BAROK DÖNEMİ - 2.08.2019

43 kere okundu

İşte ne olsun ben de. Tacettin abi ile oturmuş felsefe konuşuyoruz, sanat tarihi konuşuyoruz. Barok dönemine hayranmış. Nerde görse tanırmış. Memlekette Hasan Dayı varmış, köy bakkalı. Memleket dediği de Kars. Adamın duruşu bile barok diyor. Kilotlu çorap giyiyor köy yerinde sanırım. Çok uzatmadım mevzuyu. Ben lale devri seviyorum dedim; zevk sefa. Gülüştük, bir şeyler söyledi ama anlamadım. Tekrar etmesini istemedim de. Zaten gülmüştük, komik olmayan bir şey söylemişse boşuna gülmüş olmak istemedim. Öyle yani, her şey mükemmele yakın.

Tunceli’nin dağına çıktım diyor öbürü dün akşam. O Dersim diyor gerçi ama ben yasalara saygılıyım; kayıtlarda Tunceli diye geçiyorsa Tunceli’dir. Hukuk devletiyiz sonuçta, en azından kâğıt üzerinde. Ben yazılı belgeleri de seviyorum. Dilden dile gelen şeylerin içine yalan karışıyor. Ve yalanları sevmeye yatkın bir kalabalıkla düşüp kalkıyoruz istemeye istemeye. Konumuz bu değil tabi. Yörüklerin yaylasında kaldım iki gece diyor. Telefon bile çekmiyor; insanlar doğal, hava temiz. Gece ayı geldi çadıra, bir çuval peyniri yiyip gitti. Sonraki gece yine geldi. Her şey organik, ayı da organik kurt da. Kurda acımıyorlar diyor. Kurt da koyunlara acımıyor. Gücü yeten yetene dağ başında da. O orda huzurun keyfini çıkarırken ben burda sanat tarihi konuşuyorum. Hem de Tacettin Abi ile. Temamız barok döneminin Kars kültürüne yansımaları.

Yazcı, kışçı diye ikiye ayrılıyor insanlar. Yazı sevenler genelde ibne. Vıcık vıcık tipler. Terliyor insan sonuçta. Kışçılar ise oturmasını kalkmasını bilen, ziyadesiyle mesafeli tipler. Orhan Gencebay’ı bile deodorant reklamında oynattılar. Koltuk altı terden başka bir şeyle haşır neşir olmamış tiplerin daha az kötü kokması amaç. Kapitalist sermaye magandalara ulaşmak için Orhan Baba’yı kullanıyor. Senin ne işin var milletin koltuk altıyla demiyorum, belki parası bitmiştir Baba’nın. Ben kışçıyım, oturmayı kalkmayı geçen sonbahar öğrendim. Ama oturmak konusunda daha iyiyim. Kalkınca bir şeyler yapıyor insan. Sonra da doğal olarak terliyor. Ben kadın deodorantı seviyorum. Erkeklerin kokusu hoşuma gitmiyor. Erkeklerin hiçbir şeyi hoşuma gitmiyor. Cinsiyetçiyim ben. Gürültücü, kavgacı, kaba yaratıklar.

Kars’ta da Tunceli’de de kışçılar mutlu. Ben İstanbul’dayım ve mutsuzum. Sürdüm Marmaris’e gittim denize girmek için. Hem mutsuzum hem de geri zekâlı. Ne işin var senin dünyanın öbür ucunda. Karayolu ile hem de. Denizi tuzlu, insanı çok, havası sıcak. Zannedersin memlekette bir benim yatım yok. Sorsan fakirlik var. Alayı ibne bunların. Asgari ücretle geçinip hükümeti destekleyen insanlar şehirlerde terleyerek ekmek parası kazanmaya çalışıyor. Muhalifler ise yatlarıyla tatil yapıp durumdan şikayet ediyor. Ondan sonra da gel dengeli ol. Hangi dengeden bahsediyorsunuz siz kuzum. Bütün her şey alt üst memlekette. Pireler berber, develer tellal iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken hava sıcak mı soğuk mu diye bakarım. Ilıksa ve yağmur yağıyorsa ağzım kulaklarımla varır. Umursamam kim haklı kim haksız. Dudağımın ucunda bir ıslık nefesim yettiği kadar;

Salkımlar gibi buluştunuzdu
Ağular gibi seviştinizdi
Güz mezarına gömsünler sizi
Kış mezarına gömsünler sizi

KENDİMİ DİNLEDİM BUGÜN - 5.08.2019

64 kere okundu

Bazen konuşmayı seversin bazen susmayı, bazen boş bir yolda yağmur yağarken yürümeyi seversin. Bazen de sevmezsin. Dinlemeyi sevmezsin. Çok konuşuyorlar çünkü, konuşmayı öğrenen konuşuyor. Boş yolda yağmurun altında yürümek öyle değil ama, onu seversin. Çok seversin hatta, bitmesin istersin yol. Bir ömür susacak kadar çok seversin ama diner yağmur, biter yol. Ben ne çok severdim yürümeyi, bacaklarımı çaldılar!

Ben oyum, duydum konuşulanları. Herkes uyurken kalkıp yatağından boş sokakları sahiplenenim. Adım adım sayan kaldırımları. Tatsız tuzsuz asfaltlarda Arnavut kaldırımlarını ararım. Yol üstü kahvelerinde bir liraya çay içerim, oralet içerim. Gelmez kimse peşimden birkaç sokak köpeğinden başka. Ben oyum, konuşurlarken duydum; gün doğmadan eve döner, leş gibi yatağıma bırakırım kendimi. Ter su içindeyim, yıkanmadım günlerdir. Günlerdir tek bir lokma girmedi ağzıma. Açım, susuzum. Annem olsa olmazdı böyle. Beton yığınları arasında toprak kokusu aramazdım. Düş kırıkları batmazdı çıplak ayaklarıma, kanamazdım. Duydum onları, benden bahsediyorlardı.

Başkaları hakkında atıp tutmak kolayına kaçmak işin. Kendisiyle ilgilenemeyene meşgale el âlem. Bi bak kendine, ölç biç. Tamamla eksiğini, kurtul fazlandan önce. Başkasını değil kendisini it kak. Başkasından önce kendini as kes. Zor olandan yarar var sana, başkasından değil. Kolayına kaçmak eşdeğer kendinden kaçmaya. Kaç kaç nereye kadar oysa. Dönüp dolaşıp kendine gelmeyecek misin yolun sonunda. Gelememişsen vay haline zaten. Sen kaç, kolayına kaç, kendinden de kaç, gerçeklerden de. Başkalarının kusurlarına sığın, akla kendini sövüp sayarak.

İstersin ama olmaz. Daha çok istersin, daha çok olmaz. Sen ne kadar istersen o kadar olmaz. Hüsran kalır payına, bükülür boynun. Kolun da kırılır kanadın da. İçinden uçar gider kuşlar, bir daha dönmeyecekler sanırsın ama öyle değildir. Bir sabah neşeyle çıkarsın yataktan, perdeden içeri güneş sızmaktadır. Pencereyi açarsın ve içine çekersin havayı, sabah meltemi okşar geçer tenini, ürperirsin. Kırlangıçlar uçuşur sağa sola, kanatlarında umut vardır. Günaydın dersin kendine, günaydın dersin içine. Kırlangıçlara da dersim melteme de.

Susarsın bazen, konuşmanın bir anlamı yoktur. Ne konuşsan boşunadır bazen; hiçbir kelime anlatamaz meramını, hiçbir cümlenin gereği yoktur. Kendini dinlersin, akıp giden zamanı dinlersin, sokakların gürültüsünü, insanların koşuşturmasını dinlersin. Gidecek hiçbir yer yoktur, çağıran kimse yoktur, yol yoktur, yordam unutulmuştur. Heykel gibi dikilirsin içinde. Ne yaprak kıpırdar, ne su akar. Bu günü geçirmek için en iyi yerin burası olduğunu anlarsın. Çökersin olduğun yere. Beklemek dünyanın en kötü şeyidir ama bugün değil. Kimin geleceğini ya da ne olacağını bilmeden üzerine düşen her şeyi yapmış olmanın huzuruyla beklersin.

NE KADAR ŞAİR VARSA - 9.08.2019

35 kere okundu

Bak bu da aşkımın üçüncü bölümü; tekmili birden. Sabahın körü, gecenin yarısı, aşkın saçma sapan halleri, mevsimin baharı ve kaldırım taşları. Arnavut kaldırımları ama, yeni yetme siyah asfalt değil. Sen şair misin diyor. Yok diyorum ben Burak. Gülüyor. Niye güldün diyorum. Hiç diyor. Hiç değil oysa. Ölürken bile kuyruğu dik tutuyor edebiyat çevresi. Can çekişirken bile kabul etmiyor kendinden olmayanı.

Cemal Süreya Cemal Süreya olduysa ya da Orhan Veli Orhan Veli olduysa dilindeki sadelikten oldu. Okuru içinden çıkılmaz dehlizlere çekerek değil. Seviyorsan seviyorum diyeceksin. Düz yazıda da diyeceksin bunu şiirde de. Behçet Aysan değilsin ki kozalak yakasın aşık olunca. Hem yaksan da tükenir senin ki. Sen o değilsin çünkü. Bir kez yakılır kozalak. Köroğlu yaşasa sevmezdi bizim aydın tayfa. Köylü derdi ona. Ki köylüydü de Köroğlu. Dadaloğlu’nu isyanından dolayı severdi belki ama sazına, sözüne burun kıvırırdı. Müslüm Gürses’i yıllarca hor görüp, ölmeye yakın göklere çıkardıkları gibi. Sonra vay efendim kimse kitap okumuyor. Ulan zaten ortam bombok, bir de sizin bu halleriniz iyice işin içine etmiyor mu? Etmiyor der çok bilen, bilenler… Çünkü bu topraklarda kabahat hep başkasındadır ve hiç kimse yaptığından sorumlu değildir.

Ben o işlerin adamı değilim. Ben öyle bir adam da değilim. Eğilip bükülemem, kırılıp dökülemem. İskender Pala’nın Borges’ten geri kalır tarafı yok demiştim de sus demiştiler, deme öyle. Çünkü pala dini sebeplerden ordudan atılma bir yobaz. Borges ise Latin Amerika edebiyatının üstadı. Yok efendiler yok, o iş öyle değil. Siz ayıplayacaksınız diye aklıma ihanet mi edeyim. Haliniz belli. Güzel olan şeylere burun kıvırmakta üstünüze yok. Burnunuzun boktan çıkmamasının tek sebebi götünüzün havada olması. En mütevazıleriniz bile böyle. İçinde bulunduğunuz dar çevrenin her şeyi bildiğini ve bu bilgilerin kesinlik kazandığını sanıyorsunuz. Hiç boşuna sanmayın. O iş öyle değil, hiç de olmadı üstelik. Olmayacak da muhtemelen.

Ama ne güzel demiş eleman; ömrümün kozalaklarını yaktım ben de, sensizlikte. Öbürü aşık mı olmuş yoksa labirente düşüp elin kızını da peşinden mi sürüklemiş bilinmez. Ne kadar karıştırırsan o kadar iyi demişler ona. Aşure yapmış. Yapma arkadaş yapma. Yoruluyor insan okudukça. Halk edebiyatı diye bir şey var. Lisede anlatıyorlar uzun uzadıya. Üç beş salak için yazıyorsan eyvallah. Ama herkes için yazıyorsan yazma. Olmuyor çünkü, hayattan daha zor şiirin. Sonra sen şair misin diyor. Yok efendim o da nereden çıktı. Balıkçıydım ben, onu da beceremedim. İflas ettim. Alacaklılardan kaçıyorum şimdilerde. Ararsan bulamazsın beni, kimse bulamaz beni. Bulsan ne olacak gerçi. Kendi işime bile yaramıyorum çoğu zaman. Sen şair misin diyor. Yok diyorum. Kapıcının oğluyum ben, bakkala gidiyorum. Ekmek lazımsa alıp geleyim.