GRİ ve SİYAH - 29.08.2017

3 kere okundu

Kısmeti kapalı bir güne daha merhaba derken saate bakma ihtiyacı hissediyor insan; yediyi on altı dakika geçiyor. Günaydın sözcüğünün dalga geçmek için kullanıldığı saatlerde sıcacık yatağını -ki mevsim itibariyle sıcak olması o kadar da iyi bir şey değil- terk edip kölelik sisteminin çarkları arasında biraz daha ufalanmak için hazırlanıyorsun. Amerikan filmlerindeki cenazeleri süsler gibi süslüyorsun kendini. Seninki de bir çeşit ölüm. Yavaş yavaş ölüyorsun yaşamak yerine. Üstelik son kez de süslenmiyorsun, yarın sabah da yapacaksın aynı şeyleri. Bilerek ve isteyerek üstelik, belki de en kötüsü de bu.

Eleştirmek için yaratılmış bir topluluğun payına düşeni heyecan duyarak, iştahla yapan sıradan bir bireyiyim ben. Tıpkı diğer milyonlarcası gibi. Mutluluk endeksi diye bir şey var. Arada gazetede haberleri çıkıyor. Gazete dediysem internet üzerinden… Yoksa o süprüntülere para vermeyi yıllar önce bıraktım. Aptallığımın sınırları dışına çıkardım kurmaca cümle ve fotoğraf çöplüklerini. Bu endeks meselesinde dünyanın en kötülerinden biri çıkıyoruz her seferinde. Hayatın güzelliklerinden önce eleştirebileceğimiz şeyleri arayan gözlerimiz ve kulaklarımızla da başka türlüsü olamıyor zaten. Bardağın boş tarafı üzerine uzmanlığımız. Sonrası malum. İpe sapa gelmez yargılarımızı kulaktan dolma bilgilerimizle destekleyerek linç ediyoruz önümüze ne çıkarsa. Dün iyi dediğimize kötü diyebiliyoruz. Dün sevdiğimizden bugün nefret edebiliyoruz. Dün yaşarken bugün ölebiliyoruz. Ama önce süslenmemiz gerek. Aslında iç güzellik her şeyden önemlidir ama yine de biz en güzel kıyafetlerimizle çıkalım sokağa. Bu hayvanlar bizim gibi değil, tek dertleri nasıl göründüğümüz!

Yeşil yapalım dedim, ya da pembe veya mavi. Yok dedi, dediler… Devlet dediğin ciddi olur, ciddiyetin rengi de gri ya da siyahtır. Lacivert olsa olmaz mı dedim. Cevap bile vermediler. İçi gri ya da siyah olan insanlardan renkli bir şeyler beklemek akıl karı değil zaten. Kız madalya azanmış minderde, çocuk da aynı minderde kıza evlenme teklif etmiş. Güreş federasyonu başkanından jet gibi açıklama; tasvip etmiyorum. Etsen şaşırırdım zaten. Gri ya da siyah bir kalpte sevgi aramak samanlıkta olmayan iğneyi aramak gibidir. Ben de sevmem öyle uluorta evlilik teklifini. Evliliğe de karşıyım, teklifine de. Hatta bunun milletin gözüne sokulmasına hepten karşıyım. Birkaç seneye şiddetli geçimsizlik ya da aldatmadan dolayı ayrılacaksınız muhtemelen. Çocuk ortada kalacak. Bir taraf ömrü boyunca ödeyeceği bir nafakaya mahkûm olacak. Ama güzellik işte... Bırak isteyen istediği gibi yaşasın. Renk gelsin devlet kurumunun binasına. Pembe gelsin, yeşil ya da turuncu gelsin. Mavi gelsin olanca canlılığıyla. Bırak minderde mutlu olsun kızcağız, çevreyi rahatsız etmeyecek seviyede şarkılar duyulsun hoparlörlerden. İçindeki siyahlığı bulaştırmaya çalışma başkalarına. Kendin gibilerle al gülüm ver gülüm oyna sen yine, kendi dünyanda istediğin boka bulaş, istediğin düzenbazlığı yap ama uzak dur benden, bana bulaşma. Gizli kapaklı yerlerde delirerek, kontrolden çıkarak mutlu olmaya çalışma. Ya da çalış ama kendin gibilerle… Bana bulaşma. Ben mavi seviyorum, yeşil seviyorum. Ben insanları olduğu gibi kabul ediyorum. Tasvip etmediklerimden uzak duruyorum. Benim gibi olmayanı tukaka etmiyorum. Ömrün uzun değil, ömrünüz uzun değil. Eninde sonunda yok olacaksınız. Mezarınızın üzerinde yeşil otlar bitecek, pembe çiçekler açacak. Gökyüzü uzanacak boydan boya mavinin her tonuyla. Artık çok geç olacak!

Sevgisizlik her sorunun temeli. Sevmeyen insanlarla dolu bir şehrin gri binalarla dolu olması kaçınılmaz. Hava kararmaya başladığında bazıları gizli kapaklı yerlerde, bazıları açık açık alkolle sulasa da içindeki mezarlığı ölüyü canlandıramaz. Ayık kafayla ulaşamadığınız yere sarhoş kafayla ancak ulaştığınızı sanırsınız. Normale döndüğünüzde her şey eskisinden de kötüdür.

Uyanmasak daha iyi sabahın köründe. Öğleden sonralara kadar yatakta kalsak. Görmesek sokakları dolduran kalabalık yığınlarını. Biz bize kalsak. Kulak versek içimize, en içimize inip hal hatır sorsak. Bir sıkıntın var mı, bir derdin var mı desek en samimi ses tonumuzla. Çözebildiğimiz dertlerimizi çözsek, çözemediklerimizi kabullensek. Kendisiyle barışık olmayan kimseyle dost olamaz gibi bir laf etmiş olmalı eskilerden biri. Dost olsak kendimizle, sevsek sevebildiğimiz kadar.  Radyoda sevdiğimiz bir parça çalsa, sevdiğimiz tarafından kalksak yatağın. Banyoda yüzümüze iki avuç su vursak. Kahve yapsak kendimize ya da çay. Günaydın bile denmesine razı olsak. Pembe olsak ve mavi, bir de yeşil. Çünkü önce içiniz renklenir, sonra dünya.