hayat ne garip şey anne - 4.11.2013

329 kere okundu

Gece geç vakte kadar spor seyretmenin günüdür Pazar, erkekler için tuhaf bir eylem biçimidir mahalle karısı kıvamında ki adamların lakırdılarına kulak kesilmek. Ben de öyle yaptım bu gece; önce Toroğlu ve tayfasına sonra da Çakargiller’e baktım. Akşam’a doğru şehir dışından gelip kurulmuştum hem bilgisayarın hem de televizyonun karşısına. Arada götürdüğüm çiğ köfte dürümleri ve evden getirdiğim cavcaga fındıkları da cila oldu keyfe. Bilmeyenler için söylüyorum ev Trabzon’dur.

Maç mevzusu bitince biraz internette takılıp yatağa yöneldim. Uzun zamandır yapmadığım bir şeyi yapıp bilgisayardan müzik açtım kendime. Kerem hoca söyleyecekti ve ben uyuyacaktım. Dinledikçe kaçtı uykum, uyursam şarkı bitecekti. Uyumadım, aklım çok uzaklara gitti. Kalktım salona geçtim…

Altın yüzüğüm kırıldı,
suya düştü su duruldu,
dediler yarin de gelmiş,
ince bellerim kırıldı…

Hayat ne garip şey anne. Dün gece youtube’dan Şota’yı seyrederken Şota’nın Trabzonlu Şota olduğu günlere gitti aklım. Fenerbahçe’ye ilk yarı dört gol atıp ikinci yarı üç gol yediğimiz maçtan bahsediyordu. Tiribündeydim ben de. İlk yarıda attığımız dört golün keyfinin üzerini örtmüştü ikinci yarıda yediğimiz üç gol. Maçı dört üç almış gibi değil de ikinci yarıda üç sıfır yenilmiş gibiydik. O günlere dönmek istedim, stadın karşısında ki okula, yürüyerek Meydan’a dönmek istedim. Ama biraz daha düşününce o kadar da iyi fikir olmadığını anladım. Çünkü büyümüştü herkes; abim büyümüştü evde değildi, Gökmen büyümüştü yürümezdi benle, Ceyhun ve Dobiş kendi dertlerindeydi. Yomra’da dolmuş beklerken Aziz Abi yanıma gelip araba gelmezse söyle bana eve atayım seni demeyecekti, çünkü yıllar önce ölmüştü. Mustafa abimler köyde yaşamıyordu artık, Hamdiye Yenge yoktu, Babannem, büyükbabam yoktu. Anneannemin köyü anneannemin köyüydü değildi. Domatesler hormonluydu, kirazlar dalında çürüyordu. Mahallenin çocukları büyümüştü, yerlerine gelenler bilgisayar ve telefondan ibaret sanıyordu hayatı. İlk yarısında dört gol attığımız maçın ikinci yarısında üç gol yemiştik. Bize üç puan kazandıran ö fazladan bir gol kimsenin umurunda değildi. İlk dört golü biz atsak da, üç puan alsak da yenilmiştik hayata. Belki bitmemişti maç ama biz büyümüştük.

Hayat ne garip şey anne, daha kırk yaşına gitmeden ölümü düşünür oldum. Ne var şu hayatta yaşamaya değecek, her gün biraz daha gömülüyoruz içine düzmecenin, her nefeste biraz daha uzaklaşıyoruz içimizde ki çocuktan. Azı gitti sevdiklerimizin, azı daha gidecek, azı daha gidecek… önemini kaybedecek her şey, sevdiklerimin olmadığı bir dünyada yaşamanın anlamı kalmayacak. Ölümü düşünür oldum anne. Mutlu değiliz, mutsuz değiliz, kaybetmedik, kazanmadık… Sabah uyandığımda artık seni göremiyorum mesela, telefonda ki sesin yetmiyor. Yaşlandım mı ne, daha ne kadar göreceğim seni, daha ne kadar yaşayacağım senle. Ölüm ne garip şey anne, ne yaparsam yapayım yenildik gibi geliyor. İlk yarı kaç gol atmış olursak olalım, ikinci yarı her şeyi değiştiriyor.

Ne güzel söylüyor kerem hoca. Bir akşam dinlemeye gidelim dedim Taylan’a. Ya da balık yapayım size. Bir ara gitarı alıp elime tımbırdatırım. Dayanamaz notaları katletmeme, ver şunu der belki. Tam da istediğimiz şey. Rakı bile içerim belki. İkinci yarı gol atamasak da pozisyona gireriz belki. Umut fakirin ekmeği, sesi bilgisayarın hoparlöründe, ses Kerem hocada… Uyurum belki, belki uyanamam…

Bir ay doğar ilk akşamdan geceden
Şavkı vurmuş pencereden bacadan
Uykusuz mu kaldın dünkü geceden
Uyan uyan yar sinene sar beni

(Kerem Kekeç’e sevgilerle…)

(:(:(:(: (:(:(:(:(:
5.11.2013 Salı

Boşverrr aldırma gönül