım, yazamadım. Sen merak etmemişsindir bendeki seni. Arayıp sormamandan anladım. İçime ata ata önemini kaybetti içim. Eskisi gibi içli değilim yani. Gülüp geçiyorum. Sen varken taksimi boydan boya kat eden tramvay yolu kadar renkliydim. Şimdi minibüs yolu gibiyim Kadıköy’den Pendik’e. Ne ararsan var içimde, ucuz, değersiz. Senin olmadığın yerde ölüyormuş hayat, sarıya dönen yeşilden anladım. Yeşil olur da kötü olur mu hiç derdin. Kötü artık, yeşil de değil zaten. Adım adım, soluk soluk, senden sonra tam kırk üç gün.

ADAM SEN DE - 20.12.2017

2 kere okundu

İçinde aşk olmayan bir roman yazıyorum; çünkü yazabiliyorum, çünkü aşk diye bir şey yok.
Çünkü kitabın ömrü kadar ömrü olmayan bir şeyin gerçek olması mümkün değil.

Acı bile kaybetti değerini.
Kimsenin canı acımıyor aslında.
Ufak tefek sarsıntılardan ibaret her şey.

Film gibi yaşıyor, film gibi tüketiyoruz.
Şekilden şekle girmemize neden olan seyrediliyor olma hissi de cabası.
Kimsenin umurunda değiliz, kimse yokluğumuzu ya da varlığımızı dert etmiyor, hiç kimsenin hiç kimsesi değiliz.
Mutsuzluğumuzun asıl sebebi de bunu fark etmemiz zaten; kimsesiziz.
Ama yine de devam ediyoruz oynamaya aslında kazara gözü takılan herkesin ne mal olduğumuzu anladığını bile bile.
Durursak düşeceğiz çünkü. Çünkü düşünürsek daha çok mutsuz olacağız. Çünkü tek kullanımlık hakkımız olan zamanı boşa geçirmişiz.

Dert mi dediniz;
Adam sen de!
Zamana bırak, o her şeyin üstesinden gelir.
Uyuyabiliyorsan uyu. Uyandığında her şey daha güzel olmazsa yine uyu. Uyuyabildiğin kadar uyu.
Ölüm bile sonsuza dek sürmez, unutulur eninde sonunda.