PEMBE KAR - 18.02.2021

455 kere okundu

Herkes aynı şeyleri yaşıyor, aynı şeyleri hissediyor. Üç aşağı beş yukarı aynı yerlerde ve aynı zamanlarda... Misal kar; üç gündür yorulmadı yağmaktan. Hep aynı renkte üstelik… Tamam, kötü değil, iyi bile sayılabilir. Ama bir kerecik de pembe yağsa, mor yağsa fena mı olur. Gri binaların takım elbiseli insanları sevmez muhtemelen ama ben severim. Ben çok severim. Yaşasaydı annem de severdi belki. Beyaz olanı sevmezdi, belki pembeyi severdi. Ama ömrü yetmedi, o yaşadıkça hep beyaz yağdı kar. Her yıl da yağdı bıkmadan, usanmadan. 

Hadi o üşenmedi yağdı, siz ne akla hizmet yürürsünüz üzerinde. Düşünsenize; güzelim örtüde ayak izleri, insan lekeleri. İnsan sevmemek için milyonlarca sebep var zaten, ne gerek var daha fazlasına! Üstelik zevk de alırsınız ilk olmaktan. Oysa sizden önce milyonlarcası aynı kirliliği hediye etmiştir hayata zaten. İlk değilsinizdir yani, her zamanki gibi kandırıyordur sizi hayat. Allahtan pembe değil kar, olsa daha da kötü olurdu!

Pembe kuşlar var mesela, kar yok ama kuş var. Gel gör ki o da diğerleri gibi. Bir gaga, iki de göz. Kanatsız kuş yok mesela. Ne olurdu kanatsız kuş da olsaydı. Ya da bir gözü korsan gibi deri bir bezle kapalı olsaydı bir flamingonun. Güvercin olmaz, ona yakışmaz. Naiftir kendileri, ısrar edilse de korsanlık yapmaz. Fena mı olurdu. Renklenmez miydi dünya, değişiklik olmaz mıydı korsan flamingo?

Belki de rastlamışızdır da görmemişizdir, dikkat etmemişizdir. Dikkatsiziz çünkü, özensiziz. Hem başkalarına karşı, hem de kendimize. Düşünsenize… Kırk yıldır aynı günü yaşıyoruz ve hayatımızdan memnunuz. Delilik bu, damıtılmış delilik. Aklı başındaki hiç kimse kabul edemez bunu, etmemeli. Ama ediyor işte, düşünmüyor, düşünmeye layık görmüyor. Memnun hayatından, milyonlarca sıradan deli ile aynı kaderi paylaşıp kendisini farklı zannediyor.

Sorular soruyorsun kendine, başkalarına… Cevaplar hep tanıdık. En sevdiğim renk mavi diyorsun ama gidip yeşil bir gömlek alıyorsun. Yakışıyor bana çünkü diyorsun; gerekçen gayet doğal. E hani maviyi seviyordun. Oysa sevdiğin maviyi değil de yeşili yakıştırıyorsun kendine. Eğlenceli insanlardan hoşlanıp aklı başında birisiyle evleniyorsun. Sonra ben niye mutsuzum. Aynaya bak, gömleğin sana bir fikir verecektir! Ya da bana sor, yalanlar söyleyeyim sana. İnan sen de, benim seni kandırmam senin kendini kandırmandan iyidir. Suçlayacak birisi olur elinin altında.

Soru sormadan sohbet edemiyoruz. Hep bir merak var içimizde. Oysa havadan sudan konuşurken cümlelerin içinde bir dolu şey saklanır. Hazıra alışmasak, çekip çıkarsak gizli olanı, süsleyip şekil versek... İstemek yerine alsak, kendimiz çizsek resmi. Hanımeli misal; cennet diye bir yer varsa her köşe başı, her duvar hanımeliyle bezenmiş olmalı, hanımeli kokmalı. Bir gün Çarşamba, bir gün cumartesi olmalı. Diğer günler cehenneme gitsin. Garantin var mı senin de cehenneme gitmeyeceğine diyen çıkar içinizden, çıkmasın. Benden iyisini mi bulacak cennet, benden eğlencelisini mi?

Değilim kimsenin peşinde, bir şeylerin derdinde. Geçerken uğradım yalnızca. Pembe karda da yok gözüm, havalı kuşta da. Cennet insanın içinde zaten; ya mutlusundur ya da cehennemdir yaşadığın. Güzelleşecekse hayat yalanlar da söyleyebilirsin. Beklediğin birisi yoksa, istemiyorsan bir şey kimseye zararı yoktur yalanın. Duvarı sulu boyayla boyamak gibidir. Güzel görünür bir süre, sonra akar gider yağmurla. Ne var ki akıp gitmeyen zaten. Sen yerinde dursan da inatla akıp gider zaman. Başladığı andan itibaren sona yaklaşır her şey. Flamingo bir gözünü kapamaz, pembe kar yağmaz, istemediğin biter burnunun dibinde ama istediğin olmaz. Sonra cennet mi cehennem mi. Mümkünse cennet bugün, yarını yarın düşünürüz.